Bir şehrin nabzının attığı yerin sivil toplum örgütleri olduğunu ifade eden Yıldırım, bu örgütlerin birbirleriyle kaynaşması, şehrin geleceğini planlaması ve şehir bilinci kimliğinin geliştirilmesinin o şehrin kalkınmasına çok büyük katkı sağladığını belirtti.

Yıldırım, katılımcı demokrasinin vazgeçilmez esasının da sivil toplum örgütleri olduğunu, sorunlara bigane kalmamanın, sorunları torunlara havale etmemenin, onlarla mücadele etmenin hayatın olmazsa olmazı olduğunu söyledi.

Antalyalıların yüzünü güldürmek için son 15 senedir hizmet ettiklerini, bir yandan belediye başkanlarının eldeki sınırlı imkanlarla çok güzel hizmetleri yaptıklarını anlatan Yıldırım, merkezi hükümet olarak, sağlık, eğitim, ulaşım, sosyal hizmetler, tarım ve turizmde büyük hizmetleri ülkeye olduğu gibi Antalya'ya da kazandırma gayretinde olduklarını aktardı.

"TÜRKİYE ZAYIF İKTİDARLARDA HEP KAYBETMİŞ"

Sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya gelme konusuna büyük hassasiyet gösterdiklerini vurgulayan Yıldırım, şunları söyledi:

“Oluşturduğumuz ortak akıl sayesinde pek çok sorunu daha kolay çözeceğiz. Daha hızlı bir şekilde geleceğe adım atacağız. Sizlerin katkısı bize yol gösterici olmaya devam edecek, gücümüze güç katacak. AK Parti olarak, son 15 yılda sivil toplum kuruluşlarının gelişmesi, büyümesi ve demokrasimize katkı sağlaması için çok büyük destekler verdik. Bugün Türkiye’de her alanda güzel bir gelişme içindeysek, şüphesiz, bu başarıda sizin verdiğiniz katkının, desteğin büyük payı var. Çünkü sizin destekleriniz olmasa biz bütün bu hizmetleri yapamayız. Ülkede istikrar ve güven olmazsa, iktidar olamazsınız. Geçmiş yıllara bakın, Türkiye, zayıf iktidarlarda hep kaybetmiş, zaman su gibi akmış, Türkiye kazanımlarını artıracağı yerde daha da azalmış. Son 50 yılın siyasi tarihine bakın, tek başına iktidarlardaki Türkiye'nin büyüme oranı, koalisyon dönemine göre iki kattır. Demek ki güven ve istikrar, bu iki sihirli sözcük bir ülkenin kalkınması gelişmesi için olmazsa olmazdır."

Yıldırım, Türkiye için emek harcayan, katma değer üreten herkesin başlarının üzerinde yeri olduğunu dile getirdi.

 Göreve geldikleri ilk günlerde ülkeyi içine düştüğü çaresizlik girdabından çıkardıklarına dikkati çeken Yıldırım, 15 yılda bir Türkiye’yi 3 Türkiye yaptıklarını, hedeflerinin bununla da sınırlı olmadığınını vurguladı.

2023 HEDEFİ

Önlerinde Cumhuriyetin 100. yılının olduğunu anlatan Yıldırım, “2023 yılında, ülkemizi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün işaret ettiği muasır medeniyetler seviyesine taşımak ve hatta onun ötesine geçmek en büyük dileğimiz, hedefimizdir. Bunu birlikte başaracağız. Bir olacağız, beraber olacağız, diri olacağız, iri olacağız, birlikte Türkiye olacağız." ifadelerini kullandı.

Yıldırım, ülkede devam eden kalkınma hamlesinden Antalya'nın da nasibini aldığını, hastanelerin yapımının devam ettiğini, ayrıca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın büyük önem verdiği, hayali olan şehir hastanesini de şehre kazandıracaklarının altını çizdi.

Antalya'nın sadece turizmin başkenti olmadığını hatırlatan Yıldırım, "Antalya turizmin de başkenti. Dışişleri Bakanımız bir hedef koydu, yakında bir başkent daha olacak. Eğitimin başkenti olacak. Beş üniversitesi var, beş üniversite daha gelecek." diye konuştu.

