Tarihi anlamanın ve dersler çıkarmanın daha geniş bir süreci gözlemlemek ve değerlendirmekle mümkün olabileceğini kaydeden Vali Erin, batılı zihniyetin Malazgirt’te aldığı yenilginin rövanşını 851 yıl sonra Anadoluyu işgal ederek almaya çalıştığını ancak yine büyük bir bozgun yaşadığını söyledi.

Vali Erin, mesajında şunları dile getirdi:

Büyük Selçuklu Hükümdarı Sultan Muhammed Alparslan öncülüğündeki Türk milletinin Anadoluya hakim olarak tarihin akışını değiştirdiği 26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferinden 851 yıl sonra, ulusal varlığı sona ermiş varsayılan bir milletin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk Başkumandanlığında yeniden bağımsızlığını kazandığının tüm dünyaya ilan edildiği 30 Ağustos Zaferi çoğu yönden birbirine benzer.

İmanın küfre galebe çaldığı Malazgirt ovasındaki savaşta, 25 bin Selçuklu süvarisi, 50 bin süvarilik Bizans ordusuna karşı savaşmış ve İla’yı Kelimetullah misyonuyla Anadoluyu İslam hakimiyetine katmayı başarmıştı.

Bugün, dünyanın dört bir yanında zulüm ve sömürünün baş aktörü olan batılı zihniyetin, insanlığa başta eşitlik olmak üzere ilim, irfan ve medeniyet getiren İslam hakimiyetine düşmanlığının eseri olan haçlı hareketinin tek amacı, Malazgirt’in intikamını alarak yeniden Anadolu’ya hakim olmaktı. Yüzyıllar boyunca bu amaçla giriştikleri türlü hile, işgal ve katliamlarının hedefi sadece buydu.

Yüzyıllar boyu süren çabalarıyla parçaladıkları Osmanlı İmparatorluğunun son kalesi olan Anadoluyu ele geçirmek isteyen batı zihniyeti de askeri güç ve donanım bakımından Malazgirt’te olduğu gibi yine bizden üstündü. Ancak sayının ve donanımın gücü, 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’da da inanç ve irade karşısında bir kez daha yenildi. Malazgirt Zaferinin yıldönümü olan 26 Ağustos 1922 tarihinde, Türk topçusunun atışı ile başlayan büyük taarruz sonucu, işgalci Yunan ordusu büyük kayıplar vererek Anadoludan kaçmış, Başkomutanları Trikopis de Malazgirt’te esir alınan Romen Diyojen ile aynı kaderi paylaşmıştı.

Anadoludaki düşman işgalini sona erdiren 30 Ağustos Zaferi, İzmir’in kurtarılması ile taçlanırken, sömürgecilerin bütün beklentileri boşa çıkarılmıştı.

Esaret kabul etmeyen, vatan toprağı, bayrak ve kutsal saydığı tüm değerler uğruna canlarını ve mallarını seve seve feda eden aziz Türk milletinin tarihine altın harflerle yazılan bu zafer, gelecek nesillere aktarılması gereken, milli birlik ve beraberlik heyecanımızı canlı tutmamızı sağlamak açısından son derece önemlidir.

Özgürlük ve bağımsızlığını, bölünmez bütünlüğünü aziz şehitlerinin kanları ve canları pahasına elde eden Türk milleti, çağdaş dünya devletleri arasında her alanda yükselmeye devam ederken elbette engellemelerle karşılaşmaya devam edecektir.

Yakın tarihimizde şahit olduğumuz, başta batılı devletlerin güdümündeki terör örgütlerinin ülkemize yönelik saldırıları, şanlı Türk ordusunu ele geçirmeyi göze alacak kadar sinsi planlar yapıp, azgınlaşarak 15 Temmuz darbe girişiminin gerçekleştirilmesi, yüz yıllık planlarının milletimizin birlik beraberliği karşısında birkaç saatte çökmesi, düşmanlarımızın büyük darbe vurduk diyerek sevindikleri anda şanlı ordumuzun başlattığı Fırat Kalkanı harekatı ve bugün de devam eden ekonomik savaşa baktığımızda ‘tarih tekerrürden ibarettir’ demekten kendimizi alamıyoruz.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, savaşı “Savaş ve çarpışma demek, yalnız iki ordunun değil, iki ulusun bütün varlıklarıyla, bütün mallarıyla, bütün maddesel ve ruhsal güçleriyle karşılaşması ve birbirleriyle vuruşması demektir” şeklinde tanımlar.

İşte bu tanıma uyan yüksek bir şuurla düşman karşısına dikilen aziz milletimiz, sadece ordusuyla değil, canı, malı ve sarsılmaz inancıyla düşman karşısına dikilmiş ve zaferler elde etmeyi başarmıştır.

Madem ki tarih tekerrürden ibarettir, o halde gelecek nesillerimize tarihimizi çok iyi öğretmeli, tarihten dersler çıkarmalarını sağlamalı, çocuklarımızı ve gençlerimizi de bu bilinçle yetiştirmeliyiz.

Bu duygu ve düşüncelerle, bugün kutladığımız 30 Ağustos Zafer Bayramının, şanlı tarihimizin her safhasını en iyi şekilde anlamamıza vesile olmasını diliyorum. Bu şanlı zaferin elde edilmesinde üstün gayretleri olan Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını bir kez daha minnet ve şükranla anarken, Malazgirt’ten Sakarya’ya, Dumlupınar’dan 15 Temmuz’a kadar sayısız kahramanlık destanını kanlarıyla yazan, sınır ötesinde ve terörle mücadelede aynı ulvi amaç için canlarını veren tüm şehitlerimizi rahmetle yâd ediyorum.

Bayramımız kutlu olsun.