Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapılan yılın son Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslendi.

2020 yılının son kabine toplantısını gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan, içinden geçilen bu yılların, ülkenin yakın tarihindeki pek çok önemli hadisenin 100'üncü yıl dönümlerini de ifade ettiğini aktardı.

Geçen yıl önce, İstiklal Harbi'nin başlangıcı olarak kabul edilen, Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının 19 Mayıs'ta Samsun'a çıkışının 100'üncü yılının idrak edildiğini dile getiren Erdoğan, 1000 yıl önce Malazgirt'te başlayan Anadolu'yu vatan yapma mücadelesinin bu kritik adımını, 22 Haziran'da Amasya, 23 Temmuz'da Erzurum, 11 Eylül'de Sivas Kongresi kararlarıyla devam ettiğini bildirdi.

Gazi Mustafa Kemal'in 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelmesinin ardından, İstiklal mücadelesinin yeni bir safhaya geçtiğini belirten Erdoğan, Büyük Millet Meclisinin, ülkenin dört bir yanından gelen temsilcilerin katılımıyla, 23 Nisan 1920'de bir cuma namazı sonrası dualarla açıldığını anlattı.

Erdoğan, İstiklal Harbi'ni bizzat yöneterek "Gazi" sıfatı alan Büyük Millet Meclisinin bu vasfını 15 Temmuz'da bir kez daha tescil ettirerek tarihe geçtiğini söyledi.

Dün, 84'üncü vefat yılında rahmetle anılan Mehmet Akif Ersoy'un 12 Mart 1921'de Meclis'te gözyaşları içinde okunarak kabul edilen İstiklal Marşı'nın bir asır önce verilen mücadelenin ruhunu yansıttığını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye Büyük Millet Meclisimiz, kabulünün 100'üncü yılı vesilesiyle 2021'i İstiklal Marşı Yılı olarak ilan etti. Bu ülkenin bir vatandaşı, bu milletin bir ferdi olmanın en başta gelen şartlarından biri, İstiklal Marşı'nı 10 kıtasındaki tüm mesajlarıyla kalbimize kazımaktır. Evlatlarımızdan beklentimiz, 'korkma' diye başlayan ve 'istiklal' diye biten bu marşı, lafzıyla ve ruhuyla içine sindirmeleridir. Çünkü bu marşın her satırı bize, önümüze çıkan zorluklar karşısında nasıl davranmamız gerektiğini anlatan mesajlarla bezelidir. İstiklal Marşımız, bir asır önce millet olarak hürriyetimizi kazanmak, vatanımızı işgalden kurtarmak, kendimize yeni bir gelecek inşa etmek için vardığımız milli mutabakatın ifadesiydi. Bugün de aynı mutabakatla hedeflerimize doğru yürüyoruz. Türk Milletinin binlerce yıllık devlet ve medeniyet davasını, 10 kıtada yüreklere nakşeden İstiklal Marşımızı unuttuğumuz gün, ayağımıza esaret prangası, boynumuza zillet zinciri vurulmuş demektir."

İstiklal Marşı'nda, bayrağın ve ezanın, özgürlüğün timsali olarak yüceltilmesinin, geçen asrın ilk çeyreğinde verilen milyonlarca şehidin mücadelesinden ilhamla olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bayrağı bez parçası, ezanı hoparlör gürültüsü, toprağı taş ve kum yığını, vatanı anlamsız bir saplantı, şehadeti sıradan bir ölüm olarak görenlerin, İstiklal Marşı'nın manasını kavrayabilmesi elbette mümkün değildir. Biz 'Asım'ın Nesli' dedikçe içlerini sıkıntı basanların, biz 'tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet' dedikçe yüzlerini buruşturanların, biz 'büyük ve güçlü Türkiye' dedikçe kulaklarını kapatanların İstiklal Marşı'na sahip çıkması elbette mümkün değildir." diye konuştu.