Yıldırım, Antalya'ya 80 taşkın koruma ve 10 baraj daha yapılacağını belirterek, kuzey ve doğu çevre yolunun hemen ardından Antalya-Alanya otoyolu çalışmalarına başlanacağını söyledi.

Antalya'yı Konya ve Kayseri'ye hızlı trenle bağlayacaklarını kaydeden Yıldırım, "Burdur'dan da ayrı bir hatla Antalya'ya bağlayacağız, oradan da Eskişehir'e. Belediye Başkanımız şehri akıllı hale getiriyor, Antalya zaten akıllı da daha akıllı hale getirecek. Dünya turizminin göz bebeği Antalya'ya ne kadar hizmet etsek yeridir, hakkıdır. Helali hoş olsun." ifadelerini kullandı.

Antalya'ya yapılacak hizmetlerin bunlarla sınırlı olmadığını dile getiren Yıldırım, Antalya'nın batı havalimanının da yapılacağını anlattı.

Bir yandan hizmet yaptıklarını, bir yandan da vesayet odaklarıyla mücadele ettiklerine dikkati çeken Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"2002'de "Tek başına, iş başına.' dedik. Allah sizden razı olsun, bizi iş başına getirdiniz ama Ankara'ya gittik, baktık ki her taraftan bir kafa uzanıyor. 'Hoşgeldiniz, biz sizin yeni ortaklarınızız. Kardeşim nerden çıktı? Biz oy isterken sizi görmedik. 'Burası Ankara.' dediler. Vesayetçiler, haksız ortaklar birdenbire peydah oldu. Hatırlayın, ilk denemelerinde ne yaptılar? 2007'de cumhurbaşkanı seçeceğiz, icat çıkardılar. 'Siz Cumhurbaşkanı'nı seçemezsiniz, 367 lazım.' dediler. Bu icadı, vesayet odakları çıkardı. CHP'de Meclis'te bunun sözcüsü oldu. Bunun üzerine dedik ki: 'Sorunların çözüm adresi millettir'. O gün karar aldık. Siz misiniz, bize cumhurbaşkanı seçtirmeyen, biz de 'İşin sahibine gideriz.' dedik." değerlendirmesinde bulundu. 

Başbakan Yıldırım, 21 Ekim 2007'deki referandumda yüzde 69 ile cumhurbaşkanının halk tarafından doğrudan seçilmesi kararının kabul gördüğünü hatırlatarak, bugün yapılan işin o gün başlanan, yarım kalan işin tamamlanması olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanını halkın seçtiğini ve yetki verdiğini belirten Yıldırım, sorumluluğu da yine halkın vereceğini vurguladı.

Yıldırım, milyonlarca insanın desteğini alan cumhurbaşkanının yetkili olduğu ancak sorumlu olmadığı bir durumun kabullenilemeyeceğini dile getirerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Neler söyleniyor, neler. Duydukça kanımız donuyor. Sanki bu değişiklik hiç görülmemiş, konuşulmamış, hiç bilmediğimiz, duymadığımız, aklımızın köşesinden geçmeyen bir sürü senaryo, tezvirat aldı başını gidiyor. Efendim, 'Rejim değişecek. Bu değişiklikle birlikte rejim elden gidiyor'. Elden giden bir şey yok, elden giden vesayet, demokrasi dışı oluşumların hak etmeden iktidara hevesleri elden gidiyor. Bu anayasa değişikliği yapıldığında artık daha 15 Temmuz çılgınlığını yapanları göremeyeceksiniz çünkü millet işe el koydu. Polis memurumuz Muhammed Kılınç, mekanı cennet olsun. O, 15 Temmuz'da ülkenin geleceğini aydınlatmak için hayatını seve seve feda etti. Onun gibi yüzlercesi bugün Doğu'da, Güneydoğu'da ülkemizin topraklarını korumak, alçaklara çiğnetmemek için insanlarımız canla, başla mücadele ediyor, yaralılarımız oluyor. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza hayırlı şifalar diliyorum.

