Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve siyasi birliğine en büyük tehdidin YPG/PKK olduğu vurgulayan uzmanlar,Türkiye'nin bölgede terör örgütleriyle mücadele kararlılığının Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasında önemli rol oynadığı ve YPG/PKK'nın, ülkenin üniter yapısını bozma iradesini kırdığı görüşünü dile getirdi.

Suriye ihtilafına siyasi çözüm bulma çabaları kapsamında garantör ülkeler Türkiye, Rusya ve İran'ın Astana'da ve Soçi'de düzenlediği toplantılardaki ortak vurgu her defasında “tarafların Suriye'nin toprak bütünlüğü, bağımsızlığı ve egemenliğine bağlılıkları” oldu.

"Toprak bütünlüğünün en önemli şartı üniter yapı"

AA muhabirine konuyu değerlendiren Güvenlik ve Strateji Uzmanı Abdullah Ağar, Türkiye'nin YPG/PKK'yı etkisiz hale getirmek üzere bir etki ortaya koyduğuna dikkati çekerek "Türkiye'nin, Suriye'ye (terör örgütlerine yönelik) bir harekat yapacağına dair ortaya koymuş olduğu kararlılık, YPG/PKK'nın Suriye'nin üniter yapısını bozma iradesini kırdı. YPG/PKK, ABD'nin etekleri altındayken rejime 'federasyon, konfederasyon, yerinden yönetim, özerk yönetim, kantonlar' diye dayatıyordu. Şimdi, en son yaptığı müzakerelerde bunu dayatamadı. Tek derdi kaldı; Türkiye'ye karşı beni koruyun." diye konuştu.

Ağar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Türkiye'nin, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve üniter yapısının korunmasından yana olduğunu sürekli vurguladığına ve dün Rusya'da Türk ve Rus heyetlerin bir araya geldiği görüşmelerde de bu konunun altınının ısrarla çizildiğine dikkati çekti. Ağar, "Toprak bütünlüğünün en önemli gerek şartı üniter yapı, üniter yapının gerek şartı toprak bütünlüğüdür. Türkiye, konuya bu çerçeveden yaklaştı. Rusya da bu konuda hemfikir, öyle görünüyor." dedi.

Federal bir devlet olan Rusya'nın ve konuya "tek ve bütün" bakış açısıyla yaklaşan Türkiye'nin "toprak bütünlüğü ve üniter yapı" kavramını farklı yorumlayabileceğinin de akılda tutulması gereken hassas bir konu olduğuna işaret eden Ağar, dünyanın ve Suriye'deki Esed rejiminin, Türkiye'nin Suriye'nin toprak bütünlüğü için ortaya koyduğu çabaların farkında olmadığını söyledi.

Ağar, "Buradaki bütün mesele YPG/PKK üzerinden garnizon bir devlet üretmekti." diye konuştu.

Büyük Orta Doğu Projesi'ni (BOP) hatırlatan Ağar, Batı dünyasına bakıldığında "Suriye'nin üniter yapısının devamlılığı"nın söylemde kaldığını belirterek şunları söyledi:

"Şu an YPG/PKK'nın kendi hedef ve menfaatleri doğrultusunda kullanılması ve onun üzerinden Suriye başta olmak üzere adı şu anda konulmasa bile, üniter yapıların bozulduğu bir denklemin ortaya çıkması, yüz yıl öncesinin yarım kalan hesabıyla alakalı olan bir durum var. PKK bu topraklara ekildiğinden beri yaptığı kongrelerde hep buna atıfta bulundu. Dedi ki 'Ben Türkiye'yi, Suriye'yi, Irak'ı ve İran'ı bir şekilde bölüp burada sözde etnik temellere dayalı bir devlet kuracağım.' Bu, PKK'nın fikri değil, PKK'yı ekenlerin fikri."

Ağar, DEAŞ tehdidinin ortaya çıkmasıyla YPG/PKK'ya verilen gizli desteklerin ortaya çıktığını vurgulayarak "Şu an kıta Avrupası ister kabul etsin ister etmesin, bir bölücü terör örgütünü hem himaye ediyor, koruyor, fonluyor, donatıyor, hem de yönetiyor ve yönlendiriyor." diye konuştu.