"Dünden gelen mandacıların bugünkü temsilcilerinin, dış güçlerin borazanlığından terör örgütlerinin hamiliğine kadar envaiçeşit ihanetin peşinde koşmaları İstiklal Marşımıza daha sıkı sahip çıkmamız gerektiğini gösteriyor." diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Hamdolsun, İstiklal Marşımızdaki her lafzı, her mesajı, bedeninin ve ruhunun her zerresiyle özümseyen gençlerimiz var. Hamdolsun, bayrak ve ezan hassasiyetini, yeri geldiğinde canı pahasına koruyan evlatlarımız var. Hamdolsun, medeniyetine, tarihine, kültürüne, değerlerine sıkı sıkı bağlı bir nesil var. Ardı ardına 100'üncü yılını idrak ettiğimiz her tarihi hadise bize, sahip olduğumuz ülkenin ve mensubu olduğumuz milletin kıymetini bir kez daha hatırlatıyor. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yılı olan 2023'e hangi hissiyatla sahip çıkıyorsak, Fethin 600'üncü yılı olan 2053'ü ve Malazgirt Zaferi'nin bininci yılı olan 2071'i de aynı duygularla gençlerimize emanet ediyoruz. İnşallah, 2023'te ülkemizi dünyanın en büyük 10 devleti arasına sokarak, ecdada layık ve bizden sonraki nesillere örnek bir başarıyı hep birlikte ortaya koyacağız."

Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi

Bugünkü kabine toplantısında Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi ve Eylem Planı'nı da görüştüklerini aktaran Erdoğan, dijitalleşmenin ayrılmaz bir parçası haline gelen siber güvenliğin, tüm dünyada üzerinde hassasiyetle durulan konuların başında geldiğini vurguladı.

Güvenlikten sağlığa, eğitimden evde kullanılan aletlere kadar her alanda hayatın ayrılmaz parçası haline dönüşen dijitalleşmeyle birlikte siber tehditlerde de büyük artış yaşandığına dikkati çeken Erdoğan, "Öyle ki ülkelerin fiziki sınırlarının korunmasıyla dijital altyapılarının ve verilerinin korunması, neredeyse aynı derecede önem kazanmıştır. Esasen savunma sanayi projelerimizin temel bileşenleri arasında dijital sistemler ilk sıralarda yer alıyor. Aynı şekilde günlük hayatımızı kolaylaştıran teknolojilerin hemen tamamı da dijital altyapılar üzerinde çalışıyor." diye konuştu.

Devletlerin, vatandaşlarının can ve mal güvenliği yanında, dijital bilgilerini ve aldıkları hizmetleri de korumak mecburiyetinde olduğunun altını çizen Erdoğan, yaklaşık 7 yıl önce kurulan Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi ile bu doğrultuda ilk adımın atıldığını söyledi.

Gelinen noktada, güncel ihtiyaçları ve tehditleri dikkate alarak, ülkenin siber güvenlik politikalarını, kapsamlı ve bütüncül bir anlayışla özellikle yeni bir stratejiyi oluşturma konusunda adımı attıklarını belirten Erdoğan, son dönemde, diğer alanlarla birlikte dijital altyapılar ve siber güvenlik konularında da kimi zaman gizli kimi zaman açık engellemelere maruz kaldıkları için, stratejilerini yerli ve milli bir anlayışla şekillendirdiklerini bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Her şeyiyle kendimizin üretimi olan ilk haberleşme uydumuzu, inşallah 2022'de uzaya gönderiyoruz. Alternatif maliyetleri onlarca milyon dolar olan pek çok projeyi bir süredir ülkemizde yürütebilecek kapasiteye zaten ulaşmıştık. 'Bir milyon yazılımcı' böyle bir projeye gençlerimizin ilgisi, geleceğimiz için bize umut vermiştir. Şimdi bu çalışmaları daha da ileri taşıyoruz. Kendi milli siber güvenlik teknolojilerimizi geliştirmek suretiyle, güçlü ve caydırıcı bir altyapı oluşturuyoruz. Teknolojiye yön veren bir ülke konumuna gelme hedefimiz doğrultusunda, Mavi Vatan'dan siber uzaya kadar her sahada egemenlik haklarımıza sahip çıkacağız. Bu amaçla, Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisimiz ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımızın öncülüğünde, ilgili tüm tarafların katılımıyla uzunca bir süredir yürüttüğümüz çalışmalarda sona gelinmiştir. İlk aşaması 2020-2023 dönemini kapsayan bu planda belirlenen faaliyetleri hayata geçirerek, ülkemizin dijital altyapılarını siber saldırılara karşı, inşallah güvenli hale getireceğiz. Bununla kalmayacak, Türkiye'nin bu alanda, kendi ürünleri ve firmalarıyla uluslararası düzeyde söz sahibi olmasını da sağlayacağız. Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi ve Eylem Planımızın, ülkemize hayırlı olmasını diliyorum."

