Çelik, 1923-1924 eğitim-öğretim yılında 1 üniversite, 307 öğretim elemanı ve 2 bin 914 öğrencisi bulunan yüksek öğretimin, bugün 193 üniversite, 156 bin öğretim elemanı ve 6,5 milyon öğrenciye ulaştığını kaydederek, "Görüldüğü gibi dünyadaki pek çok ülkenin nüfusuyla kıyaslanabilecek bir yüksek öğretim fotoğrafımız var. Eksiklerimiz yok mu? Elbette var. Eksiğinizi giderir yola devam edersiniz. Geldiğiniz her noktada muhakkak eksiğiniz olur. İşte gelişmek demek budur." diye konuştu.
Üniversitelerin, evrensel düzeyde bilgi üretme ve yayma, ülke sorunlarına çözümler sunma, gençler için sağlıklı ve sürekli bir gelişimin yolunu açma gibi önemli misyonları üstlenen kurumlar olduğunu anlatan Çelik, bu hedefler doğrultusunda 1975 yılında "Bursa Üniversitesi" adıyla kurulan ve 1982'de Uludağ Üniversitesi adını alan bu bilim yuvasının, 40 yılı aşkın süredir gençlere ve geleceğe hizmet ettiğini vurguladı. 
- "Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği hedef budur"
Yeni öğretim yılının, gençlere, Türkiye'ye ve akademisyenlere hayırlar getirmesini temenni eden Çelik, şöyle devam etti:
"Cumhuriyetimiz, kurulduğu günden bu yana daima üretmeyi, kalkınmayı ve çağdaşlaşmayı hedef olarak seçmiştir. Çağdaşlık, çağın evrensel değerlerini kabullenirken, kendi milli ve manevi değerlerinden soyutlanmak değildir. Aksine kendi kişiliğimizi muhafaza ederken dünya ile oturup kalkabilmek ve uygar devletlerden biri olmak, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel hedefidir. Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği hedef de budur. Bu hedefe, kısır çekişmelerle, enerjimizi içeride tüketmekle, dünyadaki gelişmelere kapalı olmakla değil, değerlerini unutmayan, toplumuna yabancılaşmayan ama dünyayı da tanıyan nitelikli insanlarla ulaşabiliriz. Günümüzde nitelikli insan, bilgiyi üreten, kullanan ve teknolojiye dönüştürebilen insandır. Nitelikli insan toplumlarının geleceğini, bu toplumlar da dünyanın geleceğini şekillendirmeye başlamıştır." 
Her toplumun bilgisi oranında güçlü ve o oranda saygın olduğunu ifade eden Çelik, Türkiye'nin bilgi merkezli şekillenmeye başlayan yeni dünya düzeninin gerisinde kalamayacağını dile getirdi.
- "Bu nasıl bilim adamlığı?"
Çelik, dünyanın her yerinde bilimsel gelişmenin odak noktasının üniversiteler olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:
"O halde bilgiye ulaşmada, bilginin üretilmesinde, geleceğe aktarılmasında, kısaca bilginin nitelikli insana dönüştürülmesinde de üniversitelerimiz büyük bir sorumluluk taşımaktadır. Bu da ancak üniversitelerde özgür düşünce ortamının oluşturulmasıyla mümkündür. Unutmayalım ki düşünebilmek, üretmenin ilk ve en önemli adımıdır. Farklı bakış açıları, düşünce ve bilim dünyasını zenginleştirir. Ancak 'farklı olalım' derken toplumun değerlerine yabancılaşmak, hiçbir akademik değere bağlı kalmadan devleti yönetenleri acımasızca eleştirirken, terör örgütlerine ses çıkarmamak, neyle izah edilir? Nasıl bilim, bu nasıl bilim adamlığı? Çığır açan çalışmalarıyla dünyada adından söz ettiren akademisyenlerimiz olduğu gibi, önüne konan her metni imzalamayı marifet sayan akademisyenler de olacaktır elbette. Hiç kuşku yok ki herkes istediği metne hatta isterlerse boş senetlere de imza atabilirler. Ancak bir insanın isminin başındaki unvanlar, terörü meşrulaştıran cümlelerini mazur göstermez. Elbette ki aydın olmak, bünyesinde eleştirel düşünceyi de barındırır. Herkesin bir dünya görüşü, felsefik düşüncesi ya da ideolojisi olabilir. Ancak muhalefet ettiğiniz meselenin çözümüne alternatif çözüm yolları üretemez ve sadece 'istemezük' derseniz, kimse size itibar etmez. Unutmayalım ki aydın olmak için önce insan olmak lazım."
Çelik, Türkiye'nin kürsüden güç alan değil kürsüye güç katan akademisyenlerin gayretiyle gelişebileceğine değinerek, bunun sadece akademisyenler için değil siyaset için de geçerli olduğunu vurguladı.
- "Yandaş terör örgütleri"
"Koltuğundan, makamından güç alarak yürüyen bir siyasetçiyle değil, koltuğuna güç veren, onu güçlü kılan bir siyaset anlayışıyla ancak Türkiye kalkınabilir" diyen Çelik, şunları kaydetti:
"Bütün kesimler için geçerli bu. Bu ülkenin kuru kahramanlara değil, çalışan üreten, küresel rekabette Türkiye'nin gücüne güç katan yüce insanlara ve fikirlere ihtiyacı var. Devletler, insanla ayakta durur, bilgiyle gelişir ve teknolojiyle kalkınır. Toplumlar ancak eğitimin, okulların ve üniversitelerin öncülüğünde ilerleyebilir. İslam dünyasının bugün içinde bulunduğu içler acısı halin temelinde, eğitime gerekli önemin verilmeyişi yatıyor. Gelişmiş ülkelerde üniversite düzeyinde okullaşma oranı yüzde 74 iken, aynı oran İslam ülkelerinde yüzde 25. İlk emri 'Oku' olan bir medeniyetin mirasçılarının bu tabloyu iyi irdelemesi ve gereğini yapması icap eder. Bugün terörle, yoksullukla, kanla, göz yaşıyla, sahillere vuran çocuk cesetleriyle anılan bu coğrafya, geçmişin medeniyet havzası idi. Batı ilmi dediğimiz fiziğin, kimyanın, matematiğin, astronominin, tıbbın temellerini Müslümanlar attı."
Çelik, tarihçilerin ileride ciddi kafa yoracakları bir dönemden geçildiğine dikkati çekerek, savaşların taşeronlar eliyle yapıldığı, Ortadoğu'da 100 yıl önce yazılan senaryonun revize edilmek istendiği, küresel güçlerin terör örgütleriyle mücadele adı altında, "yandaş terör örgütleri"ni meşrulaştırdığı bir sürecin yaşandığını ifade etti.