Yıldırım yaptığı konuşmada, akademinin yeni eğitim döneminin hayırlı olmasını diledi.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin asker elbisesi içindeki hainlerinin gerçekleştirmeye çalıştığı alçak darbe girişimini geride bıraktıklarını ifade eden Yıldırım, bunu asla ve asla vatanını milletini seven kahraman silahlı kuvvetlere mal etmenin söz konusu olmadığını belirtti.

Yıldırım, silahlı kuvvetlerin ve polisin her an ülkenin birliği, beraberliği ve bağımsızlığı için canını seve seve ortaya koyduğunu, bundan sonra da koymaya devam edeceğini dile getirdi.

Üç kıtada adaletle hükmeden bir dünya devletinin doğduğu bu topraklarda Türk insanının istediği takdirde en büyük hedefleri nasıl gerçeğe dönüştüreceğinin bir hikayesinin olduğunu anlatan Yıldırım, "Tarihten ders çıkarabilirsek, milletimizin devletimizin ne kadar zengin bir kültürel altyapıya, ne kadar büyük imkanlara sahip olduğu ortaya çıkar. Bunun için ufkumuzu geniş tutmak, büyük düşünmek ve geleceğe kararlı adımlarla gitmek zorundayız. Bizler, bu ülkenin yönetiminde görev alanlar olarak koyduğumuz hedefleri daima Türkiye'nin insanından aldığımız güçle bir bir gerçekleştirdik. Şimdi çok daha ileri hedeflere doğru yine milletimizle birlikte emin adımlarla yürüyoruz." ifadelerini kullandı.
Binali Yıldırım, darbe girişiminin ardından alınması gereken bütün tedbirleri aldıklarını ve birçok yapısal dönüşüm gerçekleştirdiklerini, bu süreçte güvenlik teşkilatının subay ve astsubay personel ihtiyacını karşılamak üzere yeni eğitim kurumları ihdas ettiklerini aktardı.

Milli Savunma Üniversitesi ile Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi’nin ihdas edilen bu kurumların en önemlilerinden olduğunu vurgulayan Yıldırım, "15 Temmuz öncesi en büyük yapısal reform, silahlı kuvvetlerde gerçekleşti. Jandarma ve Sahil Güvenlik zaten İçişleri Bakanlığında faaliyet göstermekteydi ancak sicil yanıyla silahlı kuvvetlerde olmaya devam ediyordu. Bu ikili yapının ortadan kaldırarak her birinin duhulundan nasbına ve bütün görev süresince İçişleri Bakanlığı bünyesinde olması yönündeki düzenlemeyi yaptık. Diğer yandan TSK'nın subay ihtiyacını karşılayacak insan kaynağı için Milli Savunma Üniversitesi kurduk. Bunlar hem sivil hem askeri kaynaklardan öğrenci alacak, yetiştirecek, ihtiyaç duyduğu alanlarda istihdam edecek." diye konuştu.

Başbakan Yıldırım, şunları kaydetti:

"15 Temmuz bize çok şey öğretti. 15 Temmuz'da, devletin içinde yıllardır sinsice yapılanan masum görünümlü örgütün günü geldiğinde ülkenin bağımsızlığını istiklalini tehdit edecek bir canavara nasıl dönüştüğünü gördük. 15 Temmuz gecesi bir şey daha gördük. Gördük ki bu millet istiklaline aşık bir millet. Milletimiz, tanklara, toplara, uçaklara, bombalara aldırış etmeden meydanlara indi, başkomutanının, cumhurbaşkanının çağrısına tereddüt etmeden riayet etti ve ülkesini, milletini, geleceğini, bayrağını alçaklara çiğnetmeyerek bir başarı ve kahramanlık ortaya koydu. Bu milletin adı Türk milletidir. Bu milletle ne kadar övünsek o kadar haklıyız. Milletin istiklalini hedef aldılar. Her şey planlanmıştı fakat bir şeyi hesap edemediler. Bu aziz millet vatanına sevdalı ve egemenliğine aşıktı."

Yıldırım yaptığı konuşmada, devlet ve millet olarak dimdik ayakta olduklarını, kararlı adımlarla hem FETÖ hem de BTÖ (Bölücü Terör Örgütü) ile amansız mücadelenin devam ettiğini vurguladı.

Bu süreçte demokrasinin daha güçlendiğini aktaran Yıldırım, "Millet olarak birliğimize, beraberliğimize daha güçlü şekilde sarıldık. Hangi isim altında olursa olsun, ister PKK, ister PYD, ister DEAŞ... Bu terör örgütlerine karşı, gerek yurt içinde gerek yurt dışında mücadelemiz kararlılıkla sonuna kadar devam edecek." ifadelerini kullandı.