Erdoğan, salgın döneminde üzerinde en çok konuşulan hususlardan birinin gıda üretimi ve tedarikinin sürdürülebilir olması konusu olduğunu ifade etti. 

Yaşanılan kuraklığın bu tartışmayı daha da anlamlı ve önemli hale getirdiğine işaret eden Erdoğan, tahminlerin dünyanın 2050 yılında 10 milyarlık bir nüfusun gıda ihtiyacını karşılamak mecburiyetinde kalacağını gösterdiğini belirtti. 

Erdoğan, bu durumun refah artışı ve lojistik imkanların da etkisiyle bugünkünden yüzde 60 daha fazla gıda üretimi yapılmasına ihtiyaç duyulacağı anlamına geldiğine dikkati çekti.

Tarımda önceki yüzyılın üretim anlayışıyla bugünkü arasında çok büyük fark bulunduğuna vurgu yapan Erdoğan, "Bugünkü anlayışla 1 asır sonrası arasında çok daha büyük bir farklılık ortaya çıkacağı da açıktır. Bugün 140 ülke başka yerlerde toprak kiralamak suretiyle kendini geleceğe hazırlamanın gayreti içindedir. Şimdiden kiralanan toprak miktarı ülkemizin yüz ölçümünün 3 katına ulaşmıştır. Bu konuda en cazip yer de bakir ve bereketli Afrika topraklarıdır." diye konuştu. 

"Toprak kiralamaya başladık"

Toprak kiralamada amacın bugünün ihtiyaçlarını karşılamak olmadığına, yarım asır, 1 asır sonrasının taleplerine hazırlık yapmak olduğuna işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye olarak biz de bu amaçla çeşitli yerlerde toprak kiralamaya başladık. Tabii böyle bir vizyonu, daha doğrusu böyle bir derdi olmayanlar ülkemizin niçin Sudan'da, Nijer'de toprak kiraladığını, başka yerlerde benzer arayışlar içinde olduğunu anlayamıyor. Sadece anlamamakla kalmıyor bir de çıkıp bize ithamlar yöneltiyorlar. Dünyanın başka hiçbir yerinde hiçbir ülkede hükümetlerin böyle ithamlara maruz kaldığını göremezsiniz. Çünkü oralarda ülkenin ve milletin felaketi üzerine ikbal hesabı yapan bir siyasi muhalefet anlayışı yoktur. Maalesef bu yıkıcı ve çapsız zihniyet, yaptığımız barajlardan yollara, hastanelerden enerji santrallerine kadar her konuda karşımıza çıkıyor. Çiftçilerimizi, üreticilerimizi, insanımızı bize karşı kışkırtmak için tamamı yalan, tamamı yanlış, tamamı çarpıtma olan söylemlerle gündem oluşturmaya çalışan bu zihniyeti biz çok iyi tanıyoruz. Bu zihniyete cevap vermek bizim için zul olmakla birlikte milletimize olan sorumluluğumuz gereği hakikatleri tekrar tekrar anlatmak mecburiyetindeyiz."

Şeyh Edebali'ye atfedilen, "Cahil ile dost olma, ilim bilmez, irfan bilmez, söz bilmez üzülürsün / Saygısızla dost olma, usul bilmez, adap bilmez, sınır bilmez üzülürsün / Aç gözlüyle dost olma, ikram bilmez, kural bilmez, doymak bilmez üzülürsün / Görgüsüzle dost olma, yol bilmez, yordam bilmez, usul bilmez üzülürsün / Kibirliyle dost olma, hal bilmez, ahval bilmez, gönül bilmez üzülürsün / Ukala ile dost olma, çok konuşur, boş konuşur, kem konuşur üzülürsün / Namertle dost olma, mertlik bilmez, yürek bilmez, dost bilmez üzülürsün" dizelerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Evet, biz bu cahillerle ukala ve namertlerle dost değiliz ama cahilliklerini ifşa edene kadar da kendileriyle muhatap olmaya katlanacağız." diye konuştu. 

"Soframızda eksikliğini hissetmediğimiz ekmeğimizi, aşımızı üreten eli nasırlı, alnı terli, kalbi imanlı, yüreği tertemiz tüm çiftçilerimize şükranlarımı şahsım, milletim adına sunuyorum." ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, üreticilerin hakkını teslim etmek, emeklerinin karşılığını vermek için 18 yıldır çalıştıklarına dikkati çekti.

