Gazeteci Burcu Çetinkaya, Şanlıurfa'da yaşayan Suriye Haseki Müftüsü İbrahim Nakşibendi'nin oğlu Muhammed Mazhar Nakşibendi ile röpörtaj yaptı. ''Suriye’deki savaş sebebiyle ülkemizde birçok Suriyeli mülteci var. Bir kısmı avukat, bir kısmı öğretmen, bir kısmı imam, bir kısmı meslek sahibi değil, bir kısmı öğrenci… Bir kısmı dilencilik yaparak hayatını kazanmaya çalışıyor ve bu da bir çok insanı bezdirmiş durumda. Sonuçta en çok mülteciye kapısını açan ülke olarak Suriyeliler sıklıkla gündemimizde bizlerin de. Şanlıurfa’da uzun süredir yaşayan eski Suriye Haseki Müftüsü İbrahim Nakşibendi’nin oğlu Muhammed Mazhar Nakşibendi de kendisi gibi savaş çıktığında Türkiye’ye yerleşmiş. Ben ise Urfa’da arapça özel ders almak için bir öğretmen ararken kendisiyle yollarımız kesişti. Bu alçakgönüllü güzel insan, Suriye’de hali vakti bir hayli iyiyken, hem babasının medresesinde eğitmenlik yaparken, hem de ilim üzerine hayatını sürerken, 16 çocuğuyla beraber şu anda Şanlıurfa’da hayatını sürdürmeye çalışıyor. Ben kendisinden arapça dersi aldığımda ise ilimden para alınmaz deyip, ücret almayacak kadar da ince düşünen bir insan kendisi. Hamile eşi, evdeki kalabalık nüfusa rağmen, kahveyi, yemeği, ikramı hiçbir zaman eksik etmedi kendisini ziyaretlerimizde. Ben de bugün kendisinin bizzat yaşadığı evinden olma hikâyesini sizlere aktaracağım… Ne zaman Urfa’ya geldiniz? 2.5 sene önce. Önceden nerede kalmaktaydınız? Suriye’de Haseki şehrinde. Babam Haseki Müftüsü idi. Türkiye’ye gelmeden önce Suriye’de durumunuz nasıldı? Babamın medresesi vardı. Şehir müftüsüydü. 400 öğrencisi vardı. Ben de medresede öğretmendim. Camimiz de vardı ve ben caminin imamıydım. Arabamız, evimiz vardı. Çok şükür halimiz iyiydi. Siz oradayken Suriye’de durum nasıldı? Daha iyi miydi bugüne göre? Hafız Esad Cumhurbaşkanı olduğu zamandan beri Suriye’de zulüm vardı. Hürriyet, özgürlük yoktu. İnsanlar arasında fark vardı. Esad ailesinin veya Baas Rejiminin arkadaşı olanların durumu iyidi. Esad ailesi, Suriye’nin tümünün kendi kontrollerinde olmasını istedi. Her şey kendilerinin olsun istedi. Ticaret, petrol, her iş onların elinden geçmeliydi. Zulüm vardı, istediğinizi konuşamıyordunuz. Siz veya babanız Beşar Esad’ı gördünüz mü? Babam çok gördü, çok gitti yanına. Savaşı hükümet başlattı, millet başlatmadı. Mısır, Libya, Tunus’taki ayaklanmalar başladığında, Suriye’deki halk da hazırdı. Herkes hakkını istiyordu. Hükümet de milleten korkuyordu. Sokakta çok asker vardı. Dera şehri vardı bize yakın, oradaki çocuklar duvara Esad hakkında yazı yazmışlar. Çocukları hapise attılar, tırnaklarını söktüler, kulaklarını kestiler. 8-10 yaşındaki çocuklardı bunlar. Babaları babamdan yardım istedi. Babam da Beşar Esad’ın yanına gitti. Kendisine nasihatlar verdi. Bu çocukları bırakmasını istedi. Suriye’deki fitneyi, ateşi bitirmesini istedi. Ateş sarmadan iyice, durdurmasını söyledi. Beşar Esad nasıl cevap verdi? Dinledi babamı. Tavsiyesini sordu. Babam da insanları yatıştırmasını, bu fitneyi söndürmesini tavsiye etti. Hapiste zulüm görenleri bırakmasını söyledi. “Biz de ulemalar olarak size destek veririz, yanınızda oluruz” dedi. Suriye’yi kurtarmak için bunları yapmamızın şart olduğunu söyledi. Beşar Esad ise, “doğru söylediğini” kabul etti. “Haklısınız” dedi, babama. “Söylediklerinizi yapacağım, bir hafta içinde başlayacağım yapmaya” dedi. Sonra İran’la konuyu istişare etti ve milletin isteklerini yapmasının kendisini zayıflatacağını söylediler. İlk başta milletin elinde silah yoktu. O zaman insanlara yaklaşabilirdi Esad. 6 ay insanlar sadece Cuma günleri toplanıp, haklarını seslendirdiler, silahsız. Babanız gittikten sonra o çocukların akıbeti ne oldu serbest kaldılar mı peki? Hayır, bırakmadılar. Suriye’deki durumu sizin bildiklerinizle özetler misiniz? 