Gözünü kıl çadırda açan, her yıl Anadolu'nun yaylalarında birlikte kilometrelerce yol katettiği hayvanlarına ömrünü adayan 75 yaşındaki Seydi Turan, çocukları gibi birçok insanın da meşakkatli bulduğu için yapmaktan çekindiği hayvancılığı ilerleyen yaşına rağmen severek sürdürüyor. Kırsaldaki Boztepe Mahallesi'nde kurdukları çadırlarda eşinin de desteğiyle yaklaşık 500 koyununa bakan Turan, hayvanları için gece gündüz mesai yapıyor. Baba mesleği hayvancılığı kendisine de geçim kaynağı olarak seçen Turan, henüz hava aydınlanmadan başladığı günün büyük bölümünü koyunlarıyla geçiriyor. Gece sık sık kalkıp kontrol ettiği hayvanlarını, henüz gün ağarmadan besleyen, gerektiğinde hasta koyunlarıyla ilgilenip ilaçlar veren emektar besici, gün boyu neredeyse hiç dinlenmeden işlerini titizlikle yürütüyor. Turan, annesi ölen kuzularla özel olarak ilgileniyor.

- Henüz hava aydınlanmadan başladığı günün büyük bölümünü koyunlarına ayıran Turan, her yıl eşi ve hayvanlarıyla kilometrelerce yol katederek en uygun meraları bulmaya çalışıyor
- Turan: 
- "Ömrüm Şanlıurfa, Elazığ, Bingöl arasında mekik dokuyarak geçti. İşimi bırakmayı düşünmüyorum"

Gözünü kıl çadırda açan, her yıl Anadolu'nun yaylalarında birlikte kilometrelerce yol katettiği hayvanlarına ömrünü adayan 75 yaşındaki Seydi Turan, çocukları gibi birçok insanın da meşakkatli bulduğu için yapmaktan çekindiği hayvancılığı ilerleyen yaşına rağmen severek sürdürüyor.  

Hayvanlarına verimli otlaklar bulmak için yılın farklı dönemlerinde göç etmek durumunda kalan, kış mevsimini daha sıcak olduğu için Şanlıurfa'da geçiren göçerlerden biri de Seydi Turan. Kırsaldaki Boztepe Mahallesi'nde kurdukları çadırlarda eşinin de desteğiyle yaklaşık 500 koyununa bakan Turan, hayvanları için gece gündüz mesai yapıyor. 

Baba mesleği hayvancılığı kendisine de geçim kaynağı olarak seçen Turan, henüz hava aydınlanmadan başladığı günün büyük bölümünü koyunlarıyla geçiriyor.

Gece sık sık kalkıp kontrol ettiği hayvanlarını, henüz gün ağarmadan besleyen, gerektiğinde hasta koyunlarıyla ilgilenip ilaçlar veren emektar besici, gün boyu neredeyse hiç dinlenmeden işlerini titizlikle yürütüyor.

Turan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, baba mesleği hayvancılıkla neredeyse ömrünün tamamını geçirdiğini belirtti.

Kazandığı parayla büyüttüğü 10 çocuğunu da ev sahibi yaptığını anlatan Turan, bir dönem kendisine hayvancılıkta yardım eden çocuklarının, daha sonra şehirde yaşamayı tercih ettiğini söyledi.

Zorluklarına rağmen işini sevdiğini dile getiren Turan, "Mesleğimiz zor. Koyunlar bebek gibidir. Bir an olsun bırakamıyorsun, sürekli bir şeyler yapmak zorundasınız. Kışın buradayız, havalar ısınınca doğuya gidiyoruz. Ömrüm bu hayvanların peşinde gitti. Hep bu şekilde yaşadık ama yaşlanınca zor olmaya başladı." dedi.

Koyunlarını "evladı gibi sevdiğini" ifade eden Turan, şunları kaydetti:

"Hepsini ayrı ayrı tanıyorum. Bir tanesi eksilse fark ederim. Sanki 500 çocuğum var gibi. Evlatlarım evlenince gitti. Ben de burada koyunlarımla kaldım. Çocuklar da gidince neredeyse bütün işleri eşimle yapıyoruz. O da hasta olduğundan işler bana kalıyor. Bahar aylarında iş ağırlaştığı için birkaç çoban tutuyorum. Her birine 3-4 bin lira para veriyorum ama sürekli tutacak durumum yok. Geri kalan dönemlerde sürünün başına ben geçiyorum." 

- "Koyunlar olmadan yaşayamam"

Turan, genellikle hayvansal ürünler tükettiğini, sürekli çalıştığı için doktora neredeyse hiç gitmediğini belirtti.

Hayvancılığı sağlığı el verdiğince sürdürmek istediğini dile getiren Turan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Aslında işimiz sevince zevkli oluyor ama insanlar yapmak istemiyor. Benim çocuklar bile burada büyümelerine rağmen bu işi tercih etmedi. Ömrüm Şanlıurfa, Elazığ, Bingöl arasında mekik dokuyarak geçti. İşimi bırakmayı düşünmüyorum. Erken uyuyorum ama geceleri de kalkıp hayvanları yokluyorum. Sabah namazı olmadan uyanıyorum, abdestimi alıyorum, koyunlara yem veriyorum, kuzuları emziriyorum. Sonrasında dönüp namazı kılıp, kahvaltı yaptıktan sonra işe devam ediyorum. Günde 3 defa yem ve su veriyorum. Bu dönem özellikle kuzulara bir bebek gibi bakıyorum, hepsi torunum, çocuğum gibi. Hayat bu şekilde gitti. Askerlik ve hac dışında bir evde yatmışlığım yok. Ya çadırda ya da hayvanların arasında, merada yatıyorum. Çocuklar şimdi apartman dairesinde yaşıyor. İstesem ben de bırakıp gidebilirim ama her şeye rağmen bu mesleğe devam edeceğim. Koyunlar olmadan yaşayamam. Ölünceye kadar inşallah devam edeceğim."