7. Boğaziçi Zirvesi’nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Parlamentosunun müzakerelerin dondurulması kararı hakkında “Şu anda, Avrupa Birliği defterini henüz kapatmış değiliz. Ama karşımızdaki fotoğraf şimdilik bu konuda olumlu yönde beklentilere kapılmamıza izin vermiyor. Fakat şunu da hiç kimse unutmasın: Türkiye’nin önünde daima çok fazla alternatif mevcuttur. Bu alternatiflerden herhangi birisini değerlendirmek suretiyle biz yolumuza devam ederiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı himayesinde ve Uluslararası İş Birliği Platformu (UİP) tarafından düzenlenen 7. Boğaziçi Zirvesine katıldı. "Küresel Gelecek: İnsan Odaklı, Akıllı Ekonomi” temasıyla, Four Seasons Bosphorus Otel’de gerçekleştirilen zirvede Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.

UİP tarafından 2009 yılından beri düzenli olarak yapılan Boğaziçi Zirvesi’nin 7’ncisinin başarılı geçmesi temennisiyle konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’un; yeniden yapılanma sancıları yaşayan dünyanın, bu sürecin öncüsü olan coğrafyaların merkezinde yer aldığına dikkat çekerek, “Küresel geleceği ve küresel hedefleri tartışacağımız bu zirvenin, hem mekânıyla, hem ruhuyla, tam da olması gereken yerde toplandığını düşünüyorum” dedi.

Dünyanın ve bölgenin her geçen gün yeni ve daha büyük sorunlarla karşılaştığı bir dönemde, bu tür görüş alışverişi ve iş birliği zeminlerinin önemli olduğuna inandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgesinin siyasi ve ekonomik diplomasisinin lokomotif ülkesi Türkiye’nin vizyonuyla uyumlu bir etkinlik olarak gördüğü zirveyi 7 yıldır düzenleyen UİP’e teşekkür etti ve bölge ülkeleri arasında yakın iş birliğine vesile olan zirvenin, önümüzdeki yıllarda etkinliğini artırarak devam etmesini diledi.

“DÜNYANIN SON İKİ YÜZYILDAKİ DÖNÜŞÜMÜNDE EN ÇOK TEKNOLOJİDE YAŞANAN GELİŞMELER ETKİLİ OLDU”

Dünyanın son iki yüzyıldaki dönüşümünde en çok teknolojide yaşanan gelişmelerin etkili olduğunu ve bunun gelecekte de böyle olacağını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ulaşımdan sağlığa, haberleşmeden eğitime kadar her alanda, geçmişle mukayese edilemeyecek yeniliklerin, teknoloji ürünü araçlar vasıtasıyla hayatı adeta kuşatmış durumda olduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, teknolojik yeniliklerin gündelik hayatı nasıl değiştirdiğine ilişkin örnekler vererek, tüm bu gelişmelerin istihdamdan gelir dağılımına kadar birçok alanda çarpıcı etkileri beraberinde getirdiğine dikkat çekti ve “Pek çok ülkedeki seçimlerde, uluslararası ticareti kısıtlama vaatlerinin artması, ticaret savaşlarının yaklaştığının işaretidir. Bilhassa gelişmiş ülkelerde zenginler ve fakirler arasındaki hayat kalitesi farkının açılmasında, üretimde vasıfsız iş gücü yerine robotların kullanılmasının büyük etkisi var. Genel tabloya ve eğilimlere baktığımızda, bu alanda artık geri dönülmez bir yola girildiğini söyleyebiliriz” diye konuştu.

Refahı artırırken yoksulluğu azaltmanın, kendiliğinden sağlanabilecek bir gelişme olmadığının altını çizerek, “Bir yanda milyonlarca dolar verip turist olarak uzaya gidenlerin, onların hemen yanı başında ise işlerini robotlara ve internete kaptırmış büyük kitlelerin bulunduğu bir dünyada, sürdürülebilir büyüme mümkün değildir” ifadelerine yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, teknolojinin istihdamı ve ücretleri sınırlama eğilimin, önümüzdeki dönemde çok daha şiddetli şekilde hissedileceğini vurguladı.

