Hikmet ehli zatlar

Muhterem Kardeşlerim…

Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz. 

Efendim;

Enver Ören abi için herkes, “Çok iyi bir idareciydi, çalışanların patronu değil abisiydi, çok cömertti” gibi şeyler söylüyor. Dinî yönünden de bahsedenler oldu. 

Muhtelif yazarlardan birkaç örnek verelim:

Maneviyat dünyamızın kandillerinden biriydi. Hüseyin Hilmi Işık’ın yakını ve hâl ehliydi. Seyyid Abdülhakim hazretlerinin yolundan gidiyordu. (Mustafa Ünal)

Örnek alınacak, hayat deneyimleri ders olarak okutulacak bir insandı. (BİK Genel Md. Mehmet Atalay)

Çok yetenekli, çok başarılı, çok renkli ve çok boyutlu insanları tanımış olabilirsiniz. Ama “İyi insan” olmak başka bir niteliktir. O, benim hep “İyi bir insandı” diye hatırlayacağım kişidir. (Mehmet Barlas)

Değerli yazarlar, Enver abiyi de ebedîleştiriyor. Bu arada değerli oğlu Mücahid Ören’in bayrağı dalgalandırmaya devam edeceğinin işaretini yıllar önce bildirmişti. (Kenan Akın)

Allahü Âlem inanıyorum ki O yine, orada da gülüyordur. Ancak arkada ağlayanlar bıraktı. Güle güle Enver Ağabey! Sen selam söyleyeceklerini bilirsin. (Ozan Arif)

Sadece bana değil binlerce kişiye ağabeylik, babalık yapmıştı. Yaşadığımız müddetçe ona duacı olacağız.(Yavuz Bülent Bakiler)

Onun bize en kıymetli emaneti, mahdumu Ahmet MücahidÖren Bey’dir. Onun liderliğindeki bu hizmet bayrağı daha yükseklere taşınacaktır. (Celal Koyuncu)

Ömrü boyunca yayınladığı kitaplarla Müslüman dünyasına hizmet etti. (M. Emin Birpınar)

O vefat etti, şimdi Âlemler ağlıyor. (İrfan Söyler)

Onu gerçekten tanıyanın hayatı değişir. Sadece güler yüzüne, cömertliğine ve sabrına hayran olanlar hakikate kıyasla nasipsizdir. (Murat Başaran)

D

ünyanın her tarafındaki Müslümanlara hep yardım elini uzattı. Kırım’dan Afganistan’a, Bosna Hersek’ten Sudan’a, Somali’ye; dünyanın en ücra köşelerine kadar, hizmet kervanlarını yolladı. “O, garip ve uzak beldelerde, öz yurdundan daha fazla tanınıyor ve biliniyor” denebilir. (İsmail Kapan)

Binlerce seveni, sohbetini dinleyebilmek için can atarlardı. (Ali Zeki Osmanağaoğlu)

Hayata ve insana cemaatçilik anlayışıyla değil, Ehl-i Sünnet ve Cemaat ölçüsüyle baktı. (Rahim Er)

Hikmet ehli bir zatı kaybettik. Şimdi bu hizmetlerin devam etmesi için yapılacak şey, bu misyonu yüklenen, hizmet bayrağını eline alan Ahmet Mücahid Ören Beyin etrafında istikrar içinde yek kalp, yek vücut, yek cihet olarak kenetlenmektir. (Fevzi Kahraman)

28 Şubat sürecinde Genelkurmay Başkanı, “Enver Bey’e selam söyle, Türkiye Gazetesi’nin içerisinde irticaî yayınların yapıldığı iki sayfayı kaldırsın. Buradaki yayınlar bizi üzüyor” demişti. Ben de durumu Bizzat Enver abiye aktardım. Bana, “Bizim Devletimizle ve Ordumuzla kavgamız yoktur. Biz o iki sayfayla insanlarımıza dinimizi öğretmeye çalışıyoruz. Bu gazeteyi de bu iki sayfa için çıkarıyoruz. O iki sayfa kaldırılırsa gazeteyi temelli kapatırız” diye cevap vermişti. (Nuri Elibol)

Nuri Bey’in yazdıkları doğrudur. Yani gazete o iki sayfa için çıkarılıyordu. Bizim Sayfa’yı yıllarca yöneten biri olarak, Enver abimizin, “Gazete bir zarftır. Mektup kısmı Bizim Sayfa’dır. Gazeteyi Bizim Sayfa için çıkarıyoruz. Allah saklasın, spor veya haberler için çıkarmıyoruz” dediklerine çok şahit oldum.