Rejim meselesi, İstiklal Savaşı'nı bu büyük millet yaptı, Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları 1923'te rejimin adını koydu. Rejim cumhuriyettir. Cumhuriyet kuruldu, demokrasi ile taçlandı, şimdi de devam ediyor. Rejim filan değişmiyor, değişime direnenler, tarih sahnesinden yok oluyor. Cumhurbaşkanına Meclis'i feshetme yetkisi veriliyormuş. Hayyalesselah. Yok böyle bir şey. Bunlar ya Anayasa'yı okumuyor ya da bu milleti bir şeyden anlamaz zannediyor. Feshetme diye bir şey yok. Karşılıklı seçim yenileme hakkı var."

Başbakan Yıldırım, yeni sistemde 5 yılda bir seçim yapılacağını belirterek, aynı gün hem milletvekilleri hem de cumhurbaşkanının seçileceğini söyledi.

2019 yılında da belediye başkanlığı seçimlerinin yapılacağını ifade eden Yıldırım, şunları kaydetti:

"Menderes Bey tekrar aday olacak diyelim. Olursa...Olsun mu? Memnun musunuz? Gelecek iki sandık önünüze. Birisine, belediye başkanı için oy atacaksınız. Bir de meclis üyesi için oy atacaksınız. Aynı anda hem belediye başkanını seçeceksiniz hem de onun meclisini seçeceksiniz. Başkan bir kişi, mecliste her partiden üye var. Tam Büyük Millet Meclisi gibi. Şimdi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi de bunun aynısı. Çeşitli partilerden milletvekilleri seçiliyor. Bir sandıkta aynı gün, bir de cumhurbaşkanı seçiliyor ve böylece millet bir günde iki işi hallediyor. 5 sene daha kulağı rahat. Seçimle filan uğraşmıyor, geçimine bakıyor. Fuzuli masraf yok, zaman israfı yok.

Ülkede hükümet kuruldu mu, kurulmadı mı derdi hiç yok çünkü hükümeti siz kuruyorsunuz, güvenoyunu da siz veriyorsunuz. Şimdi ne yapıyorsunuz? Meclis'i seçiyorsunuz, milletvekillerini gönderiyorsunuz. Bir hafta geçiyor, iki ay geçiyor, hükümet bir türlü kurulmuyor, niye? Ya partiler aralarında anlaşamıyor. Efendim başka ilişkiler gelişiyor. Geçmiş koalisyon hükümetlerini diyorum ama burada öyle bir şey yok. Burada mutlaka tek başına iktidar var. Niye güvenoyu yok? Millet seçerken güvenoyunu veriyor da onun için yok, vekillere bırakmıyor, doğrudan güvenoyu var."

Yeni sistemle cumhurbaşkanı seçim kararı aldığında, Meclisin de seçime gideceğini, Meclis aynı kararı aldığında cumhurbaşkanının da seçime gideceğini ifade eden Yıldırım, sistemin "Oturun anlaşın" diyeceğini, kriz çözmeyi öngördüğünü dile getirdi.

Başbakan Yıldırım, "Kolay kolay, seçildikten beş ay sonra 'Ben seçime giderim' diyen kimse çıkamaz. Çıktığı zaman millet faturayı keser. Meclisteki milletvekillerinin sayısız seçilme hakkı var. Cumhurbaşkanının iki sefer seçilme hakkı var. Her seçim kararında bir hak gidiyor, yapar mı? Yapmaz. Kolay mı seçim kararı almak? Dolayısıyla böyle bir denge sistemi kuruluyor. Bu bir ilktir dünyada. Birçok sistemde bu yok. Bir anlaşmazlık olduğu zaman kilitleniyor, 5 yıl birbirlerine tahammül etmek mecburiyetinde kalıyor ve kriz bir türlü aşılamıyor. Burada kriz çözümü var. Nasıl? 'Kardeşim, ya anlaşırsın veyahut da seçime gideriz'. Seçim kararı da kolay iş olmadığı için her ikisi de gittiği için bu sefer anlaşmaktan başka çareleri kalmıyor." ifadelerini kullandı.

Meclisin yetkilerinin azaldığına yönelik eleştirilere değinen Yıldırım, iddiaların gerçeği yansıtmadığını söyledi.

Mevcut sistemde Meclis araştırmasının, yazılı, sözlü soru önergesinin, Meclis soruşturmasının bulunduğunu anımsatan Yıldırım, yeni sistemde bunlara ilave olarak cumhurbaşkanını, bakanları yargılama ve Yüce Divan'a göndermenin olduğunu anlattı.

