NATO Parlamenter Asamblesi Toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, terör örgütleriyle, Avrupa başta olmak üzere, dünyanın geri kalan bölümü arasında adeta bir set gibidir. Eğer biz bu mücadelede başarısız olursak, yani bu set yıkılırsa, teröristler tıpkı bir sel gibi tüm dünyayı ateşe ve kana bulayacaktır” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO Parlamenter Asamblesi’nin, (NATO PA) 62. Yıllık Genel Kurul Toplantısına katıldı. Türkiye’nin ev sahipliğinde, İstanbul Hilton Bomonti Otel’de gerçekleşen toplantıda NATO üyesi ülkelerden parlamenterler, Avrupa Parlamentosu’ndan temsilciler, birlik dışındaki ülkelerden gözlemciler hazır bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantının kapanış oturumunda katılımcılara hitaben bir konuşma yaptı.

“GÜÇ DENGELERİNİN DEĞİŞTİĞİ BİR DÖNEMDE, MEVCUT KURUMLAR KENDİLERİNİ GÖZDEN GEÇİRMELİ”

Toplantının üye ülkeler, bölge ve tüm insanlık için barış, huzur ve iş birliğine vesile olması temennisinde bulunarak konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, küresel boyutta yepyeni sınamalar ve tehditlerle karşı karşıya bulunulduğuna dikkat çekerek, terör ve iklim değişikliğinin bunların başında geldiğini, yabancı düşmanlığı ve hatta sonuçları itibarıyla İslam düşmanlığının, belirli ülkelerin sınırlarını aşan bir niteliğe bürünmüş durumda olduğunu söyledi.

“Günümüz dünyasında hiçbirimiz, bir yangın çıktığında ‘Nasıl olsa dumanı ve ateşi bana gelmez’ deme lüksüne ve şansına sahip değiliz. Er ya da geç, o yangının alevi de, dumanı da bize ulaşır, ulaşacaktır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan,  tehditlerin küreselleştiği ve güç dengelerinin değiştiği böyle bir dönemde, mevcut kurumların kendilerini gözden geçirmelerinin şart olduğunu, tehditlerin bertaraf edilmesi ve fırsatların kazanımlara çevrilebilmesi için, meselelerin daha kapsayıcı platformlarda ele alınması gerektiğini dile getirdi.

“NATO’YU, KÜRESEL GÖREVLERİNİN GEREKTİRDİĞİ GÜÇLE DONATMALIYIZ”

Kapsamlı güvenlik anlayışının öneminin arttığı günümüzde, diyalog ve iş birliğini geliştirmeye her geçen gün daha çok ihtiyaç duyulduğuna değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle dedi: “Bugün bu salonda sadece NATO üyesi 28 ülkenin değil; aynı zamanda, Balkanlar’dan, Kafkasya’dan, Orta Doğu’dan, Uzak Doğu’dan ortak ve gözlemci ülkelerin temsilcileri de bulunuyor. Bu geniş katılım, ortak çıkar alanlarına ilişkin müşterek bakışımızın ve farklılıklardan yeni ortaklıklar üretme irademizin en açık ifadesidir. Aynı zamanda bu manzara, NATO’nun Soğuk Savaş sonrası dönemde geçirdiği dönüşümü de yansıtıyor. Daha da önemlisi, şahit olduğumuz bu fotoğrafı, birlik ve beraberlik içinde hareket edebilme kabiliyetimizin bir provası olarak görüyorum. NATO üyesi ve gözlemci ülkeler olarak, şayet içinde bulunduğumuz bu zor süreci, hakkı, hukuku, adaleti, temel insani değerleri güçlendirerek geride bırakabilirsek, kendimize ve tüm dünyaya katkıda bulunmuş oluruz. Aksi bir durumda ortaya çıkacak dengesizliğin, hepimiz ve tüm dünya için felaketin habercisi olacağı da açıktır. Bunun için NATO’yu, küresel görevlerinin gerektirdiği doğru bakış açıları ve buna uygun güçle donatmak için, her zamankinden daha çok çalışmalıyız.”

