Geçtiğimiz aylarda UNESCO adaylığı için son hazırlıkların yapıldığı Göbeklitepe, 42. Dünya Mirası Komitesi Toplantısında, UNESCO Dünya Mirası Listesine girdi.

Göbeklitepe’nin dışında, şimdiye kadar Türkiye’nin UNESCO Dünya Miras Listesi’ne kaydedilen kültür varlıkları şunlar:

1. İstanbul’un Tarihi Alanları (İstanbul)(1985)

2. Göreme Milli Parkı ve Kapadokya (Nevşehir, Kayseri)(1985)

3. Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası (Sivas)(1985)

4. Hattuşa: Hitit Başkenti (Çorum) (1986)

5. Nemrut Dağı (Adıyaman)(1987)

6. Xanthos-Letoon (Antalya, Muğla)(1988)

7. Hieropolis-Pamukkale (Denizli)(1988)

8. Safranbolu Kenti (Karabük)(1994)

9. Troya Arkeolojik Siti (Çanakkale)(1998)

10. Selimiye Camii ve Külliyesi (Edirne) (2011)

11. Çatalhöyük Neolitik Kenti (Konya) (2012)

12. Bursa ve Cumalıkızık:Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu (Bursa)(2014)

13. Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzajı (İzmir)(2014)

14. Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri (Diyarbakır)(2015)

15. Efes (İzmir)(2015)

16. Ani Arkeolojik Alanı (Kars)(2016)

17. Afrodisyas Arkeolojik Alanı (Aydın) (2017)

18. Göbeklitepe (Şanlıurfa)(2018)

MEDYAURFA.COM

GÖBEKLİTEPE TARİHİ

DÜNYANIN EN ESKİ AKEOLOJİK TAPINAĞI: GÖBEKLİTEPE (M.Ö.10.000)

Malta Tapınakları ve Sümerlerden 6.000,
Nuh Tufanından ve Stonehenge’den 7.000,
Mısır Piramitlerinden 7.500,Hz.İbrahim’den 8.000,
Roma’dan ve Zeugma Mozaiklerinden 10.000 yıl önce Göbeklitepe vardı.

Göbeklitepe’de yapılan kazılarda, yerleşik yaşama geçişle ilgili mevcut bilgileri alt üst edecek buluntular ortaya çıkmıştır. Göbeklitepe, M.Ö. 10.000 yani günümüzden 12.000 yıl öncesine tarihlenen Çanak Çömleksiz Neolitik döneme ait bir inanç merkezidir. 80 dönümlük alana sahip olan ören yeri, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca 2005 yılında 1. Derece arkeolojik sit alanı ilan edilmiştir. İnsanoğlu ilk kez, Neolitik Dönemde doğa ile olan ilişkisini kendi lehine çevirerek, avcılık ve toplayıcılık ile birlikte tarıma da yönelmiştir. Yine bu dönemde hayvanların evcilleştirilmesi gerçekleşmiş, ilk dini ve sivil mimari örnekleri ortaya çıkmaya başlamıştır.

Şanlıurfa İl Merkezi’nin 17 km doğusunda Örencik (Karaharabe) Köyü’nün 3 km kuzeydoğusunda yer alan Göbeklitepe, adını bölgede bulunan yatır mezardan (ziyaretten) almaktadır. İlk kez 1963 yılında İstanbul ve Chicago Üniversitelerinin işbirliği ile hazırlanan “Güneydoğu Anadolu Bölgesi Araştırma Projesi” çerçevesinde gerçekleştirilen yüzey araştırmalarında, İstanbul Üniversitesinden Prehistorya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Halet ÇAMBEL ve Chicago Üniversitesinden Prof. Dr. Robert BRAIDWOOD tarafından keşfedilmiştir.

1995 yılında Şanlıurfa Müze Müdürlüğü başkanlığında ve Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Arkeolog Harald HAUPTMANN’ın danışmanlığında yüzey araştırmaları yapılmış ve 1996 yılından 2006 yılına kadar Şanlıurfa Müze Müdürlüğü başkanlığında ve Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Arkeolog Klaus Schmidt danışmanlığında kazı çalışmaları sürdürülmüştür. Göbeklitepe’deki kazı çalışmaları, 2007 yılından itibaren Bakanlar Kurulu kararı ile Alman Arkeoloji Enstitüsünden Arkeolog Klaus Schmidt başkanlığında yürütülmektedir. Boğa, Tilki Ve Turnalı Stel Göbeklitepe’de ortaya çıkarılan ilginç buluntular arasında çöl varanı, sürüngen kabartmaları, yaban domuzları, turna, leylek, tilki, yılan, akrep, koyun, aslan örümcek ve kafası olmayan insan kabartması, erkeklik organı abartılı olarak tasvir edilmiş erkek heykelleri vb. ortaya çıkan bulgular 12.000 yıl önce yerleşik hayata geçen bu dönem insanının inançlarını yansıtan önemli bulguları oluşturmaktadır. Mimarlık tarihi, insanoğlunun avcı ve toplayıcı toplumdan yerleşik topluma geçmesi ile başlar. Göbeklitepe’de bulunan 12.000 yıllık yapılar, mimarlık tarihinin başlangıcı olarak kabul edilmiştir. İnsanoğlunun tek tanrılı dinlerden önceki çok tanrılı döneme ait ilk tapınağı, M.Ö.4.000 yılına tarihlenen Malta Adası’ndaki tapınak olarak biliniyordu. Göbeklitepe Tapınağı’nın tespiti ile bu bilgiler geçerliliğini yitirmiş ve insanoğlunun ilk tapınağının günümüzden 12.000 öncesine tarihlenen “Göbeklitepe Tapınağı” olduğu bilimsel verilerle kanıtlanmıştır.

Bu tespit ile birlikte arkeoloji tarihi yeniden yazılmaya başlanmıştır. Dünyada kabul gören arkeolojik görüşe göre insanoğlunun avcı ve toplayıcı yaşam biçiminden yerleşik hayata geçmesindeki en önemli faktörler; açlık korkusu ve korunma içgüdüsüdür. Ancak Göbeklitepe bu tabuyu yıkmıştır. Zira yapıldığı dönem göz önüne alındığında; yerleşik yaşama geçişte dinsel inanışların da etkisinin olabileceğini ispatlamıştır. Anlaşılan o ki; gelecekte yapılacak kazılar, Göbeklitepe’nin kendine has birçok sırrı sakladığını ortaya çıkaracaktır.