Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen ‘Kutlu Doğum’ programında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkçemizde güzel bir söz var: ‘Yitik kaybedildiği yerde aranır’ derler. İslam dünyası, izzetini, güvenini, Peygamber Efendimizin rehberliğini yaptığı yolu nerede kaybettiyse orada aramak ve bulmak zorundadır. İlimde, teknikte, kültürde, sanatta ve diğer tüm alanlarda kimseye öykünmemizi gerektirmeyecek zenginlikte bir geçmişe sahibiz. Yapmamız gereken tek şey, sahip olduğumuz müktesebata ve bunların ışığında birliğimize, beraberliğimize ve kardeşliğimize yeniden sarılmaktır” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ile birlikte Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen ‘Kutlu Doğum’ programına katıldı. İstanbul Kongre Merkezinde, Hz. Peygamber’in doğumunun miladi yıl dönümü vesilesiyle gerçekleştirilen programda; Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, İstanbul Valisi Vasip Şahin ve bazı milletvekilleri de hazır bulundu. Kur’an-ı Kerim okunup Hz. Peygamber’i anlatan ilahi ve kasidelerin seslendirildiği programda Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.

Programda hazır bulunanların yarın gece idrak edilecek Miraç Kandillerini kutlayarak konuşmasına başlayan ve “Rabbimiz bu geceler hürmetine rahmetini, mağfiretini, şefaatini üzerimizden esirgemesin” temennisinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kutlu Doğumun hepimiz için, manevi silkinişe, yeniden dirilişe vesile olmasını Yüce Mevla’dan niyaz ediyorum” dedi.

“PEYGAMBERİMİZ SADECE ÜMMETİ İÇİN DEĞİL, KENDİSİNDEN SONRA GELEN TÜM İNSANLIK İÇİN DE EN GÜZEL REHBERDİR”

Temennilerine “Allah’ın salat ve selamı, canlar canı, dertlerimizin dermanı, gönüllerimizin tabibi Hazreti Muhammed Mustafa’nın ve Ehl-i Beyt’inin üzerine olsun. Allah’ın selamı, dostların en güzeli Ashab-ı Kiram’ın, Tabîn’in, Tebeu tabiinin ve 14 asırdır gönüllerimizi ilim, hikmet ve irfanlarıyla yeşerten tüm Hak âşıklarının üzerine olsun. Rabbim bizi, kardeşin kardeşi, ananın evladını tanımayacağı rûz-i mahşerde, Efendimizin Livaü’l-Hamd Sancağı altında haşrü cem eylesin” dualarıyla devam eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, geceyi düzenleyen Diyanet İşleri Başkanlığına teşekkür etti.

Bu yılki Kutlu Doğum etkinliklerinin, ‘Hazreti Peygamber ve Güven Toplumu’ temasıyla değerlendirildiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kuran-ı Kerim’de Hz. Peygamber’in ‘en güzel örnek’ olduğunun belirtildiğini hatırlattı ve “Onun hayatı sadece ümmeti için değil, kendisinden sonra gelen tüm insanlık için de en güzel rehberdir. Resul-i Ekrem’in ahlakı, tavsiyeleri ve sünneti seniyyesi, Müslümanlar için dünya ve ahiret saadetinin pusulasıdır” diye konuştu.