“NATO TOPLANTISININ İSTANBUL'DA YAPILMIŞ OLMASI BAŞLI BAŞINA BİR MESAJDIR”

Dünyanın dikkatinin, Suriye’den Irak’a, Ukrayna’dan Libya’ya, Türkiye’nin çevresinde vuku bulan gelişmelere odaklandığı bir zamanda NATO PA Genel Kurulunun İstanbul’da yapılmasının, başlı başına bir mesaj olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, NATO’nun gündeminde de üst sıralarda yer alan bu buhranlarla baş etmeyi, günlük hayatının parçası hâline getirmek zorunda kalan bir ülkedir. Bu toplantıyı, dünyanın gündemini adeta bloke eden krizlere kayıtsız kalınmadığının bir işareti hâline dönüştürmeliyiz” diye konuştu.

NATO PA Genel Kurulunun, demokrasiye bağlılığını 15 Temmuz gecesinde canı pahasına dünyaya ispatlamış bir ülkede düzenlenmesinin önemli olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “15 Temmuz gecesi, Türkiye’de tarihte eşine ender rastlanacak bir demokrasi mücadelesi yaşanmış ve daha da önemlisi bu mücadele kazanılmıştır. O gece Türkiye ve bizimle birlikte tüm dünya, terörün yeni bir yüzüne, terörle mücadelenin de farklı bir yöntemine şahit oldu. Türk Milleti, hangi kesimden, hangi siyasi görüşten olursa olsun, 15 Temmuz gecesi, istiklali ve istikbali için sokaklara dökülerek, darbecilerin karşısına dikildi. Türkiye Büyük Millet Meclisini bombalama hainliğini gösteren teröristlere en güçlü cevabı, bizzat aziz milletimin seçilmiş temsilcileri verdi” şeklinde konuştu.

“TÜRK DEMOKRASİSİ, 15 TEMMUZ GECESİ RÜŞTÜNÜ TÜM DÜNYAYA BİR KEZ DAHA İSPATLADI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk demokrasisinin 15 Temmuz gecesi rüştünü tüm dünyaya bir kez daha ispatladığını vurguladı ve “Bugün, şayet şahsım ile bakan ve milletvekili arkadaşlarım burada sizlerle birlikteysek, milletimizin o gece gösterdiği destansı mücadele sayesindedir. Devletin ve toplumun FETÖ terör örgütünden arındırılması, o gece demokrasinin yanında duran ve bu uğurda 248 evladını kaybeden aziz milletimize karşı en büyük vazifemizdir. Bu nedenle, 15 Temmuz’dan bu yana eli kanlı FETÖ terör örgütüyle kararlı bir şekilde mücadele ediyoruz” dedi.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına uygun olarak, 21 Temmuz’da ilan edilen Olağanüstü Hâl çerçevesinde, darbe girişiminin izlerini silmek ve terör örgütlerini etkisiz hâle getirmek için gereken her önlemin alındığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün korunması için başlatılan bu sürecin anayasal sınırlar içinde, temel hak ve özgürlükler gözetilerek sürdürüldüğünü söyledi.

“TERÖR ÖRGÜTÜ İLAN EDİLEN PKK'NIN, AB ÜLKELERİNDE CİRİT ATMASINI HAZMEDEMİYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Terör örgütlerinden kaynaklanan tehdit hepimize yöneliktir. Dolayısıyla mücadelenin de ortak verilmesi gerekiyor. Türkiye’ye sağlayacağınız destek, ortak güvenliğimize kasteden terör örgütüyle mücadelemize güç katacaktır. FETÖ ile iltisaklı yapılanmalara karşı mücadelemizde sizlerin desteğinize güveniyoruz. Aynı şekilde DEAŞ ve PKK başta olmak üzere, insanlığın müşterek değerlerine düşmanlık konusunda birlikte hareket eden tüm terör örgütlerine karşı verdiğimiz mücadeleye desteğinizi bekliyoruz. Terör örgütleri mensuplarının ülkelerinizde rahatça hareket etmelerine, propaganda yapmalarına, militan devşirmelerine, tehditle haraç toplamalarına engel olmanızı istiyoruz. Özellikle Avrupa Birliği’nin terör örgütü olarak ilan ettiği PKK’nın Avrupa Birliği üyesi ülkelerde çok rahat dolaşmasını ve buralarda terörist başının posterleriyle, aynı şekilde Parlamento binasının koridorlarında afişleriyle cirit atmalarını terör mağduru bir ülke olarak biz hazmedemiyoruz. Dolayısıyla bu konuyla ilgili olarak tüm dostlarımızın gerekli tedbiri alması gerekir. Eğer gerekli tedbir alınmazsa, bir gün bumerang gibi bu dönüp dolaşıp onları da vuracaktır, bunun da haberini vereyim. Fransa’da olan olayları biliyorsunuz, Belçika’da olan olayları biliyorsunuz, bütün bunların hepsi belli yerdeki duyarsızlığın işte aynı şekilde bir geri dönüşümüdür.”

