Vali Tuna, mesajında şu ifadelere yer verdi;

Bizlere “Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmeyi” birinci vazife olarak veren Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ebediyete intikalinin 78. yılında saygı ve rahmetle yâd ediyoruz.
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk; Kurtuluş’a giden yolun ilk adımında “Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” diyerek milletine dayanmış, milletine güvenmiştir. “Bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş” bir millet olduğumuzu her fırsatta ifade buyuran Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK; milletin sözünün üstünde söz olmaması gerektiğini yaşamı boyunca savunmuştur. O;  muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmış;  millî iradenin, millet egemenliğinin her şart altında korunduğu bir Türkiye hayal etmiş ve bu doğrultuda bir yol haritası çizmiştir. Dev yatırımların dolup taştığı son yıllarda büyük kalkınma hamleleri, ekonomik ve siyasi istikrarı ile çevresindeki mazlum halklar için de umut kaynağı olan Türkiye, 2023 hedeflerine doğru ilerlerken, bu yol haritasında özgüvenle yürümektedir.
 
Daha müreffeh bir Türkiye için azimle çalışırken, millî iradenin 15 Temmuz Zaferi; aydınlık ve güçlü Türkiye’ye dair umutlarımızı artırmıştır. Bu bağlamda 15 Temmuz; Türk istiklalinin, Türk Cumhuriyeti’nin ilelebet muhafaza ve müdafaa edileceğinin; hâkimiyetin kayıtsız şartsız , -kurşunlara, bombalara rağmen- millete ait olduğunun anlamlı bir ifadesi; milletin, tek yürekle “hâkimiyet benimdir” diyen gür sesidir. Nitekim Atatürk’ün “Benim bu milletten asla unutmamasını istediğim mısralar işte bunlardır.” dediği şu mısralar da milletinin hür ve gür sesi üzerinedir.
 
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır; Hakk’a tapan milletimin istiklâl.
 
Bir yıkık türbesinin üstüne Mevlâ’nın titrediği; peygamberler yurdu, şehitler burcu olan aziz vatanımızda insan hayatını hiçe sayarak, her türlü mukaddesatı çiğneyerek 35 yıldır ocakları söndüren terörle zerresi kalmayana kadar milletçe kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceğiz. Allah’tan başka kimseye rükû etmeyen, “Hakk’a tapan” onurlu bir millet olarak, terörle mücadelede dik duruşumuzdan asla taviz veremeyiz. Bu, her şeyden vatanımıza, bir gül bahçesine girer gibi genç yaşında şu kara toprağa giren şehitlerimize karşı üzerimize yazılmış bir borçtur. Hele Şanlıurfa topraklarında Nemrutların ateşi, Hz. İbrahim’den beri sönmeye mahkûmdur ve bu topraklara yalnızca “kardeşlik, sevgi, hoşgörü, sabır” gibi yüreklere su serpen, insanlığa bir serinlik ve selamet olan değerler ekilmiştir. Bu bakımdan -adıyla, sanıyla- Şanlıurfa’mızda kan ve kinle beslenen hiçbir hain niyet boy vermez ve yeşeremez.
 
Bu duygu ve düşüncelerle, Kurtuluş Savaşı’mızın Başkomutanı, “en kıymetli hazinemiz olan” Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü, onunla gönül birliği eden silah arkadaşlarını, gövdesini bu vatan için siper eden tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet, şükran ve derin bir hürmetle yâd ediyorum.