"Tarım ürünleri ihracatında net dış ticaret fazlamız 5,3 milyar dolar"

Anadolu topraklarının kadim çağlardan beri tarım üretimi yapılan bir yer olduğunu, Türkiye'nin Avrupa'dan Asya'ya uzanan topraklarının kendi ihtiyacını karşılayacak tarımsal üretimine imkan sağladığını dile getiren Erdoğan, özellikle son dönemde yaptıkları altyapı yatırımları sayesinde Türkiye'nin önemli bir gıda ihracatçısı konumuna geldiğine işaret etti.

Endüstriyel gıda üretimi için gereken ürünlerin bir kısmını dışarıdan da aldıklarına değinen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Sadece kendi üretimimize bağlı kalırsak böylesine büyük bir gıda ihracatçısı olamayız. Gayet tabi olan bu durumun ülkemizin tarımsal üretiminin geldiği yeri gölgelemek için kullanılması haksızlıktan öte bir bühtanın ifadesidir. Türkiye geçtiğimiz 18 yılda tarımsal milli gelirini, ekranları başında bizi izleyen milletime özellikle sesleniyorum, milli gelirini 37 milyar liradan 278 milyar liraya yükselterek Avrupa'da ilk sıraya yükselmiştir. Geçtiğimiz yıl 193 farklı ülkeye 1827 çeşit tarımsal ürün ihraç ederek 18 milyar dolar gelir elde ettik. Temel gıda ürünleri olan un ihracatında dünyada birinci, makarna ihracatında ikinci sıradayız. Tarım ürünleri ihracatında net dış ticaret fazlamız 5,3 milyar dolardır. Çiftçimize verdiğimiz destekleri bu dönemde 12 kat artırarak bitkisel üretimimizi 124 milyon tonla Cumhuriyet tarihinin en üst seviyesine çıkardık. Sadece 2020 yılında çiftçimize verdiğimiz destek tutarı 22 milyar liradır. Büyükbaş hayvan varlığında 18,6 milyon adetle Avrupa ikincisiyiz, küçükbaş hayvan varlığında ise 55 milyonun üzerine çıkarak Avrupa'da bir numara olduk."

Tarımsal üretimdeki artışın kendi kendine gerçekleşmediğini, bunun için destekler yanında çok büyük sulama projelerini de hayata geçirdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şu sözlerle devam etti:

"Ülkemizde 2002'ye kadar sulama amaçlı 276 baraj, 228 gölet, 1764 sulama tesisi inşa edilmişti. Biz ise son 18 yılda sulama amaçlı 600 baraj, 423 gölet, 1457 sulama tesisi yaparak milletimizin hizmetine sunduk. Sadece bu yatırımlar için 254 milyar lira kaynak kullandık. Arazi toplulaştırma çalışmalarında 450 bin hektardan 4,3 milyon hektara çıkan bir başarıya imza attık. Toprak nedir, çiftçi ne iş yapar, üretim nasıl yapılır bilmeyenler ağızlarını her açtıklarında saman ithalatından bahsederek aslında cehaletlerini sergiliyorlar. Ülkemizin geçtiğimiz yıl ürettiği saman miktarı 23,7 milyon ton. Saman ihracatımız 84,5 bin ton. İhracat gelirimiz de 14 milyon dolardır. İthalat dedikleri saman 428 bin dolar karşılığına denk gelen 1953 tondur.

Bunun bir kısmı özel amaçlı kuru ot ithalatıyken kalanları da sınır illerimizdeki ticaretten kaynaklanmaktadır. Çiftçilerimize 'hükümete oy verirseniz iki elim yakanızda olur' diyenlerin bu tablo karşısında ortaya koyabilecek herhangi bir müktesebatlarını, projelerini, politikalarını duymadık, görmedik. Sadece yalan, sadece iftira, sadece çarpıtmayla belki günü kurtarmak mümkündür ama bu tarzın ne çiftçinin ne de ülkenin geleceğine bir faydası vardır. Biz Avrupa'da zaten ilk sıraya çıkardığımız ülkemizi dünyanın en önemli tarım ürünleri üreticisi ve ihracatçısı yapana kadar yatırımlarımızı, desteklerimizi sürdüreceğiz."

