TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı Şanlıurfa Milletvekilimiz Mehmet Kasım Gülpınar ile gündeme ilişkin…

“Türkiye’ye karşı çifte standart uygulanıyor”

* Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Avrupa Birliği (AB) Uyum Komisyonu Başkanı AK Parti Şanlıurfa Milletvekilimiz Mehmet Kasım Gülpınar ile gündeme ilişkin konuları sizler için konuştuk…

* Yunanistan’ın Fransa’yı arkasına alarak Türkiye’ye karşı bazı hareketler içersine girmesinden, dünyayı etkileyen, birçok insanın ölümüne sebep olan ve halende devam eden Covit19 konusunun ülkemiz ve Şanlıurfa turizmini nasıl etkilediği ve Avrupa Birliği’nin bu konulardaki herhangi bir desteğinin olup olmadığı konularından uzun uzun bilgi aldıktan sonra ülkemiz siyasetinden de bahsederek muhalefetin erken seçim talebi konusunda neler yapıldığı sorularımızı, TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı AK Parti Şanlıurfa Milletvekilimiz Mehmet Kasım Gülpınar’ın cevaplarıyla siz okuyucularımızı bilgilendirmeye çalıştık…

Ülke olarak, hükümet olarak kararlıyız

 Oğuzhan MÜEZZİNOĞLU: Efendim öncelikle gündeme ilişkin konularla ilgili fikrinizi almak istiyoruz. Biliyorsunuz gündemin en sıcak maddesi, Doğu Akdeniz konusu Türkiye’nin gündeminde. Yunanistan kendi deniz milini arttırmak istiyor. Bizde malumatınız var, donanmamızı orda tutuyoruz. Sizce bu konu nereye kadar gider?

Mehmet Kasım GÜLPINAR: Bu son dönemde ülke gündeminde. Ulusal politikamızı da çok yakından etkilendiren, dış politikamızı da çok yakından etkilendiren sıcak ve hassas bir konu. Ve maalesef burada yine bir çifte standart durumu ile karşı karşıyayız. Ve burada Yunanistan’ın ve tabiî ki Avrupa’nın bu güne kadar sorun çıkarmış, hep Avrupa Birliğinin gücünü arkasına alarak özellikle Türkiye ile ilgili meselelerinde fütursuzca hareket ettiği yeni bir örnekle karşı karşıyayız. Biliyorsunuz Akdeniz meselesi Kıbrıs üzerinde cereyan eden bir olay. Kıbrıs’ı çok yakından ilgilendiren bir konu. Bunu Yunanistan Kıbrıs’ın tek başına bir Kıbrıs Cumhuriyeti olmadığını, bir Rum Cumhuriyeti olmadığını bir türlü kabullenmek istemiyor. Ve buradaki, Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde yaşayan bizim ırkdaşlarımızın, ordaki Türkiye Cumhuriyeti Türk vatandaşlarımızın haklarını ve tabiî ki Türkiye’nin haklarını doğal olarak görmezlikten geliyor ve bunu da tamamen Avrupa Birliğinin gücünü arkasına alarak emri vaki bir şekilde, sürekli bunu bu şekilde yönetmeye çalışıyor. Burada yapılan bütün antlaşmalar, münhasır ekonomik bölgeyle ilgili en son biliyorsunuz, Türkiye’nin Libya ile ilgili yaptığı anlaşmadan sonra ciddi bir reaksiyon gösterdiler ve bir çıkmaz içine girdiler. Hiçbir şekilde hesap etmedikleri bir hamleydi. Şimdi ona karşılık uzun bir zaman sonra onlar herhalde düşündüler, taşındılar kendileri Mısır’la imzalama yoluna gittiler ama tabi bu Türkiye’nin haklarının zayi olması anlamına gelmez. Türkiye’nin orada meşru Libya Hükümetiyle anlaşma imzaladığı, münhasır ekonomik bölge anlaşması, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de ve Akdeniz’de özellikle enerji faaliyetlerinin üzerinde yoğunlaşmasına, onların yaptıkları anlaşma hiçbir şekilde engel olacak durum söz konusu değil. Bizim Navteks ilanlarımız, onlar aynı şekilde bizim uluslar arası hukuktan kaynaklanan tamamen legal olan faaliyetlerimiz. Tabi burada özellikle Fransa’yı arkasına alarak, Fransa’da hiç hakkı olmadığı halde müdahil oluyor. Aslında kendisini ilgilendirmediği halde, biliyorsunuz Kıbrıs’ta garantör ülkeler belli. Fransa’nın hiçbir şekilde Kıbrıs meselesi ile uzaktan yakından bir ilgisi olmamasına rağmen ve burada adeta zorbalık yaparcasına oraya askeri kuvvetlerini, deniz kuvvetlerini tahkim ederek sanki Türkiye’yi engelleyebilecekmişiz gibi Yunanistan’ı korumaya geçmesi, müdafaa etmeye geçmesi gerçekten abesle iştigaldir. Bunların hiçbirinden bir sonuç, netice elde edemezler. Biz bu konuda sonuna kadar ülke olarak, hükümet olarak kararlıyız. Ve Türkiye’nin oradaki hem kendi haklarımızı hemde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki vatandaşların hakkını da korumak için elimizden gelen herşeyi yapacağız. Burası ne Ege denizi, ne Akdeniz. Tamamen, özellikle Akdeniz üzerinden düşündüğümüzde Yunanistan’ın şahsi malı değil. Burada Türkiye’nin de hakları vardır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de hakları vardır. Ve bu hakları biz kesinlikle başka birine yedirme taraftarı değiliz ve bizim öyle bir niyetimiz yok. Sadece Antalya körfezine sıkıştırma çabalarını da, özellikle Meis adaları üzerinden yapılan tartışmalarıyla Türkiye’yi Antalya körfezine sıkıştırma çabalarını kabul etmemiz mümkün değil.

