İnsan olarak hepimiz ifrat ve tefrit yapmayı seviyoruz. Yani ya hep ya hiç. Ya siyah ya beyaz. Ya da ya iyi veya kötü. Bu hastalıkla bütün insanları, görevleri, çalışmaları değerlendirip hemen yargılıyor ve kararımızı verip bunu da herkese ilan ediyoruz. En küçük bir kusurunu ya da eksikliğini gördüğümüz insan hemen kötü oluyor. Aslında özünde iyi olmayan veya herkesten çok yanlışı, eksiği olan ama bize yararı dokunan, ya da menfaatimiz böyle gerektirdiği için bu insana iyi diyoruz. Bu insanların her şeyinin iyi veya kötü olduğunu söylüyoruz.
 

Şanlıurfa’da bu daha sık ve abartılı bir biçimde yapılıyor. İşimize gelen, menfaatimize uyan, sadece bize yararı olan, bizim partimizden, grubumuzdan, inancımızdan, ırkımızdan veya ailemizden olan mutlaka iyi oluyor bize göre. Bize herhangi bir yararı yoksa veya az da olsa bize bir yanlışı olmuşsa veya bir eksiğini görmüşsek, bizim grubumuzdan, ekibimizden, partimizden değilse mutlaka kötüdür diyoruz. Bu insanların bütün gayretlerini, çabalarını, iyi niyetlerini, doğruluklarını ve başarılarını da yok sayıyoruz.
 

Bu bakımdan Şanlıurfa’da yaşamak, çalışmak, bir göreve gelmek, siyaset yapmak, hizmet etmek, olumlu fikir oluşturmak oldukça zordur. Ağzınızla kuş tutsanız birilerine yaranamazsınız. Sürekli olarak ve sadece bardağın boş tarafına bakmak, eksik görmek, yanlışa odaklanmak hastalığının pençesinde inim inim inleyenlere hiçbir şey beğendiremezsiniz.
 

Şanlıurfa sahip olduğu pek çok maddi ve manevi zenginliği ile çok özel bir şehirdir. Şanlıurfalı olmak da bu bakımdan adeta bir ayrıcalıktır. Biz her ne kadar çok farkında olmasak da Şanlıurfalı olmanın onuru pek çok şeyin üstündedir. Ancak bu onuru taşımak aynı zamanda bizlere çeşitli sorumluluklar da yüklemektedir. Çünkü bu şehir sadece birkaç insanın veya görevlinin ya da seçilmişin sorumluluğu ile kalkınamaz, gelişemez, ileriye gidemez. Yani iyi bir vali, başarılı bir başkan ya da başkanlar, etkili birkaç yönetici, bürokratla arzu ettiğimiz neticeyi elde etmemiz çok zordur. Hepimiz Şanlıurfalı olmanın, bu şehirde yaşıyor olmanın onurunu taşıdığımız ölçüde, sorumluluk bilincimiz oranında elimizi taşın altına koymadan, birlik ve bütünlük içerisinde gayret göstermeden, bu gayreti gösterenlere destek olmadan şehir olarak arzu ettiğimiz noktaya gelemeyiz.
 

Bu şehiri gerçekten sevenler, Şanlıurfalı olmanın onurunu taşıyanlar ve sorumluluk bilinci olanlar atılan her adımla ilgili, yapılan her işle ilgili, gayret gösteren her kişi ile ilgili adil ve objektif olmak zorundadırlar. Faydalı, etkili, başarılı her adımı alkışlamalı ve takdir etmeli, varsa eksiklikleri yapıcı bir biçimde paylaşmayı bilmeliyiz. Yani her şeye tamamen iyi, tamamen kötü, siyah ve beyaz olarak bakmak bize de, şehrimize de bir şey kazandırmaz.
 

