Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Uluslararası Şehir ve Sivil Toplum Kuruluşları Zirvesi’ne katıldı. Esenler Belediyesi tarafından düzenlenen ve Yıldız Teknik Üniversitesinde gerçekleştirilen zirvede Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.

Zirvenin düzenlenmesinde emeği geçenlere ve katkı verenlere teşekkür ederek konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tür toplantılarda amacın; farklı kesimleri, fikir ve tecrübeleri bir araya getirerek onlardan istifade etmenin yollarını aramak olduğunu söyledi.

Zirvenin; sivil toplumu, akademiyi ve belediyeleri aynı zeminde buluşturup birleştirdiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada tartışılan başlıkların arasında göç, mülteciler, çevre sorunları gibi güncel temaların da yer almasını faydalı bulduğunu kaydetti.

“ŞEHİR, İNSANIN HAYATA DAİR TASAVVURUNUN TECESSÜM ETMİŞ HÂLİDİR”

Şehirlerin serencamının, aynı zamanda insanlığın da serüveni olduğuna; şehirlerin üzerinde yaşayanların izlerini ve hatıralarını bugüne taşıdığına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şehir sadece mekân değildir. Şehir, bunun ötesinde insanın hayata, kendine ve etrafındaki tüm varlıklara dair tasavvurunun tecessüm etmiş hâlidir” diye konuştu. İslam mütefekkiri İbn Haldun’un, şehirlerin de bir ruhu olduğunu ve insanların zamanla yaşadıkları şehirlerin ruhuyla özdeşleştiği yönündeki düşüncesine atıfta bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Medeniyetler kendi ruhunu, tarihî ve kültürel değerlerini inşa eden şehirler doğurmuş, bazı durumlarda ise şehirler bir medeniyetin menşei, membaı, kurucu unsuru olmuştur” dedi.

Medine’nin, İslam medeniyetinin kurucu ve sembol şehri olduğunu, Batı medeniyetinde ise kurucu şehir misyonunu Atina ve Roma’nın üstlendiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu iki farklı model arasındaki temel ayrım ise şudur: İslam medeniyetinde yaratıcı ile yaratılan arasındaki ilişki doğrudan mekâna, yani şehre yansırken, Batıda bu daha çok karşıtlık ve çatışma üzerinden şekillenmiştir, fark budur” diye ekledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İslam şehirlerinde ihtişam ile sadelik, vakar ile tevazu, yeni ile eski, dünya ile ahret iç içedir ve bir aradadır. Cami avlularında bulunan mezarlıklar, insanın ölümü her an yanında taşıdığını, dünya hayatının geçici olduğunu, asıl baki olanın ibadet, taat, hayır ve hasenat olduğunu hatırlatır” şeklinde konuştu.

“İSTANBUL’UN KIYMETİNİ BİLMEDİK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadim şehirlerin, ana karakterlerini kaybetmeden yeniyi bünyelerinde erittiğini, özlerinden katarak onu yeniden yoğurduğunu, İstanbul’un bu açıdan müstesna bir şehir olduğunu söyledi ve devamında şunları ekledi: “Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik. Biz bu şehre ihanet ettik, hâlâ da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum. İstanbul’da tüm ihtişamıyla Batı Roma’nın, Bizans’ın izlerini görürken, aynı zamanda Medine’nin tevazuuna ve manevi derinliğine de şahitlik edersiniz.”

Merhum Mimar Turgut Cansever’in ‘Ecdat, tüm ruhunu taşa ve ahşaba nakşetmiş, böyle bir inceliğe ve estetiğe şahit olursunuz’ dediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hani bazı şehirler vardır, iyi yazılmış kitap gibidir; okumaya, anlamaya, onu yaşamaya doyamazsınız, başlar ve o kitabı bitirirsiniz. Nasıl bir kitap, sayfalarına ve satır aralarına gizlenmiş bilgi hazineleriyle doluysa, İstanbul’un her sokağında da saklı bir tarih, asırlık bir tecrübe vardır” sözlerine yer verdi.