"Karşımızda, ülkemize kaynak girişi sağlamak için hayata geçirdiğimiz uygulamaları dahi fuhuş, uyuşturucu, organ kaçakçılığı gelirleriyle irtibatlandıracak kadar hayattan ve izandan noksan bir anlayış var." ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Devlete bu şekilde gelir elde edileceğini sanan bu zihniyetin, ülke yönetimine talip olması en büyük kara mizah örneğidir. Halbuki biz hayatımız boyunca siyaseti hizmette ve icraatta yarış vesilesi olarak gördük. Mesela biz bu anlayışla eğitimde ülkemize 324 bin yeni derslik kazandırdık diyoruz. Sporda 3 bin 750 yeni tesis kazandırdık diyoruz. 3 bin 605 sağlık tesisi kazandırdık diyoruz. Ulaştırmada 22 bin kilometre bölünmüş yol kazandırdık diyoruz. Sanayide 43 bin yeni organize sanayi parseli kazandırdık diyoruz. Enerjide 92 bin megavat yeni kurulu güç kazandırdık diyoruz. Toplu konutta 900 bin yeni konut kazandırdık diyoruz. Orman varlığımızı 1,9 milyon hektar artırdık diyoruz. Savunma sanayisinde yerlilik oranını yüzde 70'e çıkardık diyoruz. 

Her konuda Cumhuriyet döneminde yapılanların katbekat üzerinde icraatlar sayıp döküyoruz. Peki buna karşılık muhalefet ne diyor. Hadi icraatlarını geçtik çünkü tek parti devri zulmü dışında sayabilecekleri işleri yok. Hiç değilse vizyon, proje, program olarak söyleyebildikleri bir şey var mı? Maalesef hiçbir somut, ayakları yere basan, uygulanabilir, sürdürülebilir, hesabı kitabı yapılmış proje veya politikaları yok. Aslında böyle bir dertleri de yok. Kendi içlerindeki taciz, tecavüz, şantaj, hırsızlık işlerinin üzerini örtmekten bu konulara sıra gelmediği anlaşılıyor."

Muhalefetin, Türkiye aleyhine alınan her kararın, söylenen her sözün, yapılan her saldırının yılmaz savunuculuğunu üstlenme görevini ifa ettiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ülkemizle ilgili bir davada kendi hukuki süreçlerine İspanya ve İtalya gibi ülkelerdeki benzer yargılamalarda verdiği kararlara aykırı bir tavır sergiledi. Biz de bunun üzerine çıktık 'bu çifte standartlı, hukuki değil siyasi saiklerle verilen kararı uygulamayız' dedik. 'Vay efendim sen nasıl böyle bir şey söylersin'. Demek ki kendileri bu işlerde yetki sahibi olsalar elinde onlarca insanın kanı bulunan bu terörist destekçisini hemen serbest bırakacaklar. Arkasında durdukları kişi kim. Hakkındaki iddianameye göre, 37 nitelikli adam öldürme, 29 adam öldürmeye teşebbüs, 3 bin 777 mala zarar verme, 25 alıkoyma, 395 hırsızlık, 15 yağma, 308 iş yeri ve konut dokunulmazlığını ihlal, 13 Türk bayrağını yakma, 7 Atatürk'ü Koruma Kanunu'na muhalefet suçunun işlendiği, ayrıca 326 güvenlik görevlisi ile 435 vatandaşın yaralandığı 6-8 Ekim 2014 olaylarının baş sorumlusu. Üstelik bu kişinin burada sayılmayan teröre destek mahiyetinde daha pek çok sözü ve eylemi var. Lafa gelince her fırsatta 'Atatürk'ün partisiyiz' diye övünen bu kişiler, aynı partinin kendilerine 'Mustafa Kemal'in askerleri değil it sürülerisiniz' diyen yöneticisine bile ses çıkaramamışlardır. Çukurcu teröristlere 'arkadaş', Suriye'den ülkemize saldıran teröristlere 'vatanlarını savunanlar', şehirlerimizi yakıp yıkan vandallara 'aydınlanmacılar', darbecilere 'mağdurlar' diyenler yine bunlardı."

Türkiye'nin böyle bir muhalefet anlayışını hak etmediğini ifade eden Erdoğan, "Önümüzdeki dönemde ülkemizin bu partilere oy verenlerin feraseti ve iradesiyle köklü bir muhalefet reformunu hayata geçireceğine inanıyorum. İnanıyorum ki Cumhur İttifakı inşallah bunlar karşısında çok daha güçlü bir şekilde yoluna devam edecektir." diye konuştu.