“İNSANI ODAĞA KOYAN TEKNOLOJİLERE YÖNELMEDEN DEMOKRASİLER AYAKTA KALAMAZ”

Batı toplumlarının, mevcut refah düzeylerine tehdit olarak gördükleri göçmenlere ve yabancılara karşı geliştirdikleri nefret politikaların, bu ülkelerin yönetimlerini de esir almaya başladığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, yabancı ve İslam düşmanlığı dalgasının yükselmeye başladığı 2001 yılından beri, sadece Almanya’da camilere ve Müslümanlara yönelik 416 saldırının gerçekleştiğini, bu saldırıların 46 tanesinin ise bu yılın ilk 9 ayında yaşandığını aktardı.

“Bu nefret saldırıları, giderek güçlenen politik desteğin de etkisiyle, artarak sürecektir. Diğer taraftan, bugün göçmenlere karşı yürütülen kampanyaların bir süre sonra, yine Batılı toplumların refahlarına tehdit olarak gördükleri robotlara karşı yapılması kimseyi şaşırtmayacaktır” tespitine yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerinin devamında “İnsanı odağa koyan teknolojilere yönelmeden, refahı artırırken yoksulluğu azaltan gelişmelerin önünü açmadan, demokrasiler ayakta kalamaz” diye ekledi.

“SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜMENİN YOLU İNSANDAN GEÇİYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelişmiş ülkelerin, büyüme konusunda yaşadıkları tıkanıklığı aşamadığını kaydetti ve devamında şunları söyledi: “Çünkü teşhisleri yanlış olduğu için, tedaviyi de başka yerde arıyorlar. Ekonominin doğası talep üzerine kuruludur. Talebi, ne robotlar, ne de finansal araçlar üretir. Talebi sadece insanlar ortaya çıkartır. Demek ki, sürdürülebilir büyümenin yolu insandan, daha doğrusu insanların huzur ve refah içinde yaşama imkânlarını genişletmekten geçiyor. Sonuç olarak, önümüzdeki dönemde ticarette ve savaşta kazananı belirleyecek olan teknolojik üstünlükle birlikte, yine insandır, biziz. Nüfus artışı olmadan, üretimi ve yatırımı destekleyen finansal sistem tesis edilmeden, her alanda adaleti esas alan bir anlayış benimsenmeden, sağlıklı bir küresel gelecek inşa edilemez. Bu mücadelede, teknoloji yasaklanamayacağına göre, buna uyum sağlayacak yöntemler geliştirmek en doğru yoldur.”

Serbest ticaret anlaşmalarını, birçok ürüne ucuz erişim imkânı sağlaması bakımından önemli bulduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama bu yüzden işini kaybeden insanları geleceğe hazırlamak için eğitmeden tüm kapıları açmak, yeni ve üstesinden gelinmesi zor sıkıntıları beraberinde getirir. Özellikle vasıfsız işçilerle yapılan birçok işi, teknoloji giderek daha fazla ele geçireceği için, insanlara yeni yetenekler kazandırmanın yolları aranmalıdır” şeklinde konuştu.

“GELİŞMİŞ ÜLKELERDE YILDA 222 MİLYON TON GIDA İSRAFI YAPILIYOR”

