Muhterem Kardeşlerim…

Yalan söylemek büyük günahtır. 

Bir Âyet-i Kerime meali şöyledir:

“Yalan söyleyenler, iftira edenler, ancak Allahü Teâlâ’nın âyetlerine inanmayanlardır. İşte onlar, yalancıların ta kendileridir.” [Nahl 105]

Yalan, günahların en çirkini, ayıpların en fenası, kalbleri karartan bütün kötülüklerin başıdır. 

Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki:

“Yalan, nifak kapılarından biridir.” [İbni Adiy]

“Mümin, her hataya düşebilir, ama hainlik yapamaz ve yalan söyleyemez.” [Bezzar]

“Doğru olun, doğruluk iyiliğe, iyilik ise, Cennete çeker. Yalandan sakının, yalan fücura, fücur ise Cehenneme götürür.” [Buhari]

“Sözle çıkarılan fitne, kılıçla çıkarılan fitne gibidir. Yalan söylemek, iftira etmek ile çıkarılan fitne, kılıçla çıkarılan fitneden de kötüdür.” [İbni Mace]

“Pazarcıların çoğu facirdir! Çok yemin ederek günaha girerler ve yalan söyleyerek alışveriş yaparlar.” [Hakim]

“Aldatan Cehennemdedir.” [Taberani]

“Yalan yere yemin büyük günahtır.” [Buharî]

“Danışana, yalan söyleyen kimse, ona hıyanet etmiş olur.” [İbni Cerir]

“En büyük günah, yalan yere yemin etmektir.”[Buharî]

Peygamber Efendimiz, yalan söyleyenin ağzının bir taraftan kulağına kadar demir çengelle yırtılacağını, diğer tarafa geçildiğinde, önceki yırtılan tarafın iyi olacağını, sonra iyi olan tarafın tekrar yırtılarak bu şekilde Kıyamete kadar, kabrinde azabın devam edeceğini bildirmiştir. (Buharî)

Bir genç, Peygamber Efendimize, üç büyük günaha yakalandığını bildirdi. Bunlardan biri yalandı. Peygamber Efendimiz, “Yalanı benim için terk et” buyurdu. Genç, peki diyerek gitti. Bir günahı işleyeceği zaman, “Eğer bu günahı yaparsam, Resulullah sorduğunda, evet dersem suçum meydana çıkar. Hayır dersem, yalan söylemiş, verdiğim sözü tutmamış