"6,5 milyar liralık ilave bir kaynak aktarmış olacağız"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının mutasyonların yol açtığı belirsizliklerle ağırlaşarak sürdüğüne dikkati çekti.

Türkiye'nin sağlık başta olmak üzere her alanda salgın sürecini başarıyla yöneten ülkelerin arasında yer aldığını dile getiren Erdoğan, salgının yükselişinin önüne geçmek için aldıkları kararların yol açtığı sıkıntıları doğrudan bireylere yönelik desteklerle hafifletmeye çalıştıklarını ifade etti.

Son kabine toplantısında 1 milyon 240 bin esnafa yönelik 5 milyar liralık bir destek paketini daha kamuoyuyla paylaştıklarını anımsatan Erdoğan, ayrıca kısa çalışma ödeneğini de kapsayan sosyal koruma kalkanındaki tüm destek ödemelerini devam ettirdiklerine işaret etti.

Sosyal koruma kalkanı çerçevesinde millete aktardıkları nakdi destek miktarının 45,5 milyar liraya yaklaştığını bildiren Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Ayrıca 2021 yılı asgari ücret rakamı da bugün belli olmuştur. Asgari ücret 2021 yılı Ocak ayı itibarıyla yüzde 21,5 artışla bekar ve çocuksuz çalışan için net 2 bin 826 lira, evli ve 3 çocuklu çalışan için 3 bin 14 lira olarak uygulanacaktır. Salgın döneminde işverenlerimize 75 lira asgari ücret desteği vermeye başlamıştık. Bu desteği önümüzdeki yıl da devam ettireceğiz. Böylece işverenlerimize ve çalışanlarımıza toplamda 6,5 milyar liralık ilave bir kaynak aktarmış olacağız. Kısa çalışma ödeneğinin süresini şubat ayı sonuna, nakdi ücret desteğinin süresini ise 17 Mart tarihine kadar uzattık. Geçtiğimiz hafta 397 şehit yakını ve gazi yakınımızın atamasını yaparak, bu kategorideki toplam istihdamı 44 bin 781'e çıkardık."

"Uluslararası doğrudan yatırımlarda da ülkemize yönelik bir iştah görüyoruz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm sıkıntılara rağmen reel sektörün ülkenin yüz akı olmayı sürdürdüğüne dikkati çekerek şunları kaydetti:

"Üretim ve yatırım talebi oldukça güçlü bir şekilde devam ediyor. Bu konuda önemli bir gösterge olan organize sanayi bölgelerindeki elektrik tüketimi artıyor. Hatta salgın öncesi dönemin dahi üzerine çıkıldı. Yılın 11 ayındaki yatırım talebi geçen seneye göre yüzde 30 artış gösterdi. Ocak-kasım bu dönemde 277 bin istihdam öngören 215 milyar liralık sabit yatırım için teşvik belgesi düzenledik. Ülkemizin köklü otomotiv firmalarından biri 20 milyar liranın üzerinde yatırımla 3 bin istihdamı sağlayacak bir projeye başladı. Türkiye'nin otomobilinin üretileceği fabrikanın temelini temmuzda atmıştık. Batarya üretimi için de uluslararası bir iş birliği anlaşması imzalandı. Birkaç gün önce açılışını yaptığımız lityum fabrikası da batarya teknolojileri için kritik bir yatırımdır. Sermaye yatırımlarında da gözle görünür bir hareketlenme yaşanıyor. Hazinemizin ihraç ettiği kağıtlara ve borsamızda işlem gören hisse senetlerine büyük talep var. Uluslararası doğrudan yatırımlarda da ülkemize yönelik bir iştah görüyoruz."

"İhracatımız 2020 yılının tamamındaki hedeflerimizin üzerine çıkarak 166 milyar doları buldu"

Erdoğan, akıllı telefon üretimi için küresel markaların Türkiye'ye geldiğini hatırlatarak teknoloji transferi, yurt içi tedarikçilerin gelişimi ve ihracat imkanlarını içeren bu tür yatırımların Türkiye'de önemli bir kapasite oluşumu sağladığını belirtti.

Benzer gelişmelere endüstriyel altyapıdan siber güvenliğe, enerjiden raylı sistemlere kadar pek çok alanda şahit olunduğunu ifade eden Erdoğan, "Bu tür yüksek katma değerli yatırımlarla cari açığımızı kapatıyor, dış finansman ihtiyacımızı azaltıyoruz. Rekabetçi, öngörülebilir ve piyasa dostu adımlarla makroekonomik istikrarı sağlama yolunda ilerliyoruz. İhracatımız 25 Aralık itibarıyla 2020 yılının tamamındaki hedeflerimizin üzerine çıkarak 166 milyar doları buldu." şeklinde konuştu.