Şanlıurfa gibi 3 milyona yakın insanın yaşadığı, farklı sosyolojik yapıların olduğu, sosyal, kültürel, ekonomik, maddi ve manevi pek çok sorunun bulunduğu zor bir şehiri Büyükşehir Belediye Başkanı olarak yöneten iyi niyetli, samimi, dürüst, çalışkan, sorumluluk bilinci yüksek, tecrübeli bir Başkanımız var. Zeynel Başkan çok zor bir dönemde seçildi. O zorlukların tümü halen üzerine başka zorluklar da eklenerek devam ediyor. Bütün olumsuzluklara rağmen insaf sahibi birçok insanın da takdir ettiği gibi ortada inkâr edilemeyecek çabalar, mesailer, alın teri ve başarılar var. 1 yıllık sürede yapılan hizmetleri internet üzerinden bulabilir, bakabilir ve değerlendirebilirsiniz. Bu salgın kaosu sırasında da belediyecilik olarak, hizmet ve gayret olarak inanılmaz çabaları var. Bütün bunları görmezden gelmek hiç kimseye bir şey kazandırmaz.
 

Vicdan sahibi, insaf sahibi herkes Zeynel Başkanın 1 yılda neler yaptığını, neleri başardığını, Şanlıurfa için nasıl gece gündüz gayret gösterdiğini, bunu yaparken kendi canını, sağlığını bile riske attığını görür, bilir. Herkes mi görmüyor, ya da herkes mi kadir bilmiyor derseniz, yok elbette. Kadir kıymet bilen, adil ve objektif olan, çabaları görüp takdir eden Şanlıurfalı sayısı olumsuz bakanlardan çok çok fazla çok şükür.

Peki, bütün bu çabalara, yapılanlara, gayretlere rağmen eksiklikler, yanlışlıklar yok mu? Var elbette. Halen çözülmesi gereken sorunlarımız var. Kronik hale gelen ve şimdiye kadar halledilmesi gereken hizmetler, işler var. Zeynel Başkan’dan beklentiler var. Daha iyisini hak ettiğimize inananlarımız var.
 

Ben burada yapılanları da, yapılamayanları da, çabaları da, eksikleri de madde madde saymayacağım. Zaten, bunu özellikle olumsuz tarafı sürekli olarak gündeme getiren belli yapılanmalar, kişiler, gruplar devamlı olarak yapıyor. Benim söylemek istediğim tamamen bambaşka bir boyutu bunun.
 

Doğruyu söylerken de, yanlışı dile getirirken de, başarıyı överken de, eksikliği gündeme getirirken de ölçülü, objektif ve adil olmamız gerekir. Şartları, ortamı, muhatapları, sebepleri tamamen unutarak kimsenin iyiliği, kötülüğü, eksiği fazlası ile dile getirilirse buradan o kişiler için de, bunu yapanlar için de doğru bir sonuç çıkmaz.
 

Şanlıurfa oldukça zor günler yaşıyor. Bu zor günlerin bütün hassasiyetlerini hepimiz hissediyor ve paylaşıyoruz. Bu süreçten geçerken bizim için neredeyse 24 saat gözüne uyku girmeyen, canla başla ve müthiş bir sorumluluk bilinci ile gayret gösteren herkese teşekkür etmeyi bilmeliyiz. Sadece eksiklik, aksaklık, yanlışlık görmeye endekslenmiş nazarlarla ne kendimiz mutlu olabiliriz ne de kimseyi mutlu edebiliriz.
 

Sayın Valimiz Abdullah Erin, Büyükşehir Belediye Başkanımız Zeynel Abidin Beyazgül, Emniyet Müdürümüz Selçuk Doğuş, Sağlık Müdürümüz Emre Erkuş, hastane yöneticilerimiz, hekimlerimiz başta olmak üzere bütün sağlık çalışanlarımız, İlçe Belediye Başkanlarımız, bütün belediye çalışanlarımız, güvenlik görevlilerimiz ve daha nice insan bizim için, sağlığımız için, bu salgın belasını en az hasarla atlatabilmemiz için şehrimize hizmet ediyorlar. Hepsine ayrı ayrı minnet ve şükran borçluyuz. Allah razı olsun.
 

Överken de, eleştirirken de ölçülü olursak; insanları ve gayretleri değerlendirirken adil ve objektif olursak hem insan olarak biz kazanmış oluruz hem de bundan bütün şehir olumlu anlamda yararlanmış olur.