Bu çerçevede üzerinde durulması gereken bir diğer hususun verimlilik olduğunu söyleyen ve “Biz insanlar verim ekonomisi üzerinde mi duracağız, yoksa israf ekonomisi üzerinde mi duracağız?” diye soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Birleşmiş Milletlerin 2014 yılında yaptığı tahmine göre 2050 yılında küresel gıda ihtiyacı bugünkünden yaklaşık yüzde 60 fazla olacaktır. Bu durum, aynı miktarda topraktan daha fazla ürün elde etmemiz gerektiğine işaret ediyor. Ama diğer yandan Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün değerlendirmelerine göre, küresel olarak üretilen gıdaların üçte biri atığa dönüşüyor. Gelişmiş ülkelerde yılda ortaya çıkan 222 milyon ton civarındaki gıda israfı, neredeyse Sahraaltı Afrika’nın 230 milyon ton olan yıllık gıda üretimine denktir. İşte israf ekonomisi... Bu durum, insan odaklı ekonominin temellerinden birinin de ısrarla söylüyorum, verim ekonomisi, tutumluluk ekonomisi olmasını kaçınılmaz hâle getiriyor.”

“İNSANÎ DEĞERLER YİTİRİLMEDEN İKTİSADÎ FAALİYETLERİ GELİŞTİRMENİN YOLLARINI ARAMALIYIZ”

‘Ekonomi odaklı insan’ modelinden ‘insan odaklı ekonomi’ modeline geçişin, gelecek nesillere aktarılabilecek en anlamlı miras olacağının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk kültüründe var olan ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ anlayışının buna örnek teşkil ettiğini dile getirdi ve “İnsanî değerler yitirilmeden iktisadî faaliyetleri geliştirmenin yollarını aramalıyız. Bunu da, mirasçısı olduğumuz kadim medeniyet sınırları içinde yapmalıyız. Aksi takdirde, yolumuzu da, yönümüzü de kaybederiz. Gelişmiş ülkelerin şu anda yaşadıkları sorunlara daha ağır şekliyle maruz kalmamak için, özgünlüğümüzü ve özgürlüğümüzü muhafaza etmeliyiz. Hani yerlilik ve millîlik diyorum ya, bunu kaybetmemeliyiz” görüşlerine yer verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz’un; Türkiye için bu mücadelenin adı ve adresi olduğuna vurgu yaptı ve “Milletimiz, istiklaline ve istikbaline, demokrasisine, iradesine canı pahasına sahip çıkacağını göstererek, gelecek için hepimize ümit vermiştir. Şundan emin olunuz; bugünkü Türkiye’nin önü, 15 Temmuz sabahı olduğundan çok daha açıktır, çok daha aydınlıktır” dedi.

“BU MİLLET EKONOMİK BASKILARA KARŞI DA KENDİSİNİ MÜDAFAA EDECEKTİR”

Konuşmasında, piyasaların döviz baskısından kurtulması için, altınla veya yerli para birimiyle ödeme yollarının aranması teklifinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama bu süreci beraber atlatacağız. Bu vatan bizim, bu topraklar bizim, hepimiz kardeşiz, dayanışma içerisinde bu süreci beraber atlatacağız. Unutmayın, yakın tarihin gördüğü en alçak darbe girişimini, en sinsi işgal teşebbüsünü, en kanlı terör saldırısını aynı anda yaşayıp başarıyla üstesinden gelen bu millet, elbette ekonomik baskılara karşı da kendisini müdafaa edecektir” sözlerine yer verdi.

Türkiye’nin, bulunduğu coğrafi konum ve sahip olduğu tarihî müktesebat itibarıyla Avrupa, Asya, Afrika merkezli her oluşumun tabii bir parçası olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Avrupa Birliği maalesef bu açık gerçeği göremediği, görse de kabul edemediği için tam üyelik müzakerelerimizi yokuşa sürmekte ısrar etmiştir. 53 yıl bu ülkeyi kapısında bekleten bir Avrupa Birliği var. Söylüyorum, sen bulunmaz Hint kumaşı değilsin. Biz öyle de, böyle de bu 53 yılı zaten sürdürdük. Dünyada birçok ülkeye bu tür baskılar yaptınız, ne oldu, bitirdiniz mi? Evelallah Türkiye’yi hiç bitiremezsiniz. Biz kendimize inanıyoruz, dostlarımıza inanıyoruz, kaynaklarımıza da inanıyoruz. Bugün çalıştığımızın iki katı çalışırız, üç katı çalışırız, evelallah dünyayı dolaşırken daha fazla dolaşırız ve yine asla boğun eğmeyiz. Bize öyle ideolojik dayatmalarla boğun eğdirmeye çalışanlar kusura bakmasınlar, Türkiye o ülkelerden bir ülke değil. Siz 100, 200, 300 mülteciye bakamazken, bu ülke şu anda kendi sermayesinden, kendi cebinden 3 milyon mülteciyi evelallah barındırıyor, bakıyor, her şey ortada.”