Erdoğan, bu vesileyle Türkiye'nin dış ticareti açısından büyük önem taşıyan bir gelişmenin müjdesini şu sözlerle paylaştı:

"Bilindiği gibi en önemli ticaret ortaklarımızdan biri olan İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden ayrılma kararı çerçevesinde başlayan takvim perşembe günü tamamlanıyor. Ticari ilişkilerimizin bu ayrılıktan zarar görmemesi için en başından itibaren iş dünyamızın da katılımıyla süreci yakından takip ettik. Yapılan uzun müzakereler sonunda İngiltere ile Serbest Ticaret Anlaşması imzalama aşamasına geldik. Yarın inşallah bu anlaşmanın imzaları atılıyor. Bu, Gümrük Birliği Anlaşması'ndan sonraki en önemli ticari anlaşmamız olacaktır. İnşallah 2021'den itibaren hem Türkiye'nin hem İngiltere'nin kazanacağı yeni bir dönem başlıyor. Serbest Ticaret Anlaşması'nın bu safhaya gelmesinde emeği geçen Ticaret Bakanlığımızı ve iş dünyamızı tebrik ediyorum. Bir kez daha Türkiye'nin üretimle, istihdamla, ihracatla kurduğu ekonomik sistemi sayesinde hedeflerine ulaşacağının altını çizmek istiyorum."

 "Aşı konusunda tüm alternatifleri değerlendiriyoruz"

Erdoğan, salgın döneminde dünyanın geri kalanı gibi Türkiye'deki vatandaşların da en büyük umudunun aşı çalışmaları olduğuna işaret ederek Türkiye'nin tüm dünya ile beraber normalleşme sürecini yürütebilmesi için aşı tedarik ve geliştirme çalışmalarının gerisinde kalmasının kesinlikle mümkün olmadığını anlattı.

Bunun için menşeine bakılmaksızın tüm aşı çalışmalarının yakından takip edildiğini, gereken incelemeleri yapıp neticelere göre anlaşmaları imzaladıklarını aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Yaşanan aksaklıkları aşmak için tüm alternatifleri değerlendiriyoruz. Çin'den sipariş verdiğimiz aşının ilk partilerinin yılbaşından önce ülkemize teslim edilmelerini bekliyoruz. Almanya'dan gelecek aşının da ocakta ülkemize ulaşacağını ümit ediyoruz. Gelişmeler, salgının daha uzunca bir süre dünya gündeminden düşmeyeceğine işaret ediyor. Bunun için asıl önemi ve önceliği hem gelenekçi hem yenilikçi yöntemlerle geliştirdiğimiz kendi aşılarımıza veriyoruz. Son 18 yılda kurduğumuz yüksek teknolojiye dayalı altyapılar ve bilim insanlarımızın gayreti sayesinde şu an 8 ayrı aşı çalışmasını başarıyla yürütüyoruz. Bunlardan birinde son aşamaya geçildi. Diğerlerinin bir kısmında da aynı safhaya gelinmek üzeredir."

Erdoğan, konunun her gündeme gelişinde ilgili bakanlıklara, aşı geliştirme çalışmalarını yakından takip etmeleri ve gereken iş birliğini en üst düzeyde göstermeleri hususunda kesin talimat verdiğini belirterek şunları kaydetti:

"İnşallah en kısa sürede kendi üretimimiz olan birden fazla aşıyı milletimizin hizmetine sunmakta kararlıyız. Diğer yandan vaka sayısındaki düzenli düşe uygun olarak kısıtlama tedbirlerini dikkatle gözden geçiriyoruz. Vatandaşlarımdan kısıtlama tedbirlerinin yeniden artırılmasına ihtiyaç duymayacak şekilde 'TAMAM' diye ifade ettiğimiz, temizlik, maske ve mesafe kurallarına sıkı bir şekilde riayet etmelerini bekliyorum. Bugünkü toplantımızda salgınla mücadelede geldiğimiz yeri tekrar değerlendirdik. Gelişmelerin ümitvar olduğunu gördük. Bu çerçevede okullarımızdaki yüz yüze eğitime verdiğimiz arayı 15 Şubat 2021'e kadar uzatıyoruz."