Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve Şanlıurfa eski Baro Başkanı Av. Sabri Çepik’in kızı Psikolog Dilan Çepik, Ankara’da kural tanımaz bir sürücünün yaya geçicinde çarpmasıyla hayatını kaybetti.

Dilan Çepik, bugün Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde öğle namazında kılınan cenaze namazıyla toprağa verildi.

Cenaze törenine katılan Av. Sabri Çepik’in yakın aile dostu Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Dilan’ın vefatının ardından bir yazı kaleme aldı.

İşte Feyzioğlu’nun duygu dolu o yazısı…

TEK KUSURU KURALLARA GÜVENMEKTİ

''Çok acı günümüz dostlar.
Dilanımızı kopardılar bizden.

Sırt çantasında kitapları, annesinin siparişi iki kilo domatesle evine gidiyordu.

Elimizde büyümüştün be çocuğum. Melek yüzlü evladım. Meğer dünyaya iyilik timsali olmak için gelmişsin. Anneciğini, babacığını, her dokunduğun yüreği ısıtmak için gelmişsin yavrucuğum. Metin amcam deyişini, etrafına neşe saçışını, küçücük ellerinle boynuma sarılışını... Ah....:: O buz gibi morgda yatışını... Pervin yengemin prensesinin yanına uzanmak için çırpınışını, Sabri abimin sessiz ve vakur gözyaşlarını.

Kimlik şahidiyim Dilanımızın. Nikah şahidi olacakken kimliğini teşhis eden şahit oldum.

“Dilaaaan Dilaaaan.... Seni toprak bensiz almaz Dilan...” Pervin yengemin çığlıkları. Bir yandan “sizi de üzüyorum kusura bakmayın” deyişi. Ah Pervin annemiz ah. Ne zor imtihan. Ya Rab!

Sırt çantasında kitapları, annesinin siparişi iki kilo domatesle, evine gidiyordu.

Telefonu çalıyor Sabri Çepik’in. Sonra Pervin yengenin. “Kızınız yaralandı, acil serviste. Telaşlanacak bir şey yok.” Polisler de bastırıyor gözyaşlarını.

Fırlıyor gidiyoruz hastaneye. Sakin... sakin..... diyorlar. “Görmüş geçirmişlik” tanımı içinde acı haberi hissetmek de var. Biliyoruz zaten ne duyacağımızı.

Hey büyük Allahım. Hikmetinden sual olunmuyor. Var elbette bu imtihanın da bir sebebi.

Sırt çantasında kitapları, annesinin siparişi iki kilo domatesle evine gidiyordu.

Saat 12.30 civarı. Ankara Oran’da Turan Güneş Bulvarı’nda. Tam yaya geçidinin üzerinde. Çok sayıda “şoförümsü”nün yola çizilmiş süs sandığı beyaz şeritli yaya geçidinde. Demir yığını otomobile karşı devletin hukukunun vatandaşı koruması gereken o yaya geçidinde.

Bekliyor ki yol boşalsın. O da biliyor bu ülkede yaya geçidinde araçlar durmaz, yayaya yol vermez. Nasıl oluyorsa kurallara uyan bir sürücü, en sağdaki şeritten giden aracı kullanan duruyor. Yol veriyor. Dilan kızım temkinli temkinli yaya geçidine adımını atıyor. Hemen arkasından bir solundaki araç da duruyor, yol veriyor. İki araç da duruyor, geçmesini bekliyor genç kızımızın. Her şey kurallara uygun. Muhtemelen Dilan mutlu. O her hücresiyle nazik bir insan. Annesi gibi. Nezaket görünce mutlu olur nazik insan. Bekletmeyeyim diye üçüncü şeride adımını atıyor. O sırada gerilerden kopmuş geliyor bir araç. Sürücüsünün bilinç düzeyi kullandığı araçtan bir koca medeniyet daha geri. Yan yana iki araç durmuş. Yaya geçidi. Besbelli bir yaya geçiyor. “O geçmeden ben geçerim” diyor en sol şeritteki. Tipik ağır taksir. Hatta belki de muhtemel kasıt. Yavaşlamak yerine gaza basıyor.

Dilanı havaya atıyor. Sonra altına alıyor. 20 metre sürüklüyor.

Bangır bangır müzik çalıyor arabada. İçinde dört genç. Maalesef umudumuz olacak dediğimiz yaş grubu. Öğrenciler
bir yerlerde. Ağzında sakız iniyor sürücü. Pişkin pişkin sırıtıyor. Vatandaş koşuyor. En öndeki araç onunkisi. Atalım arabaya hastaneye yetiştirelim diyor görgü tanıkları. Sorumluluk alamam diyor. Alamaz tabii. O can aldı. Canımızı çekti aldı.

Melek oluyor o sırada Dilanımız.

Yüzü nasıl güzel, nasıl temiz o soğuk morgta.
Pervin yenge dolabın içine tırmanmak istiyor. Yanına yatmak için kuzusunun. “Dilaaaan.... Dilaaaaan. Toprak bensiz almaz seni!”

Kurala güvendi.
Kuralsızlığın kurbanı oldu.
Buyurun size hukuk devletinin en acı tanımı. Tersten... Ne oldu ise öyle olmasaydı eğer, hukuka güvenilerek yaşayabilen bir toplum olurduk.

Allah bu acıyı unutturacak acı keder vermesin sevenlerine. Mekanı cennet olsun evladımızın. Kalanların imtihanı zor. Cenab-ı Allah sabrı cemiller versin başta anacığına, babacığına... kardeşlerine.... sevenlerine.

Bu dünyadan bir Dilan geçti. Melek gibi.
Kurala güvendi.
Kuralsızlığı yaşam biçimi yapmış, kurallı toplumun eğitimini almamış biri canını aldı güzel kızımızın.

26 yaşındaydı daha.
Sırt çantasında kitapları, annesinin siparişi iki kilo domatesle, evine gidiyordu''