"Türkiye, Suriye'nin toprak bütünlüğü konusunda Şam'dan daha fazla rol üstleniyor"

Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Suriye Çalışmaları Koordinatörü Oytun Orhan da şu anda Suriye'de mücadele eden yerel aktörlere ve Suriye sorununa dahil olan dış güçlerin pozisyonlarına bakıldığında, Suriye'deki toprak bütünlüğünü ve üniter yapıyı tehdit eden iki aktörün olduğuna dikkati çekti.

Bunlardan birinin federalist taleplerle ortaya çıkan ve çeşitli ittifaklar sayesinde kontrol ettiği alanlara bir siyasi statü kazandırma çabasında olan YPG/PYD/PKK olduğunu söyleyen Orhan, "Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve siyasi birliğine en büyük tehdit PYD ve askeri kanadı YPG'den geliyor." dedi.

Orhan, ABD'nin söylem düzeyinde Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunuyor olsa da uygulamalarının ve YPG/PYD/PKK'ya verdiği desteğin Suriye'nin toprak bütünlüğünün altını oyan bir yönde olduğunu vurgulayarak "Bu tür gelişmelere, YPG'nin Suriye'deki rolüne, ABD'nin Suriye'de yapmaya çalıştıklarına en fazla itirazı geliştiren ve bunu engellemek için somut adımlar atan ülkenin Türkiye olduğunu biliyoruz." diye konuştu.

Türkiye'nin, YPG/PKK'ya karşı askeri operasyonlar gerçekleştirdiğine ve Suriye için NATO müttefiki ABD ile arasında ciddi krizler yaşandığına dikkati çeken Orhan, "En son, Fırat'ın doğusuna operasyonun gündeme gelmesiyle artık ABD'nin Suriye'den geri çekilmesini başlatan süreç ortaya çıktı. Dolayısıyla Türkiye'nin belki Şam'ın kendisinden daha fazla, Suriye'nin toprak bütünlüğün korunması konusunda rol üstlendiğini görebiliriz." değerlendirmesinde bulundu.

Orhan, Türkiye'nin Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasına yönelik çabalarının dünya ve Suriye'deki Esed rejimi tarafından nasıl görüldüğünü de değerlendirerek "Özellikle Şam rejimi dahi, Türkiye'nin Suriye'nin ABD kontrolü altına girmesinin engellenmesi ve YPG eliyle Suriye'nin kuzeyinde ve hatta doğusunda, çok geniş alanlarda Kuzey Irak benzeri siyasi entitenin ortaya çıkmasına engel olunmasından ciddi fayda sağladı." diye konuştu.

"Harekatlar, Türkiye'nin rolünün ne kadar ciddi olduğunun göstergesi"

Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi (JSGA) Uluslararası Güvenlik ve Terörizm Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serhat Erkmen, Türkiye'nin, en başından bu yana Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması yönündeki politikasını değiştirmediğini vurguladı.

Bunun en etkili olduğu dönemin, Rusya, İran ve Türkiye arasında üçlü uzlaşı çerçevesinde ortak bir duruşun sergilendiği dönem olduğunu belirten Erkmen, "Son dönemde, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve İdlib'deki harekatlar Türkiye'nin bu konuda oynadığı rolün ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor." dedi.

Erkmen, Suriye'de anayasa komisyonunun oluşturulmasıyla yeni bir anayasa yapım sürecinin başlamasının, Türkiye'nin terör örgütlerine karşı olası askeri harekatlarının ve yeni siyasi sürecin Türkiye'nin Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması için oynadığı rolü pekiştireceğini kaydetti.

Rusya ve İran gibi bazı ülkelerin, Türkiye'nin Suriye'nin toprak bütünlüğü için ortaya koyduğu çabaların farkında olduğunu belirten Erkmen, "Ancak bazı Batı ülkelerinden aynı yaklaşımın görüldüğünü söylemek çok kolay değil. Önemli olan, bölge ülkelerinin ve Suriye'de etkili olan ülkelerin bu konuda ne düşündüğü ve neyi fiiliyata geçirdiğidir. Bu bağlamda üçlü uzlaşının önemi daha fazla ön plana çıkıyor." diye konuştu.

