Kültür-Sanat

Şanlıurfa'da 15 Asırlık Kasr-Ül Benat 'Kızlar Sarayı'

Araştırmacı / Fotoğrafçı Mehmet Sadık Alican, Soğmatar'ın 17 kilometre kuzeydoğusunda, Betik'in ise 10 kilometre doğusunda yer alan Kasr-Ül Benat'ı görüntüledi. Alican, tarihi mekanla ilgili arşivlerden edindiği bilgileri de verdi.

İşte o yazı ve sarayın fotoğrafları...

Soğmatar'ın 17 km. kuzeydoğusunda, Betik'in 10 km. doğusundadır. Köy meydanındaki ağılların ihata duvarlarında bolca kullanılan blok taşlardan, burada büyük yapı kalıntılarının mevcut olduğu anlaşılmaktadır. 1911 yılında Urfa'yı ziyaret eden İngiliz Araştırmacı Bayan Gertrude Bell tarafından çekilen Kasr-ül Benat'taki bu yapıların fotoğrafları İngiltere/New Castle Upon Time Üniversitesi arşivlerinde muhafaza edilmektedir.

Soğmatar'daki Süryânice yazıtlı Kutsal Tepe'nin bir benzeri Kasr-ül Benat'ta bulunmaktadır. Köyün kuzeyindeki bu kayalık tepede 10'dan fazla Süryânice yazıtın bulunması, burayı “Yazıtlı Tepe” olarak adlandırmamıza sebep olmuştur. Kutsal Tepe'nin M.S. II. yüzyıla tarihlenen yazıtlarından biraz daha geç dönemlere, III. veya IV. yüzyıllara tarihlenen ”Yazıtlı Tepe” yazıtları stil olarak ta Soğmatar yazıtlarından farklılık göstermektedir.

İki yada üç konturlu olarak yazılmış bu yazılar Süryâni Kaligrafi sanatının Urfa ve çevresinde bilinen tek örnekleri olması bakımından önem taşımaktadır. Tepenin güneybatı kesiminde oldukça iri harflerle kayaların üzerine üç konturlu olarak kazınmış bir yazıtta “Kust....” kelimesi okunabilmektedir. Yazıtın son harfleri toprak altında kaldığından tamamını okumak mümkün olmamıştır.

Yazıtlı Tepe'de Tarih Araştırmacısı Selahaddin E.Güler tarafından okunan diğer Süryânice yazıtlarda; “Ben Sargis”, “Ben Gebar'u”, “Amaryu”, “Ben keşiş Şim'un”, “Ben Demet(ri)ono” gibi keşiş isimleri tespit edilmiş olması, Kasr-ül Benat'ın bir keşiş merkezi olduğu fikrini doğurmuştur.

Soğmatar'da Pagan inancını yansıtan yazılara Kasr-ül Benat'ta yer verilmemiş olması bu fikri güçlendirmektedir.

“Yazıtlı Tepe” üzerinde ayrıca; biri tepenin güneybatı yamacında küçük, diğeri bunun 100 m. kuzeydoğusunda biraz daha büyük, üçüncüsü bunun kuzeydoğusunda tepenin zirvesinde olmak üzere, kaya zemine oyulmuş labirent şekilleri bulunmaktadır. Ortadaki bir motifinden gelişen bu şekillerin mahiyeti anlaşılamamıştır.

“Yazıtlı Tepe'nin güney kesiminde ve köyün doğusundaki kayalık yamaçta, mağaralar ve kaya mezarları yer almaktadır. Bunlardan en büyüğü ve işçilikli olanı “Yazıtlı Tepe”nin güney yamacındaki 8 arkosoliumlu kaya mezarıdır. Arkosoliumların silmeli kemerleri birbirine bağlı olarak mezarın üç yönünü dolaşmakta, aralarındaki boşluklarda kabartma haç ve çiçek motifleri yer almaktadır. Mezarın güneye bakan giriş cephesindeki Süryânice yazıtlarda burada yatan şahıslardan “Keşiş Abrohom” adı okunabilmektedir. Bu mezarın bir benzeri Şanlıurfa il merkezinin güney kesiminde “Ehber” (Abgar) olarak adlandırılan dağlık alanda bulunmaktadır.

Kasr-ül Benat'taki mimari elemanların lento silmeleri, Korint üslubundaki sütun başlıkları, Senem Mağara da olduğu gibi Urfa merkezindeki Ulu Cami'nin yerinde bulunan Aziz Stefanos Kilisesi'nden kalma kemer, lento ve sütun başlarına büyük ölçüde benzemektedir.

Ancak, Kasr-ül Benat sütun başlıkları Aziz Stefanos Kilisesi'ndekilere göre daha sade ve süslemesizdir. Bütün bunlara dayanarak Kasr-ül Benat yapılarını, IV. yüzyıl sonlarına tarihlemek mümkündür.

Sarayın giriş kapısı olduğu söylenilen kapıdan içeri girince yaklaşık on metre ileride solda bulunan oda da erkek tavuz kuşu kabartması ilk defa tarafımızca fotoğraflanmıştır !

Köyün bir çok yerinde mangala oyunu oynana iki sıra halinde yedili oyuklar ve ayrıca hiç girilmemiş mağaralar ve sarnıçlar mevcut.

Köy halkı kendi imkânlarıyla fotoğraflardaki bir çok yapıyı koruyarak günümüze ulaşmasını sağlamış.

Ayrıca yazıda geçen " Ehber " ( Abğar ) dağındaki bu yapının benzeri olan mekân tahrib edilerek yok olma seviyesine gelmiştir.

Kaynak : Kültür bakanlığı e-kitap wep sayfası

Sanat tarihçisi :

Cihat Kürkçüoğlu

Araştırmacı yazar

Selahattin Güler

ve ŞURKAV derğisi

Fotoğraflar ve yazı : Mehmet Sadık Alican