“ESTETİKTEN VE İNCELİKTEN YOKSUN, TEK DÜZE MİMARİ ANLAYIŞI ÜZÜNTÜ VERİCİ”

İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet’ten beri ilmin, kültürün, siyasetin, sanatın ve ticaretin başkenti olmuş bir şehir olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehrin bugün de onca yaşadıklarına rağmen hâlen ayakta, Türk İslam medeniyetinin kalelerinden biri olmayı sürdürdüğünü dile getirdi.

“Bizler çoğu zaman elimizdekinin kıymetini ancak onu kaybedince anlıyoruz. Ecdadımızdan tevarüs ettiğimiz, her biri başlı başına bir hazine olan emsalsiz değerlerin hakkını yeterince veremiyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun en bariz görüldüğü alanların başında şehirleşme ve mimarinin geldiğini söyledi. “Son yıllarda şehirleşme noktasında ciddi sorunlarımızın olduğunu, eksiklerimizin, hatalarımızın olduğunu daha önce defaatle birçok toplantıda ifade ettim” diye ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, estetikten, incelikten ve köklü medeniyet değerlerinden yoksun ve tek düze bir mimari anlayışının giderek yaygınlık kazandığını görmekten üzüntü duyduğunu kaydetti.

“ŞEHİRLERİMİZİ BİRBİRİNDEN FARKLI KILAN AYRINTILAR YOK OLUYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Adeta kibrit kutularının ölçülerini aşacak şekilde benzer taş yığınlarının olduğu bir şehir; bu bizim medeniyetimizde yok. Şehirleri birbirinden farklı kılan, ayıran, bu ayrılıklardan güzellikler çıkaran ayrıntılar birer birer yok oluyor. Maalesef maddi kaygılar birçok hassasiyetin önüne geçiyor. İnsanla şehir, şehirle tabiat, geçmiş, bugün ve gelecek arasındaki hassas denge çoğu zaman yeterince gözetilmiyor.”

İnsanı ve tabiatı merkeze almayan hiçbir projenin ne kadar albenili olursa olsun değersiz olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında “Her şehrin bir karakteri, şahsiyeti, ruhu vardır. Bu ruhla şehir sakinlerini tekemmül ettirir, olgunlaştırır, medenileştirir. Ayrıca, her şehir onu kuranların, yönetenlerin ve sakinlerinin adeta aynası gibidir” ifadelerine yer verdi.

Şehirlere, ataların mirası olmasının yanı sıra, çocukların bir emaneti olarak da bakılması gerektiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gelenekten ilham alıp yeni tasarımlar ortaya koymalı, kopyalamak yerine uyarlamalı, kendi kültürümüzden, değerlerimizden, birikimimizden katarak bunu yeniden yoğurmalıyız. Gönülle, manayla, değerlerle maddiyat arasındaki altın oranı hiçbir zaman gözden kaçırmamalıyız. Vahşi kapitalizmin iğvasına, hırslarına asla kapılmamalıyız” tavsiyesinde bulundu.