“TARİHİN HER DÖNEMİNDE, TERÖR ÖRGÜTLERİYLE MÜCADELE EDEN TÜRKİYE’NİN İKAZLARINA KULAK VERİLMELİ”

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in Eylül ayında Türkiye’yi ziyaretini hatırlatarak, NATO’nun Türkiye ile olan dayanışmasını gösterdiğini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ekledi: “Ancak, Türkiye olarak, terörizme karşı yürüttüğümüz mücadelede daha güçlü desteğe ihtiyacımız olduğunu, burada bizzat sizlere ifade etmek mecburiyetindeyim. Terör örgütleri karşısında ikircikli tutum içinde olan ülkelerin tamamı da, bu tavırlarının bedelini, eninde sonunda, kendi toprakları içinde ödeyeceklerdir. Tarihin her döneminde, farklı mahiyette terör örgütleriyle mücadele etmek zorunda kalan Türkiye’nin ikazlarına kulak verilmesini özellikle tavsiye ediyorum. Biz bu tecrübeyi on binlerce güvenlik görevlimizin ve vatandaşımızın canı pahasına elde ettik. Bilhassa dönemsel çıkarlar uğruna terör örgütlerine kol-kanat geren ülkeleri, Türkiye’nin bu samimi çağrısında kulak vermeye davet ediyorum. Şunu burada bir kez daha açık ve net ifade etmek isterim: Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok, kimsenin egemenlik haklarıyla bir sorumuz da yok. Biz sadece, tecrübelerimiz ışığında terör örgütlerini bizzat kaynağında imha etmeye çalışıyoruz. Türkiye, terör örgütleriyle Avrupa başta olmak üzere, dünyanın geri kalan bölümü arasında adeta bir set gibidir. Eğer biz bu mücadelede başarısız olursak, yani bu set yıkılırsa, teröristler, tıpkı bir sel gibi, tüm dünyayı ateşe ve kana bulayacaktır. Biz diyoruz ki, gelin, bu seti zayıflatmak yerine güçlendirin. Terörizmle mücadelesinde Türkiye’ye verilen her destek, o ülkenin kendi geleceğini güvence altına almasına katkı sağlayacaktır. Tüm müttefiklerimizi, meseleye bu şekilde bakmaya davet ediyoruz.”

“TÜRKİYE, VERDİĞİ MÜCADELEDE NATO’YU YANINDA GÖRMEK İSTİYOR”

1952’den bu yana Türkiye’nin üyesi olduğu NATO’nun, 21. yüzyılın sınamalarıyla etkin biçimde mücadele edebilme iradesine sahip olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “NATO bünyesinde ikinci büyük orduya sahip olan Türkiye, Soğuk Savaş boyunca, Avrupa-Atlantik güvenliğinin vazgeçilmez bir parçasını oluşturmuştu. Türkiye, yeni dönemde de, uluslararası barışın korunmasına yönelik faaliyetlere, güçlü bir şekilde askerî ve siyasi destek vermeyi sürdürüyor. Dünyayı ve NATO’yu ilgilendiren güvenlik krizlerinin önemli bir bölümü, ülkemizin yakın çevresinde yaşanıyor. Türkiye, bu krizler karşısında verdiği mücadelede, hem kurumsal olarak NATO’yu, hem de tek tek NATO üyesi ve gözlemcisi ülkeleri haklı olarak yanında görmek istiyor” görüşlerine yer verdi.

