Göbeklitepe ve Çadırsaray'ın anlatıldığı yazı da şu ifadeler yer aldı;

''Yerleşim yeri olarak kullanılmadığı bilinen ve tapınmaya hizmet eden Göbeklitepe, şaşırtıcı anıtsal mimarisiyle 2018 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girdi. Türkiye’de de’’ 2019 Göbeklitepe Yılı” ilan edildi. Henüz küçük bir bölümü çıkarılan Göbeklitepe, yaklaşık 12 bin yıllık geçmişiyle insanlık tarihini değiştirdi. Dünyanın bilinen en eski ve en büyük tapınma (kült) merkezi sayılan Göbeklitepe ile dinsel inanışın yerleşik yaşama geçişteki etkisi kanıtlandı.

Harran Ovası’na hakim, bu tarih öncesi yerleşimin sınırlı bir bölümü kazılsa da, sıra dışı bulguları Neolitik Çağ’la ilgili pek çok bilgiyi altüst etti. Şanlıurfa’nın Örencik Köyü yakınlarındaki Göbeklitepe kazılarını 1995’te Alman arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt başlattı ve 2014’deki ölümüne dek 20 yıl sürdürdü. Göbeklitepe; avcı-toplayıcı yaşamı, tarım ve hayvancılığa geçişi, tapmak mimarisi ve sanatın doğuşunu anlamamıza önemli katkılar sağladı. Varlığını M.Ö. 8 bin dolaylarına kadar sürdürdükten sonra terk edildi. Başka ya da benzer amaçlarla kullanılmadı.

DÜNYANIN EN ESKİ İNANÇ MERKEZİ

Göbeklitepe’deki en ilgilnç buluntular, boyu 6 metreyi, ağırlığı 40 tonu bulabilen ‘T’ formlu anıtsal dikilitaşlardır (Steller). Bu gizemli dikilitaşların 10-12 tanesi dairesel planda dizilerek araları taş duvarlar ile örülmüştür. Ortadaki bir çift karşılıklı büyük dikilitaş ile çevresindeki dikilitaşlar yuvarlak ya da oval kapalı mekânlar oluşturur. Kazılar neticesinde bu mekanların altı tanesi ortaya çıkarılmış olsa da jeomanyetik ölçümlerle bu mekanların 20’yi bulduğu biliniyor.

Dikilitaşların çoğunda insan, hayvan ya da soyut semboller var. Taşa işlenen bu en eski rölyeflerin yanı sıra üç boyutlu hayvan kabartmalarına da rastlanıyor. Gövdesinde el, kol ve parmak motifleri bulunan dikilitaşlarsa stilize insan heykelleri olarak yorumlanıyor. Karşılama bölümünden kazı alanına servislerle bir dakikada ulaşılıyor. Girişteki animasyon ve bilgilendirmeler kaçırılmayacak türden. A, B, C ve D olarak bölümlendirilen kazı alanı, yürüyüş gezi güzergahı ile çevrilmiş ve üstü kapatılmıştır.

Şanlıurfa kültür turizmi kadar inanç turizmi ve gastro turizminde de ev sahibidir.

Buralar Mezopotamya toprakları ve görmeyenleri meraklandıran, görme imkanı bulanlara da hayranlık uyandıran bu toprakların şehrine sevdalı başarılı isimleri de vardır.

Gastrotourism Turkey okuyucularını Şanlıurfa’nın yetiştirdiği, Şanlıurfa Anadolu Türkmenler Derneği Başkanı, Tutap Güneydoğu Temsilcisi ve bugünlerde Şanlıurfa’da Turizm İşletmeciliği ile Tarihi, Kültürü, Gastronomiyi Turizmle buluşturmanın öncülüğünde pay sahibi olan Hasan Çay’ın başarı hikayesi ile tanıştırmak istiyorum. Aslında Anadolu Kervanı programımın izleyicileri kendisini yakından tanıyor çünkü; “Göbeklitepe Çadır Saray” işletmesinin hayalini ilk kez bizimle ve izleyicilerimizle paylaşmıştı. Sayın Başkan ile sohbetlerimizde Şanlıurfa’yı ve Şanlıurfa’nın ihtiyaçlarını çok konuşmuştuk…

Göbeklitepe gibi bir mirası dünya tanıyordu ama Şanlıurfalılar şehrini tanıyor muydu? Tabi ki yapılacak çok iş vardı.

