Gazeteci Şükrü Dolaş, şehir dışından gelen misafirlerini gezdirirken fotoğraflarını çektiği sırada cep telefonunu Balıklıgöl’e düşürdü.

Yaşadığı ilginç olayı mizahi bir dilde kaleme alan Dolaş ‘Başıma gelen pişmiş balığın başına gelmedi’ dedi.

Cep telefonunu Balıklıgöl’e düşürmesinin ardından güvenlikçilerden yardım istediğini belirten Dolaş ‘İçerisinde önemli bilgilerim vardı. Cep telefonu numaralarım vardı. Güvenlikçilerden ısrarla yardım istememe rağmen önce ‘Suya girecek bir adam var ancak yarın sabah yardımcı oluruz’ yanıtını aldım. Sabah gittiğimde ise ‘Bugün Cumartesi, görevli ancak Pazartesi gelir’ yanıtını aldım’ dedi.

Pazartesi günü telefonu çıkarıldığında gölden tam 6 telefon daha çıkarıldığını bildiren Dolaş, yaşadıklarını şu ifadelerle anlattı;

‘’Başıma gelen pişmiş balığın başına gelmedi

Şanlıurfa İslam aleminin turizm başkenti olmalı mı olmamalı mı? Ben bu konuda yorum yapmayacağım, misafirlerimle birlikte başıma gelenleri anlatayım o zaman siz karar verin Şanlıurfa Müslümanların başkenti mi olmalı yoksa ilçe yapılarak Siverek’e mi bağlanmalı?

Hafta sonunda İzmir’den çok değerli misafirlerim geldi. Kendilerini Şanlıurfa’ya gezmeye götürdüm. Balıklıgöl civarında gezinirken kutsal mekânları tanıtıyor, kalabalık ve sıcaklığın etkisiyle kutsal Balıklıgöl'e doğru yürüdük.

Balıkların su üstündeki dansını hayranlıkla izleyen misafirlerim fotoğraf çekiyordu. Benimde gazetecilik damarım kabardı, cep telefonumla kutsal mekânı ve misafirlerimin fotoğraflarını çekmeye çalıştım.

Ne oduysa bir anda elimdeki telefon yere düştü, adeta takla atarak sanki balıklara yem olmak için gölün dibini boyladı.

Turistik ve kutsal bir kent olduğunu düşünerek, bana yardımcı olacak bir görevli aradım. Özel güvenlik görevlisi geldi ve "bir dalgıcımız var oda ancak yarın gelir" cevabı doğrusu bana inandırıcı gelmedi. Her gün binlerce insanın çocuğuyla ziyaret ettiği bu kutsal mekânda suya girecek bir adam var. "Yarın sabah gelin yardımcı oluruz" dediler.

Telefondan vazgeçtim, suya düşen telefonu erken çıkarırsak sim kartını kurtarabiliriz düşüncesiyle rica ediyorum ancak nafile. Özel güvenlik görevlileri Kürt Mehmet gibi; "Ben bilmem, emir öyle kimi ararsan ara yarını bekleyeceksin."

Ne kadar rica etsek boş. Çevremizde biriken kalabalıktan iki genç görevlilere yüzücü olduklarını söyleyip göle düşen telefonu çıkarabileceklerini söylemelerine rağmen görevliler, yüzücü gençlere engel oldu.

Görevliye sordum, neden çocuklara izin vermiyorsunuz? Cevabı aynen şu oldu; "birileri burada yüzülüyor diye haber yapıyor" Bende gazeteciyim, o düşen telefonda yüzlerce bilgi, fotoğraf ve isim listesi var erken alırsak sim kart kurtulur.

Yanıma iyi niyetli bir özel güvenlik elamanı yaklaşarak, "abi valilikte tanıdığın varsa onu ara" dedi. Telefon suyun altında nasıl arayacağım. Bir ara çaresizlikten mizahi düşüncelerimi sesli dile getirdim; acaba balıklara mı desek arasınlar.

Büyükşehir Zabıta'dan Çifte Denetim Büyükşehir Zabıta'dan Çifte Denetim

Bakın diyorum buraya her gün yüzlerce çocuk geliyor biri düşse sabaha kadar gelecek olan dalgıcımı bekleyecek? Görevli "yok ağabey o can bende atlarım ama bu telefon başka görevlimiz yok"

Anlayacağınız ensemizi kaşıya kaşıya Balıklıgöl ‘den ayrıldık. Sabah ola hayır olan dedik sabahı erken saatlerinde gidip telefonun akıbetini sorduk. Özel güvenlik görevlisin cevabı aynen bu, "Bugün cumartesi görevli ancak pazartesi gelir"

Üç gün telefonum suyun altında kaldı. Telefondan sim kartından vazgeçtim. Üç gün suyun altıda kalan bir cihazdan bana hayır yoktu.

Üç gün sonra yakınlarımın ısrarı üzerine su dalgıcı girip telefonumu sudan çıkarmaya çalışırken sudan tam 6 tane telefon çıktı. Benden öncekilerde bir görevli bulmayınca umudu kesip telefonlarını balıklara yem olarak terk etmişler.