Bilinçli sulama yapılmaması yüzünden ülkemizdeki toplam su tüketiminin yüzde 74’ü tarımda kullanılırken, bu yıl yaşanan kuraklık Güneydoğu’da suya daha kritik bir önem kazandırdı. Geçmişten günümüzde devam eden kayıt dışı elektrik tüketimi alışkanlıkları ve ödenmeyen borçların etkisiyle yeraltından gereğinden fazla su çekilmesi sonucu, su rezervinde kayda değer azalma yaşanmaya başladı. Kısa bir süre öncesine kadar yerin 60-70 metre altından çekilen suyla tarla sulanırken, günümüzde 600-700 metre derinlikten su çekiliyor. Bu uygulamalar, daha çok enerji, daha çok emek ve daha çok ekonomik kayıp anlamına geliyor. Buna kuraklık riski de eklenince, tarımda bölgeye uygun farklı ürünlerin ekiminin yapılması ve suyu tasarruflu kullanma yöntemleri önem kazandı.

Enerji, Su ve Toprak Korunmalı

Enerji kaynaklarının, suyun ve toprağın korunmaması halinde bölgede yaşanabilecek risklere dikkat çeken Doç. Dr. Ali Rıza Öztürkmen, ‘sıfır tarım’ gibi bir kabus ile karşı karşıya kalınabileceğine dikkat çekti. HRÜ Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Öztürkmen şunları söyledi:

‘’Tarım olanaklarının sıfırlanmaması için enerjiyi, suyu ve toprağı korumamız lazım. İleri sulama sistemlerinde en iyi yöntem en az su ile en verimli tarım yapma imkanı sağlayan damla sulama yöntemidir. Damlamanın ardından yağmurlama gelir. Salma sulamaya biz ‘vahşi sulama’ diyoruz ki, zaten dünyada yeri olmayan bir sulama sistemidir. Bu sulama yöntemi, sistemi yok ediyor. Tarımsal sistem ancak modernize edilirse devam edebilir. Zorlanmadığı sürece çiftçi salma sulamadan geri dönmeyecektir. Bu nedenle damla sulama ile tarımsal faaliyet yürüten çiftçiye 5-10 puan düşüğüne elektrik verilerek ödüllendirilebilir‘’ dedi.

Çiftçimiz Korkmamalı

Yeteri kadar suyla da yeterli ürün elde edilebileceğini çiftçilerin ancak yaşayarak, görerek öğrenebileceğini kaydeden Öztürkmen, “Öncelikle 50 dönümün altındaki tarım alanlarında biber, çilek, nane, marul, karnabahar, brokoli gibi farklı ürünler ekilmesi gerekir. İklim müsait, ama çiftçiyi bu ürünleri ekmeye özendirmek lazım. Araştırma enstitümüz bununla ilgili gerekli tüm araştırmaları yaptı. İddia ediyorum; Türkiye’de yetişen ürünlerin yüzde 90’ı burada da yetişir. Çiftçinin en büyük korkusu başaramamaktır. Bunun için çiftçilere destek olmak gerek. Şanlıurfa’da ürün sisteminin değişmesi gerekiyor. Bana göre pamuğu biraz daha azaltarak, bunun yerine mısır, soya, kanola gibi ürünler ekilmesi gerekir. Bölgeye adapte olmuş yeni ürünlerin ekiminin Bakanlık tarafından da desteklenmesi lazım. Bu konuda ayrıca enerji şirketi ile işbirliğine gidilmesi gerekiyor. Bakanlık şirkete, ‘’Biz bu ürünleri destekliyoruz, siz de destek verin’’ derse yararlı olur.

Urfa’da Alternatif Ürünler Ekilmeli

Alternatif ürünler mutlaka ovaya girmeli diyen Doç. Dr. Ali Rıza Öztürkmen,”Bölge çiftçisi sanıyor ki dünyanın en kârlı ürünü pamuktur. Bütün çiftçinin aklı şu an pamukta. Halbuki daha iyi para kazanacağımız ürünler de var. Biz bunları göz ardı ediyoruz. 50 dönümün altındaki tarlalara çilek, biber, fasulye ekersen kazancın daha fazla olur. Tarımsal konularda radikal kararlar alınması, herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Neden Urfa’da yetişen, buraya has bir Urfa bezelyesi, Urfa fasulyesi, Urfa çileği olmasın?’’ diye konuştu.