Sayın Çay, Göbeklitepe Çadır Saray projesini bizlere anlatırken Şanlıurfa için önemli bir kazanım olacak diyordu ve hikayenin tüm detaylarını dinlerken bizler bile bu kadarını hayal edememiştik.

Tam her şey çok iyi olacak, turizmde bir çığır açılacak derken pandeminin başlaması ile zor günleri her sektör gibi kendileri de yaşadılar. Bir söz vardır girişimciler için, “umut varsa girişimci de vardır, umut yoksa girişimci yoktur”.  Yüksek tutulan umut girişimcilerin ayakta kalmasını sağlamıştır.

Zaten ticaret, riskleri ile beraberdir. İşte tam bu noktada deneyimli, istikrarlı, donanımlı Hasan Çay, sektöre kendisini kabul ettirmiş ender isimlerdendir. Henüz projenin inşa aşamasında gözümüzün gördüğü bereketli topraklarda Harran Ovasının çekimlerini yaparken Hasan Bey şöyle söyledi: “Fatma Hanım, ben buralara domates, biber, patlıcan, kavun, karpuz ne üretebilirsek ekeceğim. Buraya gelenler bahçeden istediklerini toplayabilecek. Ağaçlar, çiçekler ekeceğim bu gördüğün yerlere.” Zaten bizim de istediğimiz buydu. İşletmecideki vizyon…

Şunu söyleyebilirim ki birçok yer gezdim. Bizim yörük-türkmen kültürümüz kıl çadırdan gelir. Şehirlerde kıl çadır konseptini çok gördüm. Kıl çadırda gözlemeler yapılır, ayranlar ikram edilir, misafirler ağırlanır. Ve Şanlıurfa Göbeklitepe Çadır Saray tüm unsurları birleştiren bir konsept ile hem göze, hem kulağa, hem mideye, hem eğitime, hem tarıma, hem sağlığa, hem de mutluluklara etkendi.

Burada minyatür Göbeklitepe ile tarihin içinden geçiyor, doğanın temiz havası ile sabahı selamlıyor, Karacadağ doğal köy kahvaltısı, meşhur Urfa Mutfağı, çiğ köftenin has lezzetini, tarlada yetişen ürünleri kendi elinizle dalından toplamanın keyfini yaşayabiliyorsunuz.

Sıra gecesi veya Sıra geceleri ya da Urfa’da bilinen adıyla “Sıra Gezmek” Türkiye’de Şanlıurfa iliyle özdeşleşen halk kültüründe ses, saz ve söz üzerine sohbet yapılan toplantı ve aktüalite meclisidir. Sıra gecesi tam anlamıyla baştan sona musiki, muhabbet ve edebiyat bütünü olarak da bilinir. Göbeklitepe Çadır Saray’da sıra gecesi sohbetinin keyfini doyasıya yaşayabiliyorsunuz. Butik otel işletmeciliğinin en göz dolduran otantik halini burada hissedebiliyor, kıl çadır nostaljisi ile sağlıklı bir uyku uyuyabiliyorsunuz. Tesisin Göbeklitepe Ören yolu güzergahında bulunması, Göbeklitepe ziyaretçilerinin de ilgisini çekiyor.

Göbeklitepe Çadır Saray’a gelen bazı yabancı gezginler misafirperverlikten, yemeklerden ve hizmetten duydukları memnuniyeti kaleme alıyor, bazıları da videolar ile bloglarında yayınlıyor. Toplantıların, düğün organizasyonlarının ve turistlerin uğrak adresi Göbeklitepe Çadır Saray, Şanlıurfa’nın tanıtımına büyük katkı sağlıyor.

Sayın Başkan Hasan Çay’ın başarı yolculuğundaki azmi, çabası ve kültür sevdasını tebrik ediyor başarılarının devamını diliyoruz.''

Hasan Çay: İktidar yüzü göremeyecekler!