Hz. Peygamber’in insanların en müşfiki, en merhametlisi, en naziği olduğunu, affetmeyi sevip kimseyi incitmediğini ve düşmanlarının dahi iyiliğini istediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hz. Peygamber’i anlatmaya şu cümlelerle devam etti: “Herkese karşı güler yüzlü, güzel huylu olan Peygamberimiz (A.S.), hayatta karşılaştığımız sıkıntılar karşısında sabretmeyi, kanaatkâr olmayı tavsiye ederdi. O, paylaşmayı severdi; bir öğünlük yemeğini bile, olmayana verdiği için hem kendisinin, hem de ailesinin aç sabahladığı çok geceler olurdu. Cenk meydanlarına yiğit bir komutan, torunlarına merhametli bir dede, eşlerine ideal bir koca olan Peygamberimiz (A.S.), şahsının tabulaştırılmasına asla rıza göstermezdi. O bir denge timsaliydi. Yalnızlığa, inzivaya önem verirdi, ama aynı zamanda hastaları, dostlarını, komşularını ziyaret eder, her fırsatta halkın arasına katılırdı. İsrafı sevmediği gibi cimriliği de sevmezdi. Zengin-fakir, genç-yaşlı ayırt etmez, yardıma ihtiyacı olan herkesin yardımına koşardı. Çocukları, bilhassa "dünyadaki iki reyhânım" dediği torunlarını çok severdi. Çocukların mescitte namaz kılınırken dahi yaptıkları yaramazlıklara kızmaz, aksine onların gönüllerini alırdı.”

“MÜSLÜMANLAR ARASINDA ZEHİRLİ NİFAK SARMAŞIKLARI KOL GEZİYORSA BUNUN MESULİYETİ BİZE AİTTİR”

Hz. Peygamber’in ‘Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle düzeltin, gücünüz yetmezse dilinizle ihtar edin, ona da gücünüz yetmezse kalben buğz edin’ hadisini hatırlatarak, Müslümanların bu kesin emre rağmen, prensipte dahi olsa, ‘emr-i bil maruf nehy-i anil münker’ (iyiliği emretmek ve kötülükten men etmek) konusunda bir araya gelemediğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Bölgemizin her köşesinde oluk oluk Müslüman kanı akarken, daha da kötüsü Müslümanların izzeti, haysiyeti ayaklar altına alınırken, Allah’a layık bir kul, Peygamber Efendimize layık bir ümmet olabilir miyiz acaba? Mezhep taassubunun, dinin bizatihi kendisinin önüne geçirildiği bir dönemde yaşadığımızı kim inkâr edebilir? Böyle bir dünyada biz onlara eğer hakkı söylemezsek, sorumlusuyuz. Etnik taassubun Müslüman kimliğinin üzerine çıkartıldığı yerler bulunduğunu nasıl görmezden gelebiliriz? Kimse kimseyi kandırmasın. Şayet bölgemizde ekilen fitne tohumları boy veriyorsa, bunda her şeyden önce sorumluluk bizdedir. Müslümanlar arasında zehirli nifak sarmaşıkları kol geziyorsa, bunun mesuliyeti bize aittir. Geçmişte, işgal sonrası Afganistan’da yaşanan acılar, Müslümanın Müslümana zulmü sebebiyle ortaya çıkmıştır. Şu anda aynı şekilde Afganistan bu bedelleri ödemeye devam ediyor. Bugün Suriye’de yaşanan felaketin nedeni, Müslümanın Müslümana zulmüdür. Irak’ta, aynı şekilde Müslümanın Müslümana zulmü yüzünden ülke parçalanma noktasına gelmiştir. Yemen’de yaşananlar da farklı değildir. Libya’da ve Mısır’da başka bir oyun tezgahlanıyor. Arakan’da, Türkistan’da, Keşmir’de, Afrika’nın pek çok yerinde yaşanan görüntüler, bizimle birlikte tüm insanlık için utanç kaynağıdır. Filistin meselesinin bu derece can acıtıcı bir şekilde sürüp gitmesinin en önemli sebebi, Müslümanların kendi aralarındaki çekişmeler değil midir?”

“EKSİĞİMİZ OLABİLİR AMA NİYETİMİZ DE YAPTIKLARIMIZ DA ORTADADIR”

Müslümanların, kendilerini Müslüman olarak kabul edenler ve başka inanç grupları tarafından hoyratça örselenmesi karşısında İslam dünyasının tepkisizliğini üzüntü verici olarak niteleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz, gücümüzün yettiği yerde elimizle, ona imkân bulamadığımız yerde dilimizle bütün bu gördüğümüz yanlışları düzeltmeye çalışıyoruz. Kalbimizden geçenleri de en iyi Allah biliyor. Eksiğimiz olabilir ama niyetimiz de, yaptıklarımız ve yapmaya çalıştıklarımız da ortadadır” diye ekledi.