En büyük yanlışı Avrupa Birliği bu meselede yaptı

 Oğuzhan MÜEZZİNOĞLU: Peki bu durum Avrupa Birliği sürecinde Türkiye’yi ne kadar etkiler?

Mehmet Kasım GÜLPINAR: Avrupa Birliğini biliyorsunuz, onlar için her zaman bir bahane olmuştur. Dönem dönem biz bunları yaşıyoruz. Sürekli gündeme Türkiye’nin aleyhinde kullanabilmek için hep yeni yeni konuları gündeme getirebiliyorlar. Tabi Akdeniz meselesi daha eski bir mesele. Özellikle Kıbrıs’tan ziyade Akdeniz de enerji faaliyetleri, sondaj faaliyetleri bu olayı başka bir mecraya götürdü, ama sonuçta şimdi bunu bahane edecekler. Türkiye ile müzakerelerin dondurulması veya tamamen sonlandırılması ki, zaten zaman zaman bu tür konularda yüksek sesle dile getiren bazı şahsiyetler oluyor Avrupa’da. Yine şimdi tekrar bu konu gündeme geldi. ‘Türkiye’yle ilişkiler dondurulsun, tamamen bitirilsin, müzakereler sonlandırılsın. Kıbrıs meselesi hallolmadıkça veyahut Kıbrıs meselesi Türkiye ilişkilerimizde bir engeldir, en önemli meseledir’ deyip şimdi gündemin en ön sırasına Kıbrıs’ı aldılar. İnanın bunu da çözsek, halletsek yarın başka bir şey gündeme getirecekler. Yani sürekli Avrupa Birliğinde belli bir kesim hep bahane üreterek Türkiye ile ilgili esas niyetlerini bu şekilde gizleme gayreti içindeler. Bir türlü, maalesef samimi bir şekilde Türkiye’yi istemediklerini yüksek sesle dile getiremiyorlar. Ama her dönem bir konuyu gündeme getirip onu bahane ederek huzursuzluk çıkarıyorlar. Şimdi işte Kuzey Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve sondaj meselesi işte. Konjöktür değişebilir. İleride başka bir konu gündeme gelebilir. Zaman zaman biliyorsunuz, insan hakları, demokrasi konusu gündeme geliyor. Başka meseleler gündeme getiriliyor. Şu anda en sıcak, en hassas konu bu. Ama bu demek değildir ki hepsi böyle düşünüyor. Tabi Avrupa Birliği’nde tam tersi düşünenler de var. Yani Türkiye’yle yani Kıbrıs’la olan meseleyi Avrupa Birliğiyle olan müzakere sürecine yansıtmamayı düşünen, böyle bir talepte bulunmayan bir kesimde var orada. Biz gidebildiği kadar diyalog kapılarını hep açık tutacağız, tutmaya gayret edeceğiz. Bu Avrupa Birliği’nin kendi bileceği iş. Bizim alternatifimiz de var. Bunu her zaman Sayın Cumhurbaşkanımız da telaffuz ediyor. Yani bizim için stratejik hedef belirlemişiz. Avrupa Birliği, işte bakın burada Komisyon var, Komisyonun Başkanı benim. Çok açık bir şekilde burada yaptığımız faaliyet, Avrupa Birliği’ne uyum sürecini legal bir şekilde Meclis çatısı altında devam ettirmek. Bundan daha doğal, daha güzel bir şey olamaz. Fakat Avrupa Birliği bizim bu iyi niyetimize rağmen hala eğer Türkiye’yi dışlama taraftarıysa bunu da kendileri bilirler. Yani konuları bahane etmeye gerek yok. Bunlar tamamen bizim üyelik müzakere sürecimiz altında değerlendirilmeyecek konular. Zaten en büyük yanlışı Avrupa Birliği bu meselede yaptı. Bir türlü bunu da kabul etmiyorlar, itiraf etmiyorlar. Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’ni oraya, ihtilaflı olan bir adanın bir parçasını alıp Avrupa Birliği üyesi yaparak zaten meseleyi çözümsüzlüğe doğru sürüklediler. Kesinlikle zaten böyle bir uygulama hiçbir zaman yoktu, olamazdı da. Avrupa Birliği uygulamaları içinde de, kanunen de böyle bir uygulama yok. İhtilaflı bir toprak parçasında, ikiye bölünmüş bir adanın bir tarafını sizin alıp Avrupa Birliği üyesi yapmanız, kesinlikle kabul edilebilir durum, legal bir durum değil, hukuki bir durum da değil. Baştan bu yanlışı yaparak zaten olayı tamamen çözümsüzlüğe doğru sürüklediniz. Şimdi bunu Türkiye’nin doğal haklarını kullanmasını bahane ederekten olayı Avrupa Birliği üyeliğine müzakere sürecine indirgemek tamamen akıl ve mantık dışı, kabul edebileceğimiz, onay verebileceğimiz bir süreç değil.

