Yetişkinlerde en çok fobiler, madde bağımlılığı, depresyon ve obsesif kompulsif bozukluk görülürken, çocuklarda ise yaygın olarak dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ile karşılaşılıyor. Ruhsal hastalığı olan 6 kişiden sadece 1’inin yardım aldığını söyleyen Psikiyatri Uzmanı Tanju Sürmeli, destek almamanın hastalığın kronikleşmesine ve beyin dokusunun azalması ile sonuçlanacağına işaret ediyor.

Türkiye’de en sık karşılaşılan kalp-damar rahatsızlıklardan sonra, ikinci sırada, yüzde 19 ile psikiyatrik rahatsızlıklar bulunuyor. Nüfusun yüzde 18’i yaşamının herhangi döneminde bir ruhsal hastalık geçiriyor. Yetişkinlerde en çok fobiler, madde bağımlılığı, depresyon ve obsesif kompulsif bozukluk gibi rahatsızlıklar ile karşılaşılırken, çocuklarda ise yaygın olarak dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu görülüyor. Çocuk ve ergenlerde klinik düzeyde sorunlu davranış oranı yüzde 11 iken, yetişkin ve çocuk olmak üzere, ruhsal hastalığı olan 6 kişiden sadece 1’i yardım alıyor. Psikiyatri Uzmanı Dr. Tanju Sürmeli, psikiyatrik yardım almamanın hastalığın kronikleşmesine ve bunun sonucunda beyin dokusunun azalmasına neden olacağını belirtiyor.

Depresif Hissetme İle Depresyon Aynı Şey Değil

Depresyon ve depresif hissetmenin farklarına vurgu yapan Psikiyatri Uzmanı Tanju Dr. Sürmeli, “İnsanların çoğu, bazı takıntılı düşüncelerinden veya davranışlarından bahsedebilir. Bu durum bir hastalık düzeyinde olmasa da birçok insanın karar verme mekanizmalarını olumsuz etkileyebiliyor. Bu kişilerin bir kısmı, çocukluklarından itibaren psikiyatrik bozukluk çıkma olasılığı olan grubun içindedir. Ancak bu, herkesin mutlaka hasta olacağını göstermez. Aynı şekilde depresif hissetme ile depresyon oldukça farklıdır. Hayattan zevk almama, gelecek umudunun kaybolması, enerjinin azalması, uykunun bozulması gibi sorunlar 2 haftadan uzun sürerse, kişinin işyeri ve evdeki işlerini yapamayacak hale gelmesinin depresyon yönünde araştırılması gerekir. Depresif hissetme ise, gün içinde birkaç saat sürer veya olumsuz bir olaydan sonra ortaya çıkar yani kısa sürelidir. Öte yandan depresyon, serotonin eksikliği olarak bilinse de son zamanda depresyonun eksikliğe bağlı değil serotonin fazlalığı olduğuna dair bilimsel yayınlar

çıkmaktadır” dedi.

İlaç Tedavisinin Başarı Oranı Düşük

Depresyon ve şizofreni gibi psikiyatrik hastalıklarda, ilaç tedavisinden elde edilen sonuçların başarı oranının çok düşük olduğunu belirten Dr. Sürmeli, “Dünya Sağlık Örgütü, önlem alınmazsa, 2020 yılında dünyanın en büyük sağlık sorununun depresyon olacağını söylüyor. Psikiyatrik hastalıklardan Depresyon ve Şizofreni gibi hastalıkların yüzde 35’i ilaçlardan yarar görünce ilaçsız tedavi yöntemleri ile ilgili çalışmalar arttı. İlaçsız tedaviler içinde Neurofeedback ve özellikle depresyon tedavisinde etkili Transkraniyal Manyetik Stimulasyon ile ilgili önemli sonuçlar elde edildi. İlaçsız tedavi yöntemi olan neurofeedback ile başarılı ve kalıcı sonuçlara ulaşılıyor” dedi.

Türkiye’de 100 Bin Kişiye 10 Psikiyatri Yatağı Düşüyor

Türkiye’de psikiyatrik hastalara ayrılan yatak sayısının az olduğunu ve Avrupa’da en az yatağa sahip ikinci ülke olduğunu söyleyen Dr. Sürmeli, “Sağlık Bakanlığı tarafından 2011-2023 tarihlerini kapsayan “Ruh Sağlığı Eylem Planı” hazırlandı. Türkiye’de Mart 2011 itibarıyla aktif olarak çalışan bin 625 ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı bulunuyor. 100 bin kişiye düşen ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı sayısı 2.20 iken, Avrupa Birliği’nin 15 ülkesinde 100 bin kişiye ortalama 12.9 ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı düşüyor. Psikiyatrik hastalara ayrılan yatak sayısı toplam 7 bin 356. Her 100 bin kişiye 8 akut psikiyatri yatağı düşen İtalya’dan sonra 100 bin kişiye 10 psikiyatri yatağı ile Türkiye Avrupa’da ikinci en az yatak sayısına sahip ülke” ifadelerini kullandı.