Eğitim-Bir-Sen Şanlıurfa Şube Başkanı İbrahim Coşkun, yeni öğretim yılı ile ilgli açıklama yaptı.

Coşkun açıklamasında şu ifadelere yer verdi;

''Yeni eğitim-öğretim yılına sıkıntılı bir atmosferde girdiğimiz aşikârdır.
 
Değişimin yönünü, mahiyetini isabetli kavramak, millet olarak yarınlara daha donanımlı hazırlanmak için Milli Eğitim’e her zamankinden daha fazla önem ve öncelik vermemiz gereken dönemlerden geçiyoruz.
 
Milli Eğitim’de imkân, kadro ve müfredat olarak, sonra bütün toplum düzeninde köklü değişikliğe gidilmesi, Yeni Türkiye için bir mecburiyete dönüşmüştür. Türkiye’nin, yarınların yeni ufuklarına eski yükü, anlayış ve alışkanlıklarıyla yürüyemeyeceği iyice anlaşılmıştır.
 
Yenilenmenin yeni bir müfredattan yeni bir anayasanın yapılmasına kadar hayatın tüm alanlarını kapsaması gerekmektedir. Sistemde ihmal edilen her bir alan diğer alanların da verimini düşürmektedir. Yenilenmenin anlık, günlük kaygılarla köklü, kapsamlı yapılmaması durumunda, kalıcı, kuşatıcı çözümleri hayata geçirmek mümkün olmayacaktır.
Çabalarımız, mücadelemiz, eğitimin kalitesini, niteliğini, etkisini artırmak içindir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın öncelikle yapması gereken en önemli işlerin başında, eğitim sistemini demokratikleştirmek, eğitim çalışanlarının sorunlarını çözüme kavuşturmak ve bu suretle tüm eğitim çalışanlarının eğitimdeki nitelikle ilgili değişme ve gelişmelere etkin katılımını ve desteğini sağlamak gelmektedir.

Yüz bini aşkın öğretmen ihtiyacı varken, yüz binlerce atama bekleyen öğretmen adayının varlığı, insan kaynaklarının yerli yerinde kullanılmıyor olması önemli bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Bunun yanında, başta öğretmenler olmak üzere, eğitim çalışanlarının artık kronikleşmiş sorunlarının çözümünün de en az öğretmen ihtiyacının karşılanması kadar elzem olduğu ortadadır.
Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının yeniden hayata geçirilmesi, erkek kamu görevlilerine dayatılan kılık-kıyafet zorunluluğu, çerçeve yönetmelikteki bazı antidemokratik yaptırımlar yüzünden kamu görevlilerinin yaşadıkları mahrumiyetler, öğretmenlerin kariyer basamaklarına ilişkin yaşadıkları belirsizlik, ek ders esaslarındaki adaletsizlikler, öğretmen açığı, eğitim çalışanlarının atama ve yer değiştirme süreçlerinde yaşadıkları problemler, yönetici görevlendirme süreçlerinde mahkeme kararlarının doğurduğu sorunlar gibi, çözüme kavuşturulması gereken hususların 2016-2017 eğitim-öğretim yılı içerisinde aşılmasını ümit ediyor ve Milli Eğitim Bakanlığı’na bazı önemli başlıklar için çağrıda bulunuyoruz.
 
Açığa alma ve ihraç süreçlerinde adil davranılmalı, masumların zarar görmemesinin mücadelenin en hassas tarafı olduğu unutulmamalıdır
Darbe girişimi sonrası alınan olağanüstü hâl kararı ve başlatılan soruşturmalar çerçevesinde uygulamaya konulan “açığa alınma/görevden uzaklaştırma” tedbiri, suçluların ortaya çıkartılması, şüpheli ile masum arasında ayrım yapılabilmesi, ceza soruşturması ve idari incelemelerin sağlıklı yürütülebilmesi açısından yerinde ve gerekli bir işlemdir. Ancak kamu görevinden çıkarma gibi ağır hukuki sonucu olan bir işlemden evvel en azından bu kişilere masumiyetini ispatlama imkânı tanıyacak bir yolun tanınması gereklidir. Kamu görevinden çıkarılanlar arasında tek bir masumun dahi bulunmaması gerektiği hususu, en az FETÖ/PKK mensuplarının ve destekçilerinin kamudan ihracı kadar önemli bir konudur.

Eğitimcinin gayesi insanımızı, özellikle de kendilerine en nezih, en masum, saf duygu ve itimatla emanet edilen genç nesilleri bilgiye, kaleme, kitaba, bilime götürmek olmalıdır.
Ancak her şeye rağmen bu ayıklama sathi bir genellemeyle yapılmamalı, hukuk devletine yakışan bir titizlik elden bırakılmamalı; bir tek teröristin dahi öğretmen hüviyetini taşımasına müsaade edilmemeli ve bir tek eğitimcinin dahi haksız yere terörist muamelesi görmesine göz yumulmamalıdır. Bir teröristin veya hainin öğretmen muamelesi görmesi eğitim açısından ne kadar zül ise masum bir eğitimcinin terörist ya da hain muamelesi görmesi bir o kadar zulümdür. Adaletin terazisi, tarihin en hassas dengesini yakalamak, zerreyle miskali ayıracak derecede dikkatli olmak mecburiyetindedir.
 
Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına yeniden dönmek tecrübeyi hiçe saymaktır
668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 4. maddesinin altıncı fıkrasıyla sözleşmeli öğretmenlik tekrar uygulamaya konulmuştur.
 
Geçmişte 70 bin civarında sözleşmeli öğretmen istihdam edilmiştir. Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının bizzat kendisinin doğurduğu olumsuzluklar tecrübeyle sabit iken, şimdi 668 sayılı KHK ile getirilen düzenleme daha büyük sakıncalara neden olacaktır. Eğitim kurumlarında kadrolu/sözleşmeli şeklinde ortaya çıkan ayırım; kurum içi çalışma barışını bozmuş, öğretmenlerin verimliliğini düşürmüş, aynı niteliklere sahip ve aynı görevi ifa eden insanlar arasında bir nevi kast sistemi oluşturmuş; sözleşmeli olarak istihdam edilenler kadrolu olanların sahip olduğu özlük haklarına sahip olmadıklarından hak kayıpları ve mağduriyetler pek çok davaya neden olmuş, Bakanlığa olan güven azalmış, sözleşmeli öğretmenlerin statüleri nedeniyle eğitim kurumu içinde öğrencilere karşı otoriteleri dahi sarsılarak eğitim-öğretim ortamı bu durumdan olumsuz etkilenmiştir.

İstihdamda sıkıntı yaşanan yerlerde teşvik sistemi uygulanmalıdır
 
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde en büyük eğitim sorunu kalıcı öğretmen istihdamının sağlanamamış olmasıdır. Bugün bu bölgede bir öğretmenin ortalama görevde kalma süresi 1,5 yıldır. Bu durum, ilkokul dönemi başta olmak üzere, eğitim ve öğretimde ciddi sıkıntılara sebebiyet vermektedir. Sorunun diğer boyutu, öğretmen açığının en çok bu bölgede bulunmasına rağmen tecrübeli ve bilgi birikimine sahip öğretmenlerin bölgede çalışmak yerine bir an önce batı bölgelerine gitmesidir.
Eğitim çalışanlarına yönelik zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapmaları halinde illerin mahrumiyet durumlarına göre ilave özel hizmet tazminatı ödenmesi, hem bölgenin eğitim çalışanı açığının kapatılması bakımından hem de bölgenin zorluğuna göre eğitim çalışanının yaşamış olduğu mağduriyeti gidermesi bakımından zaruret arz etmektedir.
 

18.Milli Eğitim Şûrası’nda alınan kararları görmezden gelmek şûrayı değersizleştirmektir
Yeni müfredat, biçimi ve muhtevasıyla akıllı, bilgili, ahlaklı, vicdanlı, özgür, ekip çalışmasını bilen, başaran, cesur, araştırmacı, soran, sorgulayan fertler yetiştirmeyi amaçlamalıdır. Bu konuda ivedilikle adım atılmalıdır. Bunun yanı sıra, kitap içerikleri de toplumun değer yargıları göz önünde bulundurularak bir an evvel güncellenmelidir.
 
Öğretmen ihtiyacı acilen giderilmeli, “atama bekleyen öğretmen” sözü tarih olmalıdır
Bir ülkede eğitim fakültelerinden mezun olup, atama bekleyen 300 binin üzerinde öğretmen adayı ve o ülkenin eğitim kurumlarında 100 binden fazla öğretmen ihtiyacı varsa, bu, bir çarpıklığın olduğunu göstermektedir.

YÖK ile daha sıkı bir iş birliği içerisinde Bakanlığın orta ve uzun vadeli öğretmen ihtiyacı ile yükseköğretim kurumlarının eğitim ve fen-edebiyat fakülteleri ile pedagojik formasyon kontenjanlarının müştereken belirlenmesi; diğer yandan norm kadro esaslarında köklü değişikliğe gidilerek, ders saatinin yanında öğrenci sayısı, okul büyüklüğü, coğrafi konumu, bulunulan bölgenin sosyo-ekonomik durumu ve OECD kriterleri gibi çok sayıda değişkenle belirlenen bir norm kadro düzenlemesi yapılması ve öğretmen sayısının kademeli olarak artırılması gerekmektedir.
 
Takviye kurslarının niteliği artırılmalıdır
Yönetici görevlendirme süreci yeniden ele alınmalıdır

Bakanlık mevzuatı eğitim kurumu yöneticilerine pek çok sorumluluk yüklemiş olduğu halde, yöneticilerin gerek yetkilerinin gerekse mali haklarının yetersiz kaldığı görülmektedir. Eğitim kurumlarına daha fazla yetki ve eğitim-öğretimin yürütülmesi alanında söz sahibi olma hakkı verilmesi politikası çerçevesinde eğitim kurumu yöneticilerinin yetkileri artırılmalıdır. Yine eğitim kurumu yöneticilerine bu statülerine bağlı olarak sorumluluklarıyla orantılı ilave mali haklar verilmelidir

Eğitim kurumları yöneticilerinin daha etkin ve verimli çalışmalarını sağlayacak hizmet içi eğitimler verilmelidir
 
Yazılı ve sözlü sınav konuları arasında eğitim kurumu yöneticiliğine dair konular yer alsa da, sınav sonucunda başarılı bulunan yöneticilerin etkin ve verimli bir yöneticilik yapmalarını sağlayacak nitelikte bir hizmet içi eğitim programı bulunmamaktadır. Salt yazılı ve sözlü sınavları kazanmakla ehil bir yönetici olunmayacağı açıktır.

Kariyer basamaklarındaki felç hâli giderilmeli, işleyen bir sistem getirilmelidir

Öğretmenliğin itibarı korunmalı, öğretmene karşı şiddet cezalandırılmalıdır

Adil olmayı, işinin hakkını vermeyi, iş ahlakını, hakça paylaşmayı, birlikte yaşamayı ve huzuru birlikte oluşturmayı, sınıfta ve okulda öğretmenimizden görmelidir. Böylesi bir öğretmen profili için öncelikle öğretmenimizin toplumdaki saygınlığının ve itibarının, bu hedef doğrultusunda oluşması ve korunması gerekiyor. Öğretmenlerimizin mali, sosyal ve özlük hakları, çalışma şartları bu itibar ve saygıyı oluşturacak biçimde düzenlenmeli ve geliştirilmelidir.
Okulların bütçe sorununa çözüm getirilmelidir

Merkezi bütçeden, öğrenci başına ödenek uygulamasına geçilmeli, okullarda tahsildarlık dönemine son verilmelidir.
Eğitim ortamlarında tek cinsiyetli ve karma olmak üzere farklı uygulama biçimleri hayata geçirilmelidir

Şanlıurfa Eğitim-Bir-Sen olarak, yeni eğitim-öğretim yılının eğitim çalışanlarına, milletimize hayırlar getirmesini; özgür millet, bağımsız devlet düsturuyla geleceğimizin inşasında en büyük payı hakkıyla icra etmesini diliyoruz.

İbrahim COŞKUN EĞİTİM BİR-SEN ŞUBE BAŞKANI