“DEMOKRASİ YEREL YÖNETİMLERDE BAŞLAR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Bu konuda AK Parti olarak hamdolsun pak bir sicile, çok ciddi bir birikime sahibiz. Bizler mahalli idarelerdeki başarılarımızla milletimizin teveccühünü kazanmış, ibra olmuş, akabinde iktidara gelmiş bir partiyiz. Bu hareketin kuruluşunun üzerinden 1,5 yıl bile geçmeden iktidar olması öncelikle Türkiye’nin yerel yönetim anlayışında gerçekleştirdiği köklü devrimin sonucudur. Türkiye’de belediyeler iktidar olmanın ve iktidarda kalmanın kilididir. Çünkü demokrasi, yerel yönetimlerde ve belediyelerde başlar. Yerel yönetim eğer bu yanıyla güçlü değilse, hiçbir partinin iktidarda başarı şansı yoktur. 2019 yılı için de bu durum aynı olacaktır, Mart ve Kasım ayları. 2019 yılındaki diğer seçimlerin anahtarı Mart ayındaki mahalli idareler seçimidir. Biz hazırlıklarımızı bu anlayışla yürütüyoruz. Milletimizin bizden beklentilerinin farkındayız. Bugüne kadar daima milletimizin verdiği mesajları doğru okuyan, yorumlayan ve buna göre adımlarını atan bir parti olduk. Kuruluşundan bu yana kendisiyle yarışan, başarı çıtasını sürekli yükselten bir hareket olarak, bir dava olarak bizim bırakın geriye gitmeye, yerinde saymaya dahi tahammülümüz yoktur.”

“BELEDİYE, YAŞAYANLARIN İHTİYAÇLARINA CEVAP VEREBİLDİĞİ ÖLÇÜDE BAŞARILIDIR”

“İnsanlarımızın beklentileri de değişmeye başladı. Şimdi milletimiz belediyelerimizden temel hizmetlerin yanı sıra derdiyle dertlenmesini, kapısını çalmasını, hâlini-hatırını sormasını, iyi ve kötü gününde yanında olmasını bekliyor” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Artık ileriye gideceğiz, daha farklı olacağız. Yani o Medine’deki belediyecilik anlayışı var ya, neydi o Medine’deki belediyecilik anlayışı? Kapıyı açık bırakmak, kilit vurmamak... Şimdi yaşlılarımız bilir, eskiden bizim kapıyı kilitlemek diye bir sorunumuz var mıydı? Kapıyı açık bırakır çıkardık, niye? Güven vardı güven. Kimsenin birileri gelir de hırsız içeri girer diye bir endişesi yoktu. Böyle bir güvenin olduğu toplum gerçek manada Medine’dir” değerlendirmesinde bulundu.

Kendine değer verildiğini hissetmek isteyen vatandaşların, belediyelerinden; çocukları için park, torunları için kreşler kurmasını, nitelikli kültür, sanat, spor faaliyetleri, daha temiz, daha yeşil, daha huzurlu mekânlar beklediğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Vatandaşlarımızın tüm bu taleplerini görmek, anlamak, kendimizi buna göre adapte etmek zorundayız. Bir belediye yönetimi, ancak şehrinde yaşayanların ihtiyaçlarına cevap verebildiği ölçüde başarılı olur. Bu hakikati ıskaladığınız anda çözülme ve geriye gidiş de başlamış demektir” diye konuştu.

“SİVİL TOPLUMUN GÜCÜYLE HİZMET KALİTESİ ARTAR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin, belediye hizmetlerinden dış politikaya kadar her alanda yeni bir döneme girdiğine ve bu yeni süreçte sivil toplum kuruluşlarının, vakıf ve derneklerin önemli rolleri olacağına dikkat çekti. “Sivil toplumun gücünü arkamıza alarak hizmetlerimizin kalitesini artırabilir, kendi imkânlarımız yanında onların dinamizmini kullanarak şehrimizin kılcallarına kadar nüfus edebiliriz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kızılay, AFAD, Diyanet Vakfı ve Yeşilay’ı bu anlamda örnek gösterdi.

Şehirleşmenin getirdiği siyasi, ekonomik ve sosyal sorunlar ile güvenlik sıkıntılarını aşmanın yolları üzerinde hep birlikte kafa yorulması gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şehirlerimizi ancak el birliği ve dayanışma içinde Cennet tasavvurunun bir parçası gibi güzelleştirebilmeliyiz” dedi.

Zirvenin bu yönde atılmış doğru bir adım olduğuna inandığını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını Uluslararası Şehir ve Sivil Toplum Kuruluşları Zirvesi’nin düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ederek tamamladı.