Mevcut sistemde cumhurbaşkanın sadece vatana ihanetten dolayı suçlanabildiğini hatırlatan Yıldırım, şöyle devam etti:

"Esasında 'vatana ihanet suçu' diye Türk hukuk sisteminde tarif edilmiş bir suç da yok. Olmayan bir suçtan yargılanacağına dair Anayasa'da hüküm var. Nasıl yargılanacak? Mevcut sistemden bahsediyorum. Bütün milletvekillerinin dörtte üçü yani yüzde 75'i kabul oyu verirse Yüce Divan'a gidecek. Peki yeni değişiklikte ne oluyor? Cumhurbaşkanı, bakanları, yardımcıları herhangi bir suçtan dolayı Mecliste soruşturma açılabilir, soruşturma sonunda yüzde 66 yani üye sayısının üçte ikisi nispetinde bir kabul oyuyla Yüce Divan'a gönderilir. Mevcutta 75, yeni gelende yüzde 66. Hani neresi bunun Meclis'in yetkilerini azaltıyor?"

Bütçeyi Meclisin kabul edeceğini, bütçe hakkının Meclisin olduğunu dile getiren Yıldırım,  her bir milletvekilinin kanun teklifi verebileceğini, yeni sistemde hükümetin kanun teklifi veremeyeceğini vurguladı.

Mevcut sistemde hükümetin istemediği hiçbir şeyin Meclisten geçemeyeceğinin altını çizen Yıldırım, yeni sistemde milletvekillerinin daha bağımsız olacağına dikkati çekti.

"ANAYASANIN DÖRT MADDESİ AYNEN YERİNDE"

Hükümetin milletvekilleriyle ilişkileri iyi tutmak zorunda olacağına dikkati çeken Yıldırım, TBMM'nin saygınlığı ve gücünün artacağını belirtti.

Binali Yıldırım, "Üniter yapı zedeleniyor, federasyon geliyor" iddialarının "koca bir yalan" olduğunu belirterek şöyle devam etti:

"Allah kuru iftiradan korusun, böyle bir şey olur mu ya? Ne geliyor? Anayasa'nın dört maddesi, rabia aynen yerinde. Türkiye'nin rejimi Cumhuriyettir, başkenti Ankara'dır, ülkesiyle, milletiyle bölünmez bir bütündür, demokratik, laik, sosyal, hukuk devletidir. Bütün bunlar Anayasa'da yazıyor ve bunlarla ilgili bir değişiklik yok. Rabia yerinde duruyor. Tek devlet, tek vatan, tek bayrak, tek millet dördü de yerinde duruyor. Bunlar da dolayısıyla asılsız şeyler. Dolayısıyla bu asılsız iddiaları ortaya atanlar, haksızlık ediyorlar, kendilerini de aynı zamanda gülünç duruma düşüyorlar."

"Yargı bağımsızlığı zedeleniyor" iddialarının da gerçeği yansıtmadığının altını çizen Yıldırım, mevcut Anayasa'da yargının bağımsız olduğunun yazıldığını, şimdi ise yargının tarafsızlığının da Anayasa'ya ilave edildiğini anlattı.

HSYK'YA ÜYE SEÇİMİ

Mevcut Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) 22 üyeden oluştuğunu, bunların 16'sının atanmış yargı bürokratlarından oluştuğunu anımsatan Yıldırım, yeni sistemde üye sayısının 13'e düşeceğini kaydetti.

Başbakan Binali Yıldırım, HSYK'nın 7 üyesinin Meclis tarafından seçileceğini, bunun da ilk defa olacağını dile getirdi.

Yıldırım, "Sizin seçtiğiniz Meclis, bu ülkede adalet dağıtacak hakimlerin, savcıların kurulunun üyelerini de seçiyor. Bu mu yargı bağımsızlığının elden gitmesi? Cumhurbaşkanı da 4 tane atıyor. Meclis 7, cumhurbaşkanı 4. Cumhurbaşkanı niye atıyor? Çünkü cumhurbaşkanını da siz seçiyorsunuz, millet seçiyor. Dolayısıyla yargı bürokrasisi, yargının en üst organı, Hakimler Savcılar Kurulu milletin seçtiği iki organ tarafından seçiliyor. Birisi Meclis, birisi cumhurbaşkanı. Yani sizin iradeniz doğrudan sonuca yansıyor. Bu da yargının durumu." değerlendirmesinde bulundu.