Bu yıl ki Kutlu Doğum etkinliklerinin konusu olan güven toplumunun, esasen, Müslümanların hâkim olduğu her yerde, tabii olarak bulunması gereken bir özellik olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hz. Peygamber’in, ‘Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir’ sözünü hatırlattı ve “Peki, bugün İslam dünyasının neresini ‘güven toplumu’ olarak niteleyebiliriz? Biraz önce içinde bulunduğumuz durumu ifade etmeye çalıştım. Unutmayınız, Peygamber Efendimiz döneminde Müslümanlar bir avuçtu ama bulundukları her yer güven toplumuydu. Bugün, sayıları milyarlarla ifade edilen Müslümanların yaşadıkları yerler için, gönül rahatlığıyla böyle bir ifade kullanamıyorsak, bir yerde sorun var demektir” şeklinde konuştu.

“İSLAM DÜNYASININ İÇİNDE BULUNDUĞU DURUMUN MUHASEBESİ DOĞRU ŞEKİLDE YAPILMALI”

İslam dünyasının içinde bulunduğu durumun muhasebesinin doğru şekilde yapılması gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu muhasebe yapıldığı zaman yanlışların düzeltilmesi ve eksikleri giderilmesi için bir imkân elde edilebileceğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkçemizde güzel bir söz var: ‘Yitik kaybedildiği yerde aranır’ derler. İslam dünyası, izzetini, güvenini, Peygamber Efendimizin rehberliğini yaptığı yolu nerede kaybettiyse, orada aramak ve bulmak zorundadır. Müslümanların devlet yönetiminden ekonomiye kadar her alanda çok geniş müktesebatları vardır. İlimde, teknikte, kültürde, sanatta ve diğer tüm alanlarda, kimseye öykünmemizi gerektirmeyecek zenginlikte bir geçmişe sahibiz. Yapmamız gereken tek şey, Kur’an’a, sünnet-i seniyyeye, ehlisünnet geleneğine, sahip olduğumuz müktesebata ve bunların ışığında birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize yeniden sarılmaktır. Dinin sahibi Allah’tır, ama izzetlerini korumak Müslümanların görevidir. Bize düşen ahitleşmek, gönüllerimizi bir birine tekrar perçinlemektir. Görevimiz taassuplar ve kısa vadeli çıkalar yerine; yeniden vahdetin, takvanın peşinde koşmaktır. Hepimiz menfaatin değil merhametin; ayrışmanın değil dayanışmanın mücadelesini vermeliyiz. Ancak bu şekilde hareket ettiğimizde Resulü Ekrem Efendimizin müjdelerine mazhar olabiliriz. Ancak bu şekilde aramıza ekilen fitne ve nifak tohumlarını kurutup, gerçek anlamda bir ‘güven toplumu’ olabiliriz.”

“KUTLU DOĞUM ETKİNLİKLERİ, HZ. PEYGAMBER’İ ANLAMAK İÇİN ÖNEMLİ BİR VESİLE”

Kutlu Doğum etkinlikleri, Hz. Peygamber’i anlama ve onun sünnetini hayata tatbik etmek için önemli bir vesile olarak değerlendirdiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tür programların, tefekkür dünyamızın yenilenmesine, Hz. Peygamber’in rahmet mesajlarının toplumun her kesimine ulaştırılmasına katkı sağlayacağına inandığını ifade etti.

Konuşmasının sonunda merhum Arif Nihat Asya’nın Naat isimli şiirinden bir bölüm okuyan Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini, programı düzenleyen Diyanet İşleri Başkanlığına ve organizasyonda emeği geçenlere teşekkürlerini yineleyerek tamamladı.

Konuşmasından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından kurulan, sadece Hz. Peygamber’in anlatılacağı ve onun öğütlerinin yer alacağı Risalet Radyo’nun açılışını gerçekleştirerek, radyonun ilk anonsunu yaptı.