En fazla etkilenen sektörlerin başında turizm ve hizmet sektörleri gelir

Oğuzhan MÜEZZİNOĞLU: Peki bu Covid sürecinde Avrupa Birliği ülkelerinin Türkiye’ye seyahat yasağı koyması, yaz geldi, turizm gelirleri azaldı. Bu süreçte Türkiye kaybını nasıl giderir yada Avrupa Birliği Türkiye’ye olan seyahat yasağını ne zaman kaldırır?

Mehmet Kasım GÜLPINAR:Covid sürecini özellikle dünyada ele aldığımızda, en fazla etkilenen sektörlerin başında belkide turizm ve hizmet sektörleri gelir. Yani bu gidiş-gelişlerin, yoğun sirkülasyonun tamamen minimum düzeye inmesi dünyanın birçok ülkelerinde, özellikle geçiminin önemli bir kesimini, milli gelirinin önemli bir kesimini turizmden elde eden ülkelerin ciddi bir şekilde etkilenmesine vesile oldu. Tabi Avrupa Birliği de, bizim en fazla turist çektiğimiz ve bize en fazla turistin geldiği ülkelerin çoğunluğu biliyorsunuz Avrupa Birliğinden, Ortadoğu’yu saymazsak. Avrupa Birliği, yani onlarda bu süreçte mutlaka ekonomik endişelerden dolayı, biraz sanki kendi vatandaşlarına zorluk çıkarma gayreti içine girdiler gibi. Mesela Almanya; özellikle Almanya bize en fazla turist gönderen ülkelerin başında geliyor. Sanki Yaz tatili sürecinde Alman halkı çok yoğun bir trafik halinde. Yaz geldiği zaman, okullar tatil olduğu zaman dünyanın dört biryanına dağılıyorlar. Bunlar özellikle Avrupa içersinde ve özellikle de Türkiye’yi iyi bir şekilde tercih ediyorlardı. Ama bu sene sanki o yoğunluk yaşanmasın diye, o hareketlenme yaşanmasın diye biraz vatandaşlarına çeşitli zorluklar öne sürdüler. Ve kimsenin kolay kolay göze alamayacağı bir süreci öne sürdüler. Benim tahminim okullar açılana kadar, galiba Eylül ayı ortasında bütün okullar açılmış olacak. Orda eyaletlerin dönem dönem farklı, en son açılan eyalet Eylül ayı ortası gibi oldu. Daha sonra söylenilen bu 2. Dalga. Allah korusun yoğun bir patlama, vaka sayısında dünyada çok ciddi bir teyakkuz hali yaşanmazsa, benim tahminim okullar açıldıktan sonra bu tedbirleri biraz gevşetirler diye düşünüyorum. Tahmini olarak söylüyorum ama bu tamamen hastalığının seyrine bağlı tabi. Şu anda yarına yorum yapmamız mümkün değil.

Bu sektörden ekmek yiyen çok insan var

Oğuzhan MÜEZZİNOĞLU: Peki efendim, Covit Urfa’yı nasıl etkiledi. Urfa turizmini, hem inanç turizmini, hem normal turizmini?