Türkiye’nin; Suriye'deki krizin başından bu yana siyasi çözüm arayışlarında ön saflarda yer aldığını, Suriye'de her geçen gün ağırlaşan insani sorunların çözümü konusunda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayıp ülkelerindeki çatışmalardan kaçan 3 milyona göçmene kapılarını açıp onlara sahip çıktığını ve sınırın diğer tarafındaki yüz binlerce Suriyeliyi de açlığa ve ölüme terk etmeyip insani yardımlarda bulunduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin bu yükü omuzlayacak kudrette bir ülke olması, esasen mevcut uluslararası kurumları da korudu” diye konuştu.

“İNSANİ KRİZLERİN YÜKÜNÜN PAYLAŞILMASI KONUSUNDA YALNIZ BIRAKILDIK”

Avrupa’ya bir mülteci akımı söz konusu olduğunda Avrupa ülkelerinin yüzlerle ifade edilen sayılarda mülteci alabileceğini söylediği açıklamalara atıfta bulunarak, “Kimse rahat rahat Türkiye gibi kapısını açarak ne kadar gelirse gelsin ben alırım diyemedi. Biz şu anda bile hâlâ onu söylüyoruz; bombalardan kaçan herkese biz kapımızı açık tutmak zorundayız. Neden? Çünkü onlar insan, biz o insanları bombaların altında bırakamayız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan,  “İnsani krizlerin yükünün paylaşılması konusunda yalnız bırakılmış olmamız, gerçekten çok acı bir durumdur ve gelecek için kötü bir örnektir” diye ekledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Şimdi burada ben bir gerçeği açıklamak zorundayım, ilgili ülkeler gücenmesin. Dost acı söyler, ama gerçeği söyler. Bilir misiniz Irak’ta ve Suriye’de bizim terör örgütü olarak ilan ettiğimiz örgütlerin elinden dostlarımızın ürettiği silahların çıktığını? Bu silahları seri numaralarına varıncaya kadar hepsi bizde mevcut, bunları biliyoruz. Ama biz bunu kendilerine söylediğimiz zaman hiç ilgilenmiyorlar. Birileri kalkıyor diyor ki; ‘Onlar eski dönemde verilmiş silahlardı.’ Öbürleri diyor ki; ‘Biz PYD’yi, YPG’yi terör örgütü olarak kabul etmiyoruz’ niye? ‘Çünkü onlar DEAŞ’a karşı savaşıyorlar.’ O zaman Nusra’yı da kabul etme. El Nusra, o da DEAŞ’a karşı savaşıyor. Bir terörist bir başka teröriste karşı savaşıyor diye, buna iyi diyebilir misiniz? Biz şu anda Suriye’de ve Irak’ta bunu görüyoruz. Biz bu bölgenin nabzını en iyi tutan ülkeyiz. Bu bölgenin ne olduğunu, tarihini en iyi anlatacak olan, bilen biziz. Çünkü onlarla bizim tarihî, kültürel, her türlü birlikteliğimiz var, akrabalık bağlarımız var. Şu anda Halep ne hâlde görüyorsunuz. Halep’i vuranlar belli. Fakat Halep’te yaşayanların Gaziantep ve Kilis’te yaşayanlarla akrabalık bağları olduğunu acaba Batı biliyor mu? Bu kadar iç içeyiz, bu kadar birlikteyiz, bizim böyle bir durumumuz var. Onun için bizim canımız yanıyor, ama canı yanmayanlar sadece televizyon ekranlarına bakıp herhâlde ah-vah ediyorlar o kadar. Milletimiz, bu manzara karşısındaki haklı bir öfke ve tepki içindedir.”