Yıldırım konuşmasında, partili cumhurbaşkanının tarafsız olamayacağı şeklinde eleştiriler yapıldığını belirterek, "Ben de partiliyim, ben de başbakanım, şimdilik. Tarafsızlık ayrı, partili olmak ayrı. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı da partili, yarın iktidar olursa partisini bırakacak mı? Kimse bırakmaz. Herkesin gönlünde bir parti vardır, ister resmi ister gayriresmi." diye konuştu.

Anayasa değişikliğinin zamansız olduğuna yönelik söylemlere ilişkin de Başbakan Yıldırım, şöyle konuştu:

"Zamanı ne zaman olacak, 1950 yılından beri konuşuluyor. Demokrat Parti zamanında bile konuşulmuş. Olmadı rahmetli Türkeş, olmadı rahmetli Erbakan, rahmetli Özal, rahmetli Demirel, rahmetli Ecevit. Ecevit, açıkça dememiş ama Anayasa kitapçığı fırlatıldığı zaman, o günün Cumhurbaşkanı için ne dediğini hepiniz biliyorsunuz. Yani yakın siyasi tarihimizde bu çift başlılık hep sorun olmuş. Çiftçilerimiz bilir, 'Çatal kazık toprağa girmez.' Bu, onun gibi bir şey. Bir yerde iki başlılık olduğu zaman orada idare olmaz."

Türkiye Cumhuriyeti'nin 65. hükümetinin başbakanı olarak anayasa değişikliğini hararetle savunduğunu, bu değişikliğin memleket için çok önemli olduğunu vurgulayan Yıldırım, "İnsanlar gelip geçici ama geleceğe bir eser bırakmak, sorunları torunlara bırakmamak bizim şiarımızdır. Bugün bu değişikliğin yapılma sebebi uzun yıllardan beri yaşanan ve bütün milletin kafasını meşgul eden bu meseleyi çözüme kavuşturmak." ifadelerini kullandı.

Anayasa değişikliğinin zamansız değil, geç kalmış bir iş olduğunu dile getiren Yıldırım, biriken sorunları çözmenin AK Parti'ye nasip olduğunu, bugün dağ gibi sorunları, dağ gibi hizmetlere dönüştürerek geldiklerini söyledi.

"EKONOMİ DAHA DA GÜÇLENECEK"

Başbakan Yıldırım, anayasa değişikliğinin ne getireceğine ilişkin değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

"İstikrar ve güven kalıcı hale gelecek. İktidar vardı, yoktu, hükümet kuruldu, kurulmadı, böyle bir mesele artık gündemden kalkıyor. İşinizin, gücünüzün arasında bir de hükümeti düşünecek haliniz yok. Seçeceksiniz, kuracaksınız. Bir daha seçimde tekrar kararınızı vereceksiniz, yetkiyi iki sandık arasında uygun gördüğünüz birine tevdi edeceksiniz. Hızlı ve etkili icraat, bürokratik labirentlerde yorgun düşmeyeceksiniz. Bürokrasi, daha hızlı çalışacak, daha etkin çalışacak. Vatandaşın beklentisine anında karşılık verecek. Ekonomi daha da güçlenecek, neden? Çünkü istikrar olursa, öngörülebilirlik olursa, güven olursa daha çok yatırım yapılacak.

Siz önünüzü görürseniz, gelecek 5 seneyi görürseniz, ona göre iş yaparsınız ama ne olacak, acaba erken seçim mi olacak, acaba başka bir karışıklık mı olacak, hele bekleyelim, görelim, sürekli belirsizlikle ülke kan kaybediyor, zaman kaybediyor. Güçlü kalkınma ve büyük projeler birer birer hayata geçecek."

Başbakan Yıldırım, milletin her seçimde AK Parti'ye daha fazla destek verdiğini, daha fazla güç verdiğini, AK Parti'nin de altında kalmadığını, büyük büyük eserleri, projeleri, dünyayı kriz kasıp kavururken yaptıklarını anlattı. 

