Lehte söz alan Milletvekili Yılmaztekin konuşmasında şu ifadelere yer verdi;

‘’Anayasa Komisyonu olarak hazırlığını yapıp, Genel Kurul Gündemine taşıdığımız içtüzüğün değiştirilmesine dair teklif için şahsım adına lehte söz almış bulunmaktayım Hepinizi hürmetle selamlıyorum

Burada tüm milletvekillerimizin de malumu olan konu, mevcut içtüzüğün işleyişi kilitlemeye ve tıkamaya yönelik olduğudur Milletin temsil edildiği bu meclis çatısı altında vekillerin her türlü tartışma içerisine girmesi düşüncelerini özgürce dile getirebilmeleri elbette en tabii haklarıdır Ancak bunu yapmakla, işleyişi tamamen kilitlemek çok farklı olgulardır Ben bunu daha önceden ifade etmiştim Türkiye çevresi güllük gülistanlık, mistik bir ada ülkesi değildir. Çevresi ateş çemberinde yoğrulan her zaman akrebin kıskacında olan bir devlet için zamanı kıymetli kullanmak ve değerlendirmek çok önemli bir husustur Devletimiz yeni sistem ile nasıl çevresinde yaşananlara karşı güçlü refleksler verebilecek duruma geliyorsa Meclisimiz de aynı şekilde etkin yetkin ve işleyen bir meclis olarak yeniden bir tanımlamaya muhtaç durumdadır.  Bu sebeple elzem bir nitelik taşıyan bu düzenlemenin meclisimize ve ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.  Ülkemizin içerisinden geçtiği bu yapılanma ve reform süreci sadece bizleri değil bütün bir ümmet coğrafyasını ve dünyanın çeşitli bölgelerinde zulüm gören toplumları yakından ilgilendirmektedir.

Bütün mazlumlar gözlerini kulaklarını gönüllerini ve umutlarını büyümekte olan Türkiye’ye çevirmiş durumdadır Özellikle son günlerde Kudüs’te Mukaddes Mescid-i Aksa’da yaşananlar dünyanın Türkiye gibi adalet ve merhametten beslenen bir ülkenin dengeleyici rol oynamasına ne kadar muhtaç olduğunu gösterir durumdadır. İsrail  Osmanlı gibi bir adalet otoritesinin çökmesi neticesinde zulümlerine hız kazandırmış 1950’lerden başlayarak  adım adım Kudüs ve Filistin’i işgal etmiş içecekleri bir damla suyu yiyecekleri bir parça ekmeği Müslümanlara çok addetmiştir. Yıllardır uçaklarıyla Bombalarıyla Tanklarıyla fosfor bombalarıyla saldırmasına rağmen  oradaki bir avuç Müslümanı filistin ve Kudüs aşkından vazgeçirememiş oradaki her zulüm izzetli direnişin tetikleyicisi olmuştur ve tüm dünya İsrail’in  bu bir avuç Müslümandan korktuğunu bizzat görmüştür.

Biz diyoruz ki, Mekke Allah’ın haremidir. Medine Resulullah’ın haremidir. Kudüs ise, mü’minlerin haremidir. Allah ve Rasulü haremine sahip çıkar ve korur fakat Kudüs’e sahip çıkmak tüm ümmetin namus borcudur. Biz Kudüs’e sahip çıkacağız.  Oradaki bir avuç insandan ayakları titreyenlerin, tanksız, topsuz, silahsız insanları plajda oynayan çocukları keyfi olarak katleden zalimlerin bu zulüm altında ezilmeleri HAKTIR. Bunun bilincinde olarak Kudüs’ü Mescid’i Aksa’yı kutsal topraklarımızı Haremimizi müdafaa etmek durumundayız.

Bunu sağladığımız gün gerçek özgürlüğe ve hürriyete kavuşacağımız inancındayım

Kudüs özgür olmadıkça Müslümanlar esir kalmaya devam edeceklerdir. Biz bu yüzden Kudüs’ü kendi kaderine bırakmayacağız Hürriyetimizi bir avuç işgalci zalime ve onun uzantılarına terk etmeyecek kanımızın son damlasına kadar bu mücadelede hakkın tarafı olacağız Bazı siyasi parti liderleri gibi Batılı dostlarına hoş görünmek için Kudüs İsrail’indir demeyeceğiz ve dedirtmeyeceğiz  El KUDSÜ LENA

Yani Kudüs bizimdir. Ümmetin ortak değeridir diyeceğiz ve bunun mücadelesini vereceğiz diyor, hepinizi hürmetle selamlıyorum’’