Mehmet Kasım GÜLPINAR:Sizde Urfa’yı çok iyi biliyorsunuz ki, diğer yerler ne kadar etkilendiyse Urfa’da maalesef o kadar etkilendi. Çünkü turizm, özellikle iç turizm, son zamanlarda yoğun bir dış turizmde artar. Özellikle Göbeklitepe faktörü vardı biliyorsunuz. Artan bir ivmeyle devam eden bir dış turizm hareketliliği vardı ama maalesef bu süreç bütün o faaliyetlerin askıya alınmasına sebep oldu. Tabi Urfa’da geçimini turizmden sağlayan belli bir kesimde var, özellikle Urfa merkezde. Ve bunların ciddi sıkıntı yaşamasına da sebep oldu. Diğer iller içinde bu geçerli, sadece Urfa için değil. Özellikle turizm ağırlıklı bütün bölgeler için. Karadeniz’i de, bizim Güneydoğu Anadolu bölgesini de sayabiliriz, hatta İstanbul dahil. Ruslar gelene kadar, Almanlar 4 vilayet için yasağı kaldırana kadar İstanbul’da etkilendi. Aslında Antalya için çok önemli. Turizmin en önemli destinasyonlarından biri olan Antalya içinde bu ciddi sıkıntıydı. Bahar aylarında biliyorsunuz, duymuşsunuzdur mutlaka; oteller bomboş, sokaklar bomboş, caddeler bomboş, hiçbir şekilde turist görmeniz mümkün değildi. Ama yazla beraber o bölgelerde biraz hareketlenme oldu. Ama bizim oralara sirayet etmedi. Daha çok deniz, kum turizmi işte o turizm biraz daha belki izole olmaya vesile. Hani böyle daha çok belki normal, turizm faaliyetlerinden daha komplike, orası daha böyle bir izole olabilecek. Plaj, deniz o tür ortamlar biraz daha avantajlı tabi. Umarım en azından belki çok kar etmezler ama hiç değilse zarar etmesinler. Temennimiz o. Çünkü bu sektörde çalışan, bu sektörden ekmek yiyen çok insan var. Yani onların işsiz kalması, onların aşsız kalması çok ciddi sıkıntı. Artık turizm gelirinden ziyade onu düşünmemiz lazım.

Herhangi bir ekstra faaliyet, ekstra bir yardım söz konusu değil

Oğuzhan MÜEZZİNOĞLU: Peki efendim; Avrupa Birliği’nin Covit’ten dolayı Türkiye’de projelere destek kapıları açık duruyor mu, yada Covit’ten dolayı proje geliştirmek isteyenlere Avrupa Birliği Komisyonu ve gerek İstanbul’daki Çalışma Ofisi olsun, bunlar arasında Covit desteği oluyor mu? En çok merak edilen konulardan biri bu. Türkiye destek veriyor vatandaşına biliyoruz. Avrupa Birliği, Dünya Bankası bunlarda kendi ülkelerinde destek oluyor.

Mehmet Kasım GÜLPINAR:Yok, bu konuyu ilgili kurumlar daha iyi değerlendirirler ama benim bildiğim kadarıyla Covit desteği adı altında herhangi bir ekstra faaliyet, ekstra bir yardım söz konusu değil. Çünkü herkesin kendi sıkıntısı var. Hatta öyle durumlar oldu ki; biliyorsunuz Türkiye’nin yardım ettiği birçok ülke oldu. Yani en gelişmiş ülkeler bile, gerçekten olayı ilk başlarından hatırlarsanız, çok ciddi sıkıntı yaşadılar. Hele özellikle malzeme konusunda. Ne yapacaklarını şaşırdılar. Bir keşmekeş yaşandı. Allah’tan Türkiye o konuda daha disiplinli, daha bilinçli bir şekilde olaya müdahil olduğu için bir taraftan kendi yaralarını sararken, bir taraftan da diğer ülkelerin yaralarına merhem olmaya gayret ettiler. Ama en gelişmiş ülkelerin, Avrupa Birliğinin en gelişmiş ülkelerinin bile ekonomik anlamda gözünüzde çok büyüttüğünüz, hiçbir şekilde kolay kolay zarar görmez diye düşündüğünüz birçok ülke ilk dalga geldiğinde biliyorsunuz çok ciddi sıkıntı yaşadılar. Ne yapacaklarını şaşırdılar. Bir maske dahi bulmak oralarda ciddi bir sıkıntıydı. Onun için o durumda olan birilerinin tekrar, ‘ben başka yere yardım edeyim, ilave bir yardım çıkarayım’ gibi bir durum söz konusu olamaz. Ama normal seyrinde devam ediyor biliyorsunuz. Fonlar devam ediyor aynı şekilde. Bir ara fon kesintisi konuşulmuştu, öyle bir şeyden de vazgeçtiler. En azından o da Türkiye için bir avantaj. Fon kesintisi olsaydı o da ikinci bir, üçüncü bir yanlış olacaktı tabi, Türkiye’yi cezalandıracağız diye. Ama Covit süreci onu da askıya aldı. Herkes kendi derdine düştüğü için şu anda ilk başlardaki gibi, eskisi kadar Türkiye ile uğraşamadılar. Uğraşmak isteyenler oldu ama dediğim gibi herkes kendi derdine düştü, önce can.