Dünyanın en büyük havalimanını yaptıklarını hatırlatan Başbakan Yıldırım, dünyanın en geniş köprüsü Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü ve dünyanın 3. büyük köprüsü Osman Gazi Köprüsü'nü, ecdadın 150 yıllık hayali Marmaray'ı hizmete açtıklarını anımsattı.

"Bu millet her şeyin en iyisine layık." diyen Yıldırım, "Fatih, İstanbul'u fethederken gemileri karadan yürüttü, onun torunları Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları da trenlerle arabaları denizin altından geçirdi. Bütün bunlar bu millete yakışır." şeklinde konuştu.

İstikrar olunca büyüme ve kalkınmanın daha kesintisiz devam edeceğini vurgulayan Yıldırım, şunları dile getirdi:

"Bakın, esasında 65. hükümetteyiz. 1923'ten beri 65 hükümet, yani 94 yılda 65 hükümet, 94'ü 65'e bölün. 14 ay, yahu 14 ayda bir hükümet ne yapar? Soruyorum size, geldi hükümet iş başına. Mevlüt Bey'in (Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu) zaten yurt dışından geldiği yok. Leyleği havada görmüş, bir gün orada, bir gün burada. Nerede Mevlüt Bey? Kendisi bile nerede olduğunu bilmiyor, seyahat etmekten hatırlayamıyor. Allah Hülya Hanım'a sabır versin, neyse geliyor, hükümet kuruluyor, bakanlar atanıyor, gelen giden, tebrikler falan 2-3 ay tebrik, 6 ayı da buluyor, sonra haydi bakalım anlatın, 'Bu bakanlıkta ne var, ne yok', birifingler, 3-4 ay da o, al sana etti 9-10 ay, geriye 4 ay kaldı, 'Biz artık eşyaları toplayalım, veda ziyaretlerine başlayalım.'

Sistem böyle çalışıyor, gülmeyin. Memleketimizin durumu bu, bunu ortadan kaldırmamız lazım."

Başbakan Binali Yıldırım, "Kalkınma açığımızı kapatmamız lazım. Türkiye çok önemli bir yerde, eğer 4 yılda bir seçim olsaydı, hiç hükümet değişmeseydi, bugünkü 65. hükümet 2183 senesinde kurulacaktı. 2017'deyiz, 2183'e kadar daha çok zaman var. Amerika 228 yıl önce başlamış başkanlık sistemine, o günden bugüne bir yıl sapma yok, 45. başkanını seçti. İstikrar bu, istikrar olunca her şey oluyor." ifadelerini kullandı.

SEÇME VE SEÇİLME YAŞI

Yıldırım, 18 yaşla 25 yaş arasında 8,5 milyonluk genç nüfus bulunduğunu kaydederek, "Bu gençlere biz diyoruz ki: 'Sen seçerken bize lazımsın ama seçilme zamanı, hele dur, büyükler varken sen niye ön plana çıkıyorsun?' Seçiyorsa, seçilecek, seçme yeterliliğine sahip, seçilme yeterliliğine de sahiptir, bu evrensel hukuk kaidesidir. Dolayısıyla ben bunun nesine karşı çıkıyorlar anlayabilmiş değilim, siz anladıysanız bana anlatın." değerlendirmesinde bulundu.

"16 Nisan'da bir karar vereceğiz, vereceğimiz karar şüphesiz milletin kararıdır, milletin kararı ne olursa olsun, başımız, gözümüz üstünde yeri vardır." diyen Başbakan Binali Yıldırım, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Biz neden bu değişime ihtiyaç olduğunu her yeri gezerek, her vatandaşımızla buluşarak anlatacağız. Sizin de sivil toplum kuruluşları temsilcileri olarak bizim kadar sorumluluğunuz var çünkü bu, gelecek kuşakların kararıdır, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğine karar vereceğiz. Ya onların aydınlık geleceğini inşa edeceğiz ya da sorunları onların üzerine bırakıp bu dünyadan göç edeceğiz, bunu yapamayız. Bu sorumluluğu üzerimizden atamayız. Onun için 16 Nisan, inşallah demokrasimizin daha da güçlenmesi, ülkemizin 2023 hedeflerine daha kararlı bir şekilde ulaşması ve milletimizin birliği, beraberliği, kardeşliği ve bekası için önemli bir gündür."