“AVRUPA BİRLİĞİ DEFTERİNİ HENÜZ KAPATMIŞ DEĞİLİZ”

Avrupa Parlamentosunun son kararının, yıllardır yaşanan bu gerçeğin bizzat kendileri tarafından ikrarı olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin Avrupa Birliği tarafından bu şekilde tahkir edilmesi elbette bizi üzmüştür. Buna rağmen şu anda, Avrupa Birliği defterini henüz kapatmış değiliz. Ama karşımızdaki fotoğraf şimdilik bu konuda olumlu yönde beklentilere kapılmamıza izin vermiyor. Fakat şunu da hiç kimse unutmasın: Türkiye’nin önünde daima çok fazla alternatif mevcuttur. Bu alternatiflerden herhangi birisini değerlendirmek suretiyle biz yolumuza devam edeceğiz. Burada şu anda ifade etmeyi doğru bulmuyorum ama biz tabi bu alternatiflerle de görüşmelerimizi devam ettiriyoruz” açıklamalarına yer verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizin öncülüğünde üye devletlerin kamu ve özel sektör kuruluşlarıyla bireylerinin içinde yer alabileceği yeni bir ticari platform kurmayı bence düşünebiliriz. Teknolojinin sağladığı kolaylıklar kullanılarak tamamen elektronik ortamda faaliyet gösterecek bu platformu hayata geçirmek için de tek ihtiyacımız olan İslam ve Türk coğrafyasındaki yaklaşık 60 devletin ortak iradesini doğrusu çok çok önemsiyorum. Mal ve hizmetlerin standart kodlar aracılığıyla sisteme girileceği bu ticaret platformunda bir araya gelen ülkeler en az maliyetle ve en hızlı şekilde birbirleri içindeki her türlü mala ve hizmete ulaşabilmelidir diye düşünüyorum” dedi.

“YENİ GİRİŞİMLER MEVCUT YAPILARA DA DİNAMİZM KAZANDIRACAK”

“Üye ülkelerin lojistik sistemlerinin entegrasyonu, ortak ödeme sistemi, bu sistemde kullanılacak ortak finans araçları, ortak ticaret dili gibi standartlaştırmalarla mevcut küresel ticari düzenden bağımsız bir yapı inşa etmek mümkündür” ifadelerine yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti : “Biz herkesin üzerinde hesap yaptığı böylesine büyük bir coğrafyanın isterse kendi ekonomik ve ticari altyapısını oluşturabileceğine inanıyoruz. Çerçevesini çizdiğim bu ticari platform daha büyük bir ekonomik birliğin nüvesini de teşkil edebilir. Esasen bu tür yeni girişimler mevcut yapıların alternatifi olmaktan ziyade onlara da dinamizm kazandıracak, can suyu işlevi görecek oluşumlar olarak görülmelidir.”

Konuşmasının sonunda Boğaziçi Zirvesi’nin küresel ve bölgesel iş birliği imkânlarının tüm boyutlarıyla tartışılmasına zemin oluşturması ve zirvenin hayırlı olması temennisinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvedeki katılımcı ülke temsilcilerine, ülkelerinin yerli parayla ithalat ve ihracatı başlatmaları yönündeki teklifini yineleyerek sözlerini tamamladı.