Avrupa Birliği’nin bunlara yönelik yeni bir çalışması söz konusu değil

Oğuzhan MÜEZZİNOĞLU: Peki efendim; Avrupa Birliği ile yaşanan Türkiye’nin en büyük sıkıntılarından biri de Suriye’den gelen mültecilerin, Avrupa kapılarını Türkiye’nin açmasıyla Avrupa’ya akın etmesi oldu. Orda insanlık dramı yaşandı. Sonra tekrar Suriyeliler ve yabancılar Türkiye’de kalmak için geri döndüler, geçebilen gitti. Tabi bundan en çok etkilenen illerden biri Şanlıurfa oldu. Nüfus yoğunluğu arttı. Nüfus kültüründe demagojik yapı biraz daha değişti. Urfa, Antep, Hatay sınır hattı olan illerde Covit sayısı biraz daha gözle görülür şekilde artış içinde. Bu süre zarfında Avrupa Birliği Türkiye’deki Suriyeliler için, bunların iş durumları, Covit’ler, korunmaları ve Avrupa’ya geçişleri için yeni bir şey başlattı mı, bu süreçte bunlar nasıl etkilenir?

Mehmet Kasım GÜLPINAR:Hayır, biliyorsunuz hiçbir şekilde Avrupa Birliği’nin yeni bir faaliyeti, bunlara yönelik yeni bir çalışması söz konusu değil. Tabi bu kaçak geçişler üzerinden, Ege Denizi’nden özellikle Yunanistan’a doğru bir hareketlenme halen devam ediyor. Bunlarla ilgili Avrupa Birliği’nin şu anda kesinlikle gündeminde hiçbir şekilde böyle bir konu yok. Herhalde tahminim, bu hastalık ta söz konusu olduğu için fazla bir hareketlenme de söz konusu değil. Çünkü Avrupa’nın da durumu vahim, biliyorsunuz bazı ülkelerde özellikle göçmenlerin çok yoğun tercih ettiği belli başlı büyük, o zengin dediğimiz ülkelerde şu anda eskisi kadar bir hareketlenme olmadığını düşünüyorum. Herhalde göçmenlerde onu hesaplıyordur. Çünkü şu anda bulunduğu yerde durmak en avantajlısı. Oraya gittiği zaman başına ne geleceği, birde hastalık riskiyle karşı karşıya kalmaması mümkün değil. Böyle bir riskle ilaveten gitmek ve orada tedavi edilememe riski çok büyük ihtimal. Bu durumu da mutlaka değerlendiriyorlardır. Onun için bu Covit süreci bu sirkülasyonu da minimum düzeye indirdi diye düşünüyorum. Çünkü dikkat ederseniz hiç gündemde değil. Dediğim gibi; bazen münferit bir şekilde Yunanistan’a doğru bir hareketlenme ve onların geri püskürtmesi ve Türkiye’ye doğru yönlendirmesi, Yunanistan’ın onları almaması bunlar rutin. Eskiden de yaşanan olaylar ama çok yoğun bir şekilde değil. Yaz mevsimi, baktığınızda çok yoğun bir hareketlenme olması lazım. Çok yoğun bir geçiş olması lazım ama nadir. Münferit bir şekilde nadir düzeyde kalan bir hareketlenme söz konusu. Bence şu anda o mülteci hareketlerini de bu süreç minimum düzeye indirdi. Avrupa Birliği’nin gündeminde şu anda fazla bir şey yok, bu konuyla ilgili. Çünkü fazla muzdarip değiller. İlk başta gelenleri bir tarafa koyarsanız yeni bir akım, yeni bir hareketlenme söz konusu olmadığı için onlarda gündemine almış değiller bu konuyu.

Türk siyasi hayatına yeni partilerin dahil olması muhtemel

Oğuzhan MÜEZZİNOĞLU: Son olarak; toparlayacak ve ülke siyasetine de gelecek olursak, CHP’de bölünme söz konusu. Başkan Erdoğan ve Bahçeli’nin Meral Akşener’i kendi taraflarına çekme ve Bahçeli’nin de ‘geri dön’ çağrısı var. Ülke siyaseti nereye gidiyor?