O sıralarda, 28 Şubatçıların sevdiği biri, Bizim sayfayı kaldırmıştı. Günlük yazılarımı da azalttı. Bana da, “Bu gazetedir, dinî yayın yapılmaz. Âyet ve Hadislerle dolu yazı yazılmamalı” demişti. Enver abiye, “Türkiye baskısından Bizim Sayfa kaldırıldı, bari Avrupa baskısında devam etse uygun olur mu?” diye teklifte bulunmuştum. Uygun bulmuşlardı. 28 Şubatçıların adamı, durumdan haberdar olunca, buna da mani olmuştu. O devirde çok zulüm görmüştük.

Sayın Nuri Elibol, Ankara’dan telefon etti. “Sizin Gayrimüslimlere Kâfir demenizden rahatsız olan bazı çevreler, “Nasıl olur da, Enver beyin gazetesinde, böyle yazılar çıkabiliyor” diye bana söylediler. Ben de Enver beyden önce size bildireyim dedim” diye beni ikaz etmişti. Osmanlının son dönemlerine doğru da Gayrimüslimlere Kâfir denmesi yasaklanmıştı. O zaman bir paşa, duruma çok üzülerek, “Duyduk duymadık demeyin. Bundan sonra Kâfire Kâfir demek yasaktır” demişti. 28 Şubat dönemi de İttihatçıların dönemini aratmıştı.

Yine yetkili biri, Sohbet köşesindeki dinî yazıları uygun görmeyip yeni bir şekil verilmesi için beni çağırdı. Oradan geçen başka bir yazara, “Sen de gel” dedi. Onun fikrini de aldı. O arada “Tinerci çocukları koyalım” teklifi geldi. Ben hayret içinde kaldım. Daha sonra, birini göndererek, yorulmuş olacağımı, üç beş ay dinlenmemi söyledi. Açıkça, “İşine son verdim” diyordu. Durumu Enver abiye bildirdim. Enver abi, Bizim sayfadaki dinî yazıların kalkacağını duyunca çok üzülmüş, “Bir daha böyle bir şey olursa hemen bana bildir” demişlerdi. Bu olay da, Enver abinin dinî yazılara ne kadar çok önem verdiğini göstermektedir.

Gazetenin başına gelenler, TGRT’ye gelmedi mi? TV’lerin lüzumunu bilen Enver abi, imkânsızlık içinde TGRT’yi kurdu. TGRT’nin kısa zamanda Türkiye’nin her yerinde izlenme rekorları kırması üzerine, çekemeyen çevreler devreye girerek TGRT’yi diğer kanallardan farksız hâle getirmişlerdi. Daha sonra TGRT’yi satmak zorunda kaldık.

Enver abinin, diğer iyi özellikleri de, zaten dindarlığından, hocasından aldığı feyizlerden kaynaklanmaktadır. Büyük zatlar, kendilerine gelen maddî manevî her nimeti hocalarından bilirlerdi. Bunun için merhum hocamız, “Abdülhakim efendiyi tanıdıktan sonra, elime geçen beş kuruşu kendimden bilsem helak olurum. Hepsi efendi hazretlerinin bereketidir” buyurmuştu. Enver abi de böyleydi. Her konuşmasında merhum hocamıza teşekkür ederdi. “Hocamız olmasaydı beni nereden tanıyacaktınız?” der, hep merhum hocamızdan bahsederdi. Seadet-i Ebediyye’deEnver abi için, “Hüseyin Hilmi Işık’ın en çok sevdiği talebesi ve damadıdır. Ehl-i Sünnet bilgilerinin basılmasına ve yayılmasına çok hizmet etmiştir” deniyor.

Hafta sonu çıkan yazılarda, niye hikmet ehli zat denmiyor da, “Hikmet ehli zatlar” deniyor? Çünkü oradaki yazılar, tek zata ait değildir. Çeşitli Âlimlerin, çeşitli kitaplarından alındığı için öyle deniyor. Mesela bir cümlesi İhya’dan alınıyor, bir cümlesi Mektubat-ı Rabbani’den, bir cümlesi Abdülkadir-i Geylani hazretlerinin kitaplarından alınıyor. Çok Âlim olduğu için zatlar deniyor.

Dini yazılarda büyükler denince, genelde Evliya zatlar ve Âlimler anlaşılır. Eğer bu sözü İmam-ı Rabbani gibi tasavvuf silsilesi olan zatlar söylemişse, onlar da hocalarını kast ediyorlardır. Ev içindekilerden bahsedilirse, ana baba ve dedeler kast edilir.

Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)