2500 camiyi harap ettiler. 300-400 bin insan öldü diyorlar ama gerçekte bir milyon insan ölmüştür. Esad’ın gerçek zulmünü tanımayan çok insan var dünyada. 80 fabrika ve iş yeri harap edildi, çalışmaz hale geldi. Milyonlarca insan mülteci oldu. Binlerce küçük çocuk öldürüldü. 50-70 bin insan sakat kaldı. Kullandığı silahlardan evler yandı, insanlar yandı, köyler yandı. Uçaklarla şehirlerin üzerine bombalar atıldı. 200 bin insan hapislerde çürüdü. Belki 20-15 bin kadın hapiste askerlerin tecavüzüne uğradı. Hapiste insanları aç bıraktılar. İnsanlar açlıktan kedi eti, köpek eti yedi. Bir çok çocuk, yaşlı açlıktan öldü. Resimlerini gördüm. Hapiste 20 bin kişi yemek vermedikleri için açlıktan öldü. Birleşmiş Milletler nerede? Hâlâ duymuyorlar, tam olarak birşey yapmıyorlar. Arap devletleri kabul etmiyor mültecileri, Avrupa kabul etmiyor. Ama Türkiye yine kabul etti, misafir etti. Şimdi sizin şehrinizde durum nasıl? IŞİD girdi şehrimize. Şehrimizi yıktılar. Gidiyorlar yine sonra geliyorlar. IŞİD hakkında ne düşünüyorsunuz? IŞİD müslümanlığı kullanarak, İslam ismini kullanarak hareket ediyor. Katiller, hainler. Allah’tan korkmuyorlar. Onlar İslam adıyla hareket eden, hak ehli değil, zulüm ehlidirler. 4-5 sene önce IŞİD’in gelişini hissetiniz mi? Tahmin eder miydiniz? Hiç tahmin etmezdim. Biz Suriye’den geldiğimizde IŞİD diye birşey yoktu. Babanız şu an nerede? Beraber mi geldiniz? İstanbul’da oturuyor. Beraber geldi, o benden 5-6 ay önce geldi. Urfa’ya taşındığınızda nelerle karşılaştınız, komşularınız nasıldı, zorlukları nasıl aştınız? Haseki’yi terketmeden önce, en son evimize kadar mermiler girdi, yakınımıza bomba düştü camlarımız patladı. Çocuklarım korktu, elektrik yoktu, ekmek yoktu, su yoktu. Çocuklarım açlıktan ağlıyordu. Kıştı, hava soğuktu. Bir çantaya eşyalarımızı, kıyafetlerimizi koyduk ve herşeyi bırakıp geldik. Burada Türkiye Devleti bize çok yardım etti. Yemek veren vakıflar oldu. Türk halkı da çok yardım etti bizlere. Burada başınıza hiç kötü bir olay geldi mi? Kötü davranan oldu mu? Bu meseleyi şöyle anlatayım. Urfa’ya geldiğimde bir çok insan tanıyordum zaten. Valiyi, Belediye Başkanını, bir çok ilim adamını tanıyordum. 5 ay Valilik için mülteci kampında Kur’an öğretmenliği yaptım. Kamplarda doktor var, ilaç var, alışveriş imkânı veriyor devlet, herşey hazır. Ama her zaman Suriyeli veya Türkiyeli fark etmez. Her milletin yüzde yüzü iyidir diyemeyiz. Mutlaka arada iyiler de vardır kötüler de vardır. Kötüler yüzünden iyilere haksızlık yapmamak lazım. Kaç çocuğunuz var? Evli olan çocuklarım var. İlk eşimden 6 çocuğum var. İkinci eşimden de 5 oğlan, 7 de kız çocuğum var. Yani toplamda 18 çocuğum var. Çok çocukla hayat nasıl? Zor mu? Çocuklar iyi terbiye aldığında, iyi insan olurlarsa, sayıları az veya çok fark etmiyor. Yeter ki çocuklar iyi insan olsun. Allah’a şükür ben çocuklarımdan memnunum. Rızıkları ise, zaten Allah’tandır. Çocuklarınız okula gidiyor mu? Türkçe biliyor mu? Okula gidiyorlar. Türkçe öğreniyorlar, bir kısmı öğrendi. Ben az biliyorum ama öğrenmek istiyorum. Siz şu an burada ne işle meşgulsünüz? Bir süre kamplarda Kur’an öğrettim. Kur’an tefsiri öğretmenliği yapıyorum. Arapça dersi de veriyorum. '' Röpörtaj: Burcu Çetinkaya Fotoğraflar: Nedim Atilla (Türkiye) İlgili Galeri