Mehmet Kasım GÜLPINAR:Evet; tabi ittifak meselesi biliyorsunuz geçen seçimde ilk defa denendi. Burada bazı yerlerde hiçbir şekilde Milletvekili çıkarma şansı olmayan bazı partiler, bu büyük bir parti de olabilir, oralarda hiç tabanı olmadığı halde, hiçbir şekilde Milletvekili çıkarma şansı olmadığı halde bazı partilerin ittifak sayesinde belli vilayetlerde Milletvekili çıkarması ve Mecliste sandalye kazanması, benim tahminim ister istemez bu bölünmeleri biraz körüklüyor. Çünkü %1’in bile önemli olduğu bir sistemde hem bunu pazarlık konusu yapmak isteyen bazı partiler, bunlar az düzeyde de olsa, küçük düzeyde de olsa bu partilerin ölçeği. Bence önümüzdeki dönemde biraz daha fazla yeni partilerle yüz yüze kalabiliriz. Türk siyasi hayatına yeni partilerin dahil olması muhtemel. Dediğim gibi bunu bir pazarlık konusu yapma olabilir, herhangi bir ittifaka dahil olarak azda olsa bir Milletvekili sandalye sayısı elde etme şansı olabilir. Normalde bu kadar yeni kurulmuş küçük partilerin hiçbir şekilde şu andaki mevcut eski sistemi göz önüne aldığınızda hiçbir şekilde Mecliste sandalye kazanma şansları yoktu. Ama şimdiki bu ittifaklar vesilesiyle bu şansı elde ettikleri için, herhalde tahminim buna tenezzül eden yeni yeni yüzler, eski yüzler belki ama yeni partiler olarak Türk siyasi hayatında yerini almanın gayreti içinde olacaklar. Bu ittifakların Türkiye’de yeni bir anlayışla getirdiği bir düzene doğru gidiyor Onun semeresini bu seçimde göreceğiz aslında. Geçen seçimde ilk defa denendiği için insanlar belki bunu çok değerlendirme şansı bulamadı. Ama şimdi hesap, kitap işi daha fazla yapılacak. Esas semeresi önümüzdeki seçimde alınacak. Buna yönelik dediğim gibi; ittifaklar arayışlar içinde olacaklar. Küçüklü, büyüklü partiler hangi ittifakta bir araya gelecekler, onun hesabını yapacaklar. İttifakta yer alırsak bundan ne elde ederizin hesabını yapacaklar. Yani önümüzdeki dönemde farklı bir sistem olacak.

2023’e kadar yeni bir seçim mantıklı da değil

Oğuzhan MÜEZZİNOĞLU: Efendim; muhalefet kanadının erken seçim beklentisi var. Türkiye bir erken seçime gidebilir mi 2021 yılında, Covit de biterse.

Mehmet Kasım GÜLPINAR:Ben öyle bir ihtimal vermiyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız da telaffuz etti, O da söyledi. 2023’e kadar yeni bir seçim mantıklı da değil. Olası da görmüyorum ben açıkçası. Muhalefet bunu neye istinaden söylüyor, ne bekliyor, onu bende bilmiyorum. Ama onlar tabi her zaman ümit içinde. Her zaman muhalefetin yıllardır Türkiye’de düşüncesi bu. Ne kadar geç olursa o kadar muhalefette kalacaklar tabi. Sanki ‘yeni bir seçim olsa iktidarı ele geçirebilir miyiz’ mantığıyla hareket ediyorlar ama tamamen bunlar olasılıklar. Muhalefetin kendi kafasında değerlendirdiği olasılıklar. Ama bir seçimin, Allah korusun olağanüstü bir durum olmadıkça erken bir seçimin faydası yok. Geçmişte bunları gördük. İki senede, üç senede yapılan seçimlerin hiçbir şekilde ülkeye, istikrara hiçbir faydası olmaz. Normal şartlar altında değerlendiriyorum bunu ben. Onun için muhalefetin böyle bir teklifte bulunması da çok mantıklı değil. Türkiye’nin sağlığı açısından, selameti açısından çok sağlıklı görmüyorum ben bu talebi.

Çok farklı bir süreç yaşıyoruz

Oğuzhan MÜEZZİNOĞLU: Son olarak neler söylemek istersiniz?