Yıldırım, terörle mücadele sürecinde dost ve düşmanlarını da tek tek tanıdıklarını, kimin dost kimin düşman olduğunu daha iyi gördüklerini belirterek, "Bizim teröre karşı farklı standardımız yok. Ayrım yapmadan bütün terör gruplarıyla aynı mücadeleyi yapıyoruz. Ancak bazı terörde de 'senin teröristin kötü, benim teröristim iyidir' gibi ne izana ne insanlığa sığan bir tasnif yapıyorlar. Maalesef Suriye'de yapılan budur. Bir terör örgütü ile başka bir terör örgütünü yok etmek için mücadele edemezsiniz. Eğer böyle bir mücadeleye devam ederseniz o destek verdiğiniz terör örgütü de yarın başınıza bela olur." değerlendirmesinde bulundu.

"GÜLEN'İ İADE EDİN" ÇAĞRISI

 ABD'de başkanlık seçimlerinin sonuçlandığını ve birçok insanın düşündüğünün aksine Cumhuriyetçi aday Donald Trump'ın ABD'nin 45. Başkanı olarak seçildiğine işaret eden Yıldırım,  sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sayın Trump'ı tebrik ediyoruz, başarılar diliyoruz. Eminim ki uzun bir geçmişe dayanan Türkiye-ABD stratejik ortaklığının artık tartışmalardan kurtarılmış bir şekilde, Türkiye'nin terörle mücadeledeki hassasiyetini dikkate alan, bölgedeki barış ve istikrarı önceleyen politikalarla geçmişten gelen geleneksel dostluk ilişkilerimizin daha da ileriye götürülmesi için yeni başkana bir fırsat alanı oluşturmuş olur.

15 Temmuz alçak darbe girişiminin başı, aklı, yürütücüsü ve azmettiricisi olarak Amerika Birleşik Devletleri topraklarında yaşayan Fetullah Gülen'in bir an önce ülkemize iadesi konusunda yeni başkana buradan açıkça çağrı yapıyorum: İlişkilerimizi bozan, Amerika ve Türk toplumu arasındaki tarihsel dostluğa zarar veren bu terör örgütü elebaşını, kısa sürede ülkemize iade ederseniz, eminim ki Türkiye-ABD dostluğu için yeni bir başlangıç, yeni bir sayfa açmış olursunuz."

"TÜRKİYE'NİN YAPTIĞI FEDAKARLIĞI GELİŞMİŞ BAZI ÜLKELER ANLAMAKTA ZORLANIYOR"

Başbakan Yıldırım, bugün barışa savaştan çok daha fazla ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, geçtiğimiz birkaç yılın çok talihsiz bir dönem olduğunu, Suriye'de, Irak'ta, dünyanın başka yerlerinde günahsız, korunmasız insanların acımasız ve anlamsız savaşlar yüzünden hayatını kaybettiğine dikkati çekti.

Milyonlarca insanın da canını kurtarmak için evinden, vatanından kaçmak zorunda kaldığını anlatan Yıldırım, "Türkiye son 5 yıldır 3 milyon mülteciye kapılarını açtı, onları bağrına bastı. Türkiye'nin yaptığı bu fedakarlığı gelişmiş bazı ülkeler anlamakta zorlanıyor. 'Niye Türkiye bu fedakarlığı katlanıyor?' Türkiye'nin geçmişinin, kültürünün, inancının farkı da işte burada ortaya çıkıyor. Biz 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' diyen bir anlayışın torunlarıyız. Osmanlı 6 asır üç kıtada bu felsefeyle barış, kardeşlik, huzur sağladı." dedi.
Sahil Güvenlik Komutanlığı'nın çok önemli görevleri icra ettiğinin altını çizen Binali Yıldırım,  "Bölgede yaşanan savaşlar dolayısıyla bazı mülteciler denizden gitmek zorunda kaldı.

Binlercesi Akdeniz'in, Ege'nin azgın sularında yok olup gitti ama en az 50 bin mültecinin de sahil güvenlik ekiplerimiz hayatını kurtardı. Onların tekrar hayata tutunmalarına destek oldu." ifadelerini kullandı.

Yıldırım, Türkiye'nin stratejik konumu itibarıyla doğu ile batı medeniyetinin buluştuğu bir noktada olduğunu ve bunun da birtakım zorlukları ve avantajları beraberinde getirdiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Anadolu toprakları bugün ulaşım açısından elektrik, iletişim, enerji koridorları bakımından çok önemli stratejik bir yerdedir. Düşünün, etrafımızda bir buçuk milyar nüfus yaşıyor, 30 trilyon dolarlık bir yıllık milli gelir var  ve bu coğrafyaya Türkiye'den 3 saatte ulaşabiliyorsunuz. Dünyanın hiçbir ülkesi bu kadar avantajlı bir konuma sahip değildir. Hal böyle olunca bu topraklarda gözü olanlar da oluyor. Bugün bizim hem FETÖ hem BETÖ'ye karşı verdiğimiz mücadele aslında bu coğrafyanın tabiatından kaynaklanan bir mücadeledir."
Başbakan Yıldırım, yaptığı konuşmada 15 Temmuz'dan sonra terörle mücadelede savunma yerine, taarruz anlayışı ile kayda değer mesafe elde edildiğini belirtti.

Yıldırım, terörle mücadele edilen bölgeler başta olmak üzere, Türkiye'nin her türlü kalkınma yönündeki faaliyetlerini, projelerini, hizmetlerini hızlı bir şekilde yapmaya çalışacaklarını bildirdi. 