“DEAŞ'LA MÜCADELEDE, TÜRKİYE KADAR BÜYÜK BEDEL ÖDEYEN BAŞKA ÜLKE YOK”

Türkiye’nin, Irak’ta DEAŞ'la mücadele sürecine askerî, siyasi, toplumsal ve insani alanlarda katkılarda bulunmaya çalıştığını, Suriye ve Irak’taki siyasi boşluktan, dar görüşlü yönetimlerin tetiklediği mezhepçi kutuplaşmalardan beslenen terörizm belasına kararlılıkla karşı koymayı sürdüreceğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “DEAŞ'la mücadelede, Türkiye kadar büyük bedel ödeyen ve somut neticeler alan bir başka ülke yoktur” vurgusunda bulundu.

Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinde başlatılan normalleşme sürecinde önemli bir ivme yakalandığına işaret ederek, bu sürecin bölgesel meselelere çözüm arayışları ve terörizmle mücadele çabalarına da olumlu yansımaları olacağını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bölgesel ve uluslararası barış, güven ve istikrara yönelik yaptığı katkılardan, izlediği aktif politikalardan örnekler verdi.

Tüm bu olumlu gelişmelerin, Birleşmiş Milletlerin, (BM) başta Suriye olmak üzere, birçok krizde yeterince etkin davranamadığı gerçeğini ortadan kaldırmadığına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM’nin, krizlerle daha etkili mücadele edilmesine imkân sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi.

“BM, KRİZLERLE DAHA ETKİLİ MÜCADELE EDECEK ŞEKİLDE YENİDEN YAPILANDIRILMALI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Uluslararası barış ve güvenliğin temininden sorumlu ana organ olan BM Güvenlik Konseyi yeni bir yapıya kavuşturulmadıkça, bu çabalar tam manasıyla amacına ulaşamayacaktır. Israrla tekrar ediyorum: Güvenlik Konseyi, günümüzün gerçekleriyle bağdaşan bir temsil yapısına kavuşturulmalıdır. Her fırsatta ‘Dünya 5’ten büyüktür’ derken, işte bu gerçeği anlatıyorum ve anlatmaya devam edeceğim. Çünkü 2. Dünya Savaşı’nın şartları içerisinde atılmış olan bu adımlarla bugünü yönetmek mümkün değildir. Dünyayı biz bir ülkenin dudakları arasına terk edemeyiz, 196 ülkenin burada hakkı vardır. Ve bütün bu ülkelerin burada yetki sahibi olması gerekir. 5 tane daimi üye ve bu daimi üyelerden bir tanesinin vereceği karar, bütün dünyayı bağlayamaz. Bu adaleti tesis edemez. Burası insan haklarını temsil edemez ve güvence altına da alamaz. Güvenlik Konseyi’nde yer alacak her ülkenin, bu hakkın getirdiği hesap verebilirliğe uygun hareket etmesini sağlayacak, dünyanın nüfus, coğrafi ve inanç dağılımını yansıtacak bir sistemi hayata geçirmeliyiz. Güvenlik Konseyini daha demokratik, adil, şeffaf ve etkin kılacak kapsamlı bir reform üzerinde mümkün olan en geniş uzlaşmayı sağlama sorumluluğu hepimize düşüyor.”

Uluslararası toplum olarak zor bir dönemden geçildiğini; ancak bunların aşılamayacak sorunlar olmadığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizler, ortak çıkarlarımız çerçevesinde iş birliği ve dayanışma içinde hareket ettiğimiz müddetçe, ne kadar karmaşık olursa olsun, önümüze çıkan sorunlar karşısında güçlü bir duruş sergileyebiliriz. Bunu başarmak, temsil ettiğimiz ülkelerle birlikte, milletlerimizin asli birer unsurunu oluşturduğu uluslararası topluma karşı da en büyük görevimizdir. Elbette asıl sorumluluğumuz çocuklarımızadır, gelecek nesilleredir. Onların daha huzurlu bir dünyada yaşayabilmesi için tüm bu zorlukları ve sınamaları başarıyla aşmak zorundayız” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını, Türkiye’de düzenlenen NATO Parlamenter Asamblesi’nin üye ve dost ülkelerin yanı sıra tüm insanlık için hayırlara vesile olması temennisinde bulunarak tamamladı.