Mehmet Kasım GÜLPINAR:Çok farklı bir süreç yaşıyoruz Oğuzhan bey. Bu bütün dünyayı etkileyen bir süreç. İster istemez siyaseti de çok yakından etkiledi. Şimdi bizim alıştığımız siyaset; tabi bu güne kadar hep birebir temas, yüz yüze, insanlarla iç içe olan bir toplumuz zaten. Toplum olarak böyle bir gelenekten geliyoruz. Kaynaşmayı seven bir toplumuz. Geleneklerimizde, kültürümüzde böyle bir şey var. Tabi siyasetçi olunca bunu daha fazla ileri götürme ihtiyacı da duyuyorsunuz. Ve daha çok toplumun içinde yer almanız gerekiyor. Veya yer almazsanız sıkıntı yaşıyorsunuz Türkiye şartlarında. Fakat öyle bir noktaya geldik ki bu gün, bırakın yakın teması, toplum içinde yer almayı, mümkün mertebe herkes kendini muhafaza etmeye gayret içine girdi. Öncelikle sağlık diyoruz tabiî ki. Allah korusun kötü bir dönem, zor bir hastalık. Hastalığın yakaladığı insanları az çok tanıyoruz artık. Hepimizin etrafında, yakınında böyle bir hasta mevcut. Allah rahmet etsin, vefat edenler oldu. Ve bunları gördükçe tabi sizin birinci hedefiniz sağlığınızı muhafaza etmek, hem kendinizin hem de etrafınızdakilerin sağlığını tehlikeye atmamak olunca, siyaseti de öncelikli sıraya oturtamıyorsunuz maalesef. Bu iş tahmin etmediğimiz, hiç beklemediğimiz süreç. Geçen sene bu dönemler düşündüğümüzde, bir sene sonra böyle bir sürecin yaşanacağını söyleselerdi, inanın hiç kimse buna ihtimal dahi vermezdi, bütün dünyanın bundan etkileneceğini. Parlamenter diplomasi de bu işin içinde. Mesela siyasetçi sadece yurt içi değil, işte bizim komisyon olarak ele aldığımız parlamenter diplomasi boyutu da var. O tamamen sıfır düzeye indi. Ne bir şekilde siz gidebiliyorsunuz, ne karşı taraftan kimse gelebiliyor. Diyalog olmadan parlamenter diplomasi yürütmeniz mümkün değil. Bunların hepsini bütünüyle düşündüğümüzde çok da faydalı olmayan, sağlıklı olmayan bir süreç maalesef. Yani biz şu anda tamamen bu Covit sürecinin ne zaman biteceğine dair demeçlere, araştırmalara odaklanmış durumdayız. Hepimizin gözü bu sürecin ne zaman biteceği, nasıl biteceği, kendiliğinden mi biteceği veyahut bir tıbbi müdahaleyle mi, aşıyla mı veya başka bir şekilde ilaçla mı bu işin biteceğinin takibi içersindeyiz. Yani başka bir şey düşünemez hale geldik. Çünkü dediğiniz gibi; bir kapının kolunu açarken bile düşünür hale geldik. Ancak bir yerden sonra insanlar bu hayatın böyle devam edemeyeceğini düşünür olacaklar. Şimdi bence bu kavram üzerinde durmak lazım. Yeni normal kavramı ben çok sağlıklı bulmuyorum. Yeni normal dediğiniz zaman, insanlar sanki ebediyyen böyle bir yaşayış içinde olacaklar mı. Bak şimdi bu maskemiz şu an için normal, evet. Ama yeni normal dediğiniz zaman, sanki bundan sonra hayatınızın geri kalan safhasında da sanki maske ile hayatınızı devam ettirecekmişsiniz gibi bir algı içine insanlar girebilir. Bence burada geçici normal tabirini kullanmak daha uygun olur. Ben bunu bir iki yetkili arkadaşa da söyledim; keşke bunu geçici normal olarak kulanınki, insan psikolojik olarak yeni normal dediğiniz zaman bir müddet sonra, ‘ben bununla yaşamak zorunda değilim’ deyip maskeyi atabilirler. Geçici normal veya geçici olarak veya virüs ilacı bulunana kadar, virüs mutasyona uğrayana kadar, ilelebet hiçbir virüs bugüne kadar kalmamış. Allah’ın takdiri, bilemeyiz ama bugün bütün salgınlara baktığımızda, tıbbın, teknolojinin hiç olmadığı dönemlerde dahi veba salgınları üç yüz sene, dört yüz sene önce baktığımızda kendiliğinden bir müddet sonra ortadan kalkmış. Evet, çok insanı öldürmüş, çok kişinin canını yakmış ama bir müddet sonra ortalıktan kalkmış, bitmiş kendiliğinden. Sonra ilaçlar bulunmuş, aşılar bulunmuş bazı virüsler için. Bugünde tıbbın, teknolojinin bu kadar geliştiği bir dönemde elbette ki Allah’ın izniyle bir çare bulunacaktır. Derdi veren Allah, devasını da vermiş, devasız dert yaratmamıştır. Ama yeni normal dediğiniz zaman benim kafamda bir algı oluşuyor. En başta ben kendimden örnek vereyim; sanki hayatımın bundan sonraki safhasında ben hep maskeyle gezeceğim, hep elimde dezenfektan olacak, hep cebimde dezenfektan olacak, her gittiğim yerde acaba bunda var mı, acaba şu arkadaşta var mı, hep bu endişe içinde yaşayacağım diye düşündüğünüz zaman bir müddet sonra insan isyan eder, ‘ben kabul etmiyorum, ne olursa olsun’ der. Bence yeni normal kavramı yerine geçici normal kavramını kullanmak. Bir müddet idare edeceğiz diye karşılamak lazım. Ona ikna edersek bir sorun olmaz inşaallah. Derdi veren Allah, devasını da vermiş, devasız dert yaratmamıştır.

Oğuzhan MÜEZZİNOĞLU: Çok teşekkür ederiz..

Mehmet Kasım GÜLPINAR:Çok sağolun…

(KAYNAK: ULAKÇI)

Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:

“Derdi veren Allah, devasını da vermiş, devasız dert yaratmamıştır. Yalnız ölüme çare yoktur.” [Taberanî]

Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed sallallahü aleyhi vesellem; “Vebâ olan yere girmeyiniz ve vebâ olan bir yerden, başka yerlere gitmeyiniz, oradan kaçmayınız” buyurmuştu.

[Bilindiği gibi; Veba hastalığı da şimdiki Coronavirüs gibi o zamanlar çok bulaşıcı ve öldürücü bir hastalık idi…]

Mehmet Kasım GÜLPINAR kimdir?

Mehmet Kasım Gülpınar; 20 Eylül 1969’da Şanlıurfa Siverek’te doğdu. Babasının adı, Eyyüp Cenap, annesinin adı Asuman’dır.

Siverek’te İlkokulu okuyup daha sonra Ankara Özel Tevfik Fikret Lisesinden mezun oldu. (Mehmet Kasım Gülpınar, okuma yazmayı 4-5 yaşında öğrenmiş olduğundan, ilkokulda Öğretmenler Kurulu kararı ile zeki olması sebebiyle 1. sınıfı hiç okumadan bir üst sınıfa geçmiştir.)

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. TÖMER’de öğretmenlik yaptı. Dış Ticaret Müsteşarlığı İGEME’de Mütercim olarak çalıştı. Özel bir TV kanalında Diplomasi Muhabirliği yaptı. Devlet Bakanlığında Özel Kalem Müdürlüğü ve Siyasi Danışmanlık. Sanayi ve Ticaret Bakanlığında Siyasi Danışmanlık görevlerinde bulundu.

  1. Dönemde Şanlıurfa’dan AK Parti Milletvekili seçildi. Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyeliği, Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi (AİBPA) Türk Gurubu Üyeliği, Türkiye-Fransa Parlamentolar arası Dostluk Gurubu Başkanlığı, AB Uyum Komisyonu Üyeliği, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) üyeliği, Dışişleri Komisyonu Üyeliği ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) üyeliği görevlerinde bulundu. 25. ve 26. Dönem AK Parti Şanlıurfa Milletvekili seçildi. 26. Dönem AB Uyum Komisyonu Başkanı ve Karma Parlamento Komisyonu üyesi. Türkiye- Romanya Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı görevlerinde bulundu.

AB Uyum Komisyonu Başkanı ve Türkiye-Fransa Parlamentolar arası Dostluk Gurubu Başkanı. Fransa Cumhurbaşkanı tarafından Legion d Honneur nişanı ile taltif edilmiştir.

Çok iyi düzeyde Fransızca, İngilizce ve Farsça, iyi düzeyde Arapça ve orta seviyede Almanca bilen Mehmet Kasım Gülpınar, evli ve 3 çocuk babasıdır.

KİŞİSEL BİLGİLER:

Doğum Yeri: Siverek

Doğum Tarihi: 20.09.1969

EĞİTİM:

1987-1992              Ankara Üniversitesi DTCF Arap Dili ve Edebiyatı

1980-1987              Ankara Özel Tevfik Fikret Lisesi

1976-1980              Siverek Dumlupınar İlkokulu ve Ankara Çankaya İlkokulu

PROFESYONEL DENEYİM:

2009’dan beri          Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Uzman (TBMM Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda Geçici Görevli),

2007-2009              Sanayi ve Ticaret Bakanı Sn. Zafer Çağlayan’ın Siyasi Danışmanı,

2005-2007              İstanbul Mv. Sn. Güldal Akşit’in TBMM Danışmanı,

2003-2005              Devlet Bakanı Sn. Güldal Akşit’in Siyasi Danışmanı ve Özel Kalem Müdürü,

1997-2003              Dış Ticaret Müsteşarlığı İGEME’de Mütercim,

1994-1997              Özel bir Televizyonda Diplomasi Muhabiri (Sarı Basın Kartı Sahibi),

1993-1994              Ankara Üniversitesi TÖMER’de Türkçe Öğretmeni,

YABANCI DİLLER:

                               Okuma                    Yazma                    Konuşma                Kurum

İngilizce                   Çok İyi                     Çok İyi                     İyi                            Tevfik Fikret Lisesi

Fransızca                Mükemmel              Mükemmel              Çok İyi                     Tevfik Fikret Lisesi

Arapça                    Çok İyi                     Çok İyi                     Çok İyi                     A.Ü. DTCF

Farsça                    Çok İyi                     Çok İyi                     İyi                            A.Ü. DTCF

Almanca                  İyi                            İyi                            Orta                        Dış Ticaret Müsteşarlığı

SOSYAL FAALİYETLER:

–              Ankara Şanlıurfalılar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi

–              Boks Federasyonu Dış İlişkiler Komitesi Üyesi

–              Tekvando Federasyonu Dış İlişkiler Komitesi Üyesi