Bir süre önce, bölgede bir kalkınma hamlesi, cazibe merkezleri oluşturma projesi ortaya koyduklarını ve projenin hızla devam ettiğini anlatan Başbakan Binali Yıldırım, "Alçak örgütün illerimizde, ilçelerimizde yerle bir ettiği 30 binin üzerindeki konut, sokaklar, caddeler şu anda bir bir ele alınıyor, tamir ediliyor ve bir yıl içerisinde 36 bin konut tamamen yeniden yapılacak ve terör örgütünün mağdur ettiği vatandaşlarımız tekrar normal yaşamına dönmüş olacak." diye konuştu.

Başbakan Yıldırım, hükümetin sosyal ve fiziki kalkınmayı kararlı bir şekilde sürdürürken, jandarma, sahil güvenlik, polis, askerin de yurdun her köşesinde, gece gündüz demeden güvenliği sağladığını, aynı kararlılıkla ve hızla sağlamaya da devam edeceğini kaydetti.

"Artık Türkiye daha az terörü konuşsun, daha fazla geleceği konuşsun" diyen Başbakan Yıldırım, kalkınmanın, refahın, kardeşliğin, gelişmiş, büyümüş hem kendine hem de etrafındaki ülkelere daha fazla yardım eden, destek veren, bölgesel ve küresel barışa katkı sağlayan Türkiye'nin konuşulması gerektiğine vurgu yaptı.

Terörü gündemin en alt sıralarına indirmek için canla başla çalışıldığını aktaran Yıldırım, "Büyük fedakarlıkla çalışıyorsunuz, millet adına hepinize teşekkür ederim. Ancak işimiz daha bitmedi. Bir çoğunu yaptık, yapacak daha çok işimiz var. Onu da kararlıkla ve büyük bir uyum içinde yapacağız." dedi.

Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin her yerinde jandarma, polis, asker ve korucuların herhangi bir kapris yapmadan, fark gözetmeden aynı hedefe odaklanarak, omuz omuza çalıştıklarını belirtti.

"GÖREVİNİZİ YAPARKEN HUKUKUN İÇİNDE OLMAYA ÖZEN GÖSTERİN"

Akademide eğitim alacak öğrencilere seslenen Başbakan Yıldırım, şöyle konuştu:

"Değerli arkadaşlar milletimiz sizlerden çok şey bekliyor. İnanıyorum ki bu akademide güvenliğimizi gönül rahatlığıyla emanet edeceğimiz çok değerli gençlerimiz yetişecek. Buradan mezun olan gençlerimiz millete, ülkeye hizmet etmek etmek, mesleğinin onurunu daha da yükseltmek için kendilerini verilen görevi en iyi şekilde yerine getirecek. Göreve başladığınızda devletle millet arasındaki bağı daha güçlendirme noktasında önemli bir rol alacaksınız. İnsanlarımız zor zamanlarında sizleri en yakınında görmelidir ve sizlere güveni daha da artmalıdır. Görevinizi yaparken hukukun içinde olmaya mutlaka özen gösterin."

Devlet ile toplumun kucaklaşmasında, demokratik düzenin tesisinde, hukuk devletinin devamı konusunda akademideki öğrencilere tarihi sorumlulukların düştüğüne değinen Yıldırım, "Vatandaşlık duygusunun güçlenmesi, her bir insanımızın hak ve hukukunun güvence altına alınması, vatandaşlarımızın bu şekilde hissetmesi ile mümkündür. Emniyet ve adalet duygusunda zaaf oluşursa millete, ülkeye, vatana olan güven bağlılık da zayıflar." diye konuştu.

"Güvenlik güçlerimizin üzerinde taşıdığı üniformalar kendilerini toplumdan ayıran, soyutlayan, uzaklaştıran kıyafetler asla değildir" ifadesini kullanan Başbakan Yıldırım, aksine bu kıyafetlerin milletin hizmetinde olduklarını gösteren, onları halkla kaynaştıran, vatandaşlara güven veren nişaneler olduğunu kaydetti.
Başbakan Yıldırım, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Cumhuriyetin 100. kuruluş yıl dönümüne adım adım yaklaşırken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının bize hedef gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak, hatta ötesine geçmek için önümüzde zorlu, önemli hedeflerin olduğunu biliyoruz. Bu hedeflerin gerçekleştirmenin yolu daha fazla birlik ve beraberlik, daha fazla huzur ve barıştır. Huzuru, birliği, beraberliği, barışı ancak ve ancak terörü tamamen ülke topraklarından çıkarmakla mümkündür. Bunun için amansız mücadelemiz tüm kararlılığımızla devam etmektedir. Herkes şunu iyi bilmelidir ki birlik ve beraberliğimizi bozmaya hiçbir alçak terör örgütünün gücü yetmeyecek, Türkiye'nin önünü hiç kimse kesemeyecektir."

Törene, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Yaşar Güler ile Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanı Tuğgeneral Nurettin Alkan da katıldı.