2019 yılı aralık ayından beri COVID-19 salgını tüm dünyaya yayılarak bir pandemi haline gelirken, salgını sınırlandırmaya yönelik uygulanan tedbirler (sosyal mesafe, okul kapanmaları, ev karantinaları) hem Türkiye’de hem de dünyanın birçok yerinde devam ediyor. 

Kısıtlamaların yaşandığı bu süreçten en çok etkilenen grup ise çocuklar ve ergenler oldu. Salgını ve virüsün yayılım hızını azaltmak amacı ile alınan tedbirler çocukların hem fiziksel hem de psikolojik iyilik hallerinde bozulmaya neden oluyor.

Şanlıurfa Harran Üniversitesi Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Dr. Öğr. Üys. Fethiye Kılıçaslan yaptığı yazılı açıklamada bu süreçte çocuklarda ve gençlerde artan ekran maruziyetinden bahsetti. 

Dr. Kılıçaslan yazılı açıklamasında, “Salgın nedeniyle çocukların büyük kısmı okula gidemedi, parka az çıktı, arkadaşlarıyla bir araya gelemedi ve bu yüzden zamanın çoğunu evde geçirmek zorunda kaldı. Bir yandan derslerin çevrimiçi ortamda ekrandan takip edilmesi diğer yandan da evde boş zaman etkinliği olarak TV, tablet ve telefon ile vakit geçirilmesi çocuklarda ekran maruziyetini arttırdı.” dedi. 

Son zamanlarda polikliniklere başvuran ailelerin en çok şikâyetçi olduğu konunun çocuklarının ekran kullanımına sınır koyamaması olduğunu ifade eden Dr. Fethiye Kılıçaslan, bu durumun çocukları ve gençleri kötü yönde etkilediğini dile getirdi. 

Dr. Kılıçaslan açıklamasında şu ifadeleri kullandı: 

“Ne yazık ki çocuk ve gençlerin büyük kısmı gün içerisindeki zamanlarının çoğunu ekran başında geçiriyor. Özellikle internette, akıllı telefonlarda, çevrim içi ve çevrim dışı oyunlarda, video-dizi-film izlemede harcadıkları ortalama günlük saatleri salgın öncesine göre önemli ölçüde daha yüksek. Çoğu aile ‘Hocam, çocuğumuz sadece uyuduğunda telefonu elinden bırakıyor, tuvalete bile telefonla giriyor, bizimle yemek yemiyor, ders çalışmıyor, sınır koymaya çalıştığımızda şiddetle karşılık veriyor’ diyor.

Yapılan çalışmalar da çocukların teknoloji kullanımının neredeyse iki katına çıktığını söylemekte. Her yaştan çocuk için, bu krizden önce günün ortalama 3 saatini ekran karşısında geçirdiği bildirilirken, salgın sonrası ekranı yaklaşık 6 saat kullandığı belirtiliyor. Ancak biliyoruz ki çoğu çocuk ve genç için gerçek süre çok daha fazladır. Ekran kullanımı fazla olan çocuklarda uyku sorunları, beslenme ve yeme sorunları, daha az kitap okuma, aile ve arkadaşlarla daha az vakit geçirme, kaybetme korkusu, depresyon, anksiyete gibi ruhsal sorunları, zayıf vücut imajı ve kendilik algısı, okul notlarında düşme gibi sorunlar görmekteyiz.

Diğer önemli bir konu da normalde ergenlik döneminde gördüğümüz ruhsal sorunları artık çok daha küçük yaşlarda görmeye başladık. Bunların arasında da ciddi olumsuz/hayati sonuçları olan yeme bozuklukları bulunmaktadır. Çocukların yaşlarına uygun olmayan reklam ve içeriklere maruz kalmaları, sağlıksız alışkanlıkları özendirme ve siber zorbalık gibi olumsuzluklarla karşı karşıya kalmaları da kaçınılmaz durumlar arasındadır.”

Şanlıurfa Harran Üniversitesi Hastanesi  Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Dr. Öğr. Üys. Fethiye Kılıçaslan, özelikle salgın koşullarında çocuklarımızın ve gençlerimizin sağlıklı ekran kullanmaları konusunda neler yapabiliriz?  Sorusuna cevap vererek ailelerin bu konuda neler yapılabileceğini şu şekilde ifade etti: 

“Bu dönemde en önemli nokta ailelerin çocukları için günlük rutin bir hayat çerçevesi oluşturmasıdır. Sabah kalkış saati, yemek saatleri, ders ve oyun saatleri esnek olsa bile programlanmalıdır. Çocuklara öncelikli olarak bu sürecin bir tatil olmadığı, okulun geçici bir süre ‘evde okul’ şeklinde devam edeceği, ekranı bir tür ‘akıllı tahta’ olarak görebilecekleri söylenebilir. Bu dönemde ödevlere yardım etmek, ödev kontrolü yapmak, aşırıya kaçmadan online derslere eşlik etmek faydalı olacaktır.

Bu süreçte ebeveynlerin çocuklarıyla iletişimi arttırmaları, yalnızlığı hafifletmek için ortak oyunlar oynamaları, fiziksel aktiviteyi teşvik eden etkinlikleri beraber yapmalarını şiddetle tavsiye etmekteyiz. Uygun teknoloji kullanımı ve teknoloji bağımlılığı gelişmemesi için ebeveynler kendilerinin ve çocuklarının telefon/bilgisayar kullanım saatlerini düzenlemeliler. Günün belli saatlerinde, kısıtlı sürelerle kullanmaları teşvik edilmelidir.

Tüm aile bireylerinin günün en az 2 saatinde TV, telefon ve tableti bir kenara bırakıp ortak bir aktivite yapmaları çok önemli. Anne ve babaların da çocuklarına rol model olmaları için kendi ekran kullanımlarını sınırlandırmalı. Ebeveynler, çocuklarının maruz kaldıkları içeriklerin uygunluğu konusunda emin olmalılar, gerekirse önce izleyip kontrol etmeliler ve gençlerin sınırlarına saygı göstermek şartıyla çevrimiçi ortamda ne yaptıklarından haberdar olmalılar.”

Dr. Kılıçaslan yazılı açılamasını şunları ekleyerek tamamladı:  “Bilgisayar ve televizyonun çocukla konuşularak kullanılması, bilgisayarın sürekli açık olmaması ya da sürekli olarak hazırda bekletilmemesini; bilgisayarın salon ya da oturma odası gibi yalnız kalınmayan ve açık bir ortamda olmasını önermekteyiz.”