"DEAŞ ve YPG/PKK, Suriye'nin toprak bütünlüğünün önündeki en önemli engel"

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Genel Koordinatör Yardımcısı Prof. Dr. Kemal İnatda Türkiye'nin Irak'ta da ülkenin toprak bütünlüğünden yana tutum aldığını hatırlatarak Suriye ve Irak'ın toprak bütünlüğünü kimin tehdit ettiğine bakıldığında akıllara ilk PKK'nın geldiğini söyledi.

İnat, "Maalesef ABD başta olmak üzere müttefiklerimizin de desteğiyle orada söz konusu olan otorite boşluğunu değerlendirip orada üslendiklerini görüyoruz. Tam da bu yüzden o ülkelerin toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini düşünüyor Türkiye." diye konuştu.

Irak ve Suriye'de Türk askerinin bulunmasının nedeninin, bu iki ülkenin toprak bütünlüğünün korunması olduğunu vurgulayan İnat, "Daha önce gerçekleşen Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarının hedefine baktığımızda, gerekse şimdi Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yapmayı düşündüğü operasyonun hedefine baktığımızda oradaki terör örgütlerinin ortadan kaldırılması hedefinin öne çıktığını görüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

İnat, DEAŞ ve YPG/PKK'nın bölgedeki varlığına işaret ederek "Bu iki terör örgütü, Suriye'nin toprak bütünlüğünün önündeki en önemli engeller olarak duruyor." dedi.

Türkiye'nin son dönemde teröre karşı sınır ötesi operasyon yapıp geri çekilme değil, terörden temizlendikten sonra o bölgeyi bir müddet teröre karşı koruma yolunu izlediğini vurgulayan İnat, "Bağdat'taki ve Şam'daki yönetimler kendi topraklarında güvenliği sağlayıp Türkiye'nin güvenliğine karşı tehdit oluşturan terör örgütlerini ortadan kaldırabilecek ve onların o bölgeye yeniden yerleşmesini engelleyecek otoriteyi kurabildikleri zaman Türkiye'nin o topraklarda bulunması için bir sebep kalmayacaktır." değerlendirmesinde bulundu.

İnat, Türkiye'nin Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması için gösterdiği çabanın dünyada nasıl görüldüğünü de değerlendirerek "Maalesef Avrupalı müttefiklerimize baktığımızda onların Türkiye'nin terörle mücadelesini anlamadıklarını, anlamadıkları için de Türkiye ile bu konuda dayanışma göstermekten uzak bir tutum içinde olduklarını görüyoruz." dedi.

Türkiye'nin güvenliği için tehdit oluşturan PKK'nın bazı ülkelerde serbestçe hareket edebildiğine, insan ve finansal kaynağını temin etmesine izin verildiğine dikkati çeken İnat, aynı ülkelerin, Türkiye'nin bölgedeki harekatlarına da mesafeli ve eleştirel yaklaştığını hatırlattı.

İnat, Suriye'deki Esed rejiminin daha önce 90'lı yıllarda PKK'ya destek verdiğini anımsatarak "Esed yönetimi iktidarda kalırsa -ki bence kalmaması gerekir- PKK politikasının Türkiye'yi rahatsız edecek bir politika olacağı görüşüne sahibim." diye konuştu.

"Suriye'de mesele özgürlük, Suriye'nin toprak bütünlüğü meselesidir"

Türkiye, ikili temaslarda, Suriye konulu toplantılarda ve uluslararası platformlarda Suriye'de önceliğinin başta PYD/YPG/PKK ve DEAŞ olmak üzere terör örgütleriyle mücadele olduğunu vurguluyor.

Türkiye'nin Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve üniter yapısının korunmasına ilişkin kararlılığını ve Suriye'deki tüm kesimlerin güvenliğinin ve refahının sağlanmasından yana tutumunu dile getiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu hassasiyeti hafta başında yaptığı konuşmada "Suriye'de mesele Kürt, Arap, Türkmen meselesi değil. Suriye'de mesele özgürlük, Suriye’nin toprak bütünlüğü meselesidir." sözleriyle dile getirmişti.

Moskova'da Türk ve Rus heyetlerin bir araya gelmesinin ardından dün düzenlenen basın toplantısında konuşan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da "Biz Astana garantörleri olarak, Suriye'nin toprak bütünlüğünü, siyasi birliğini savunuyoruz ve bunlara halel getirecek tüm çabalara da karşıyız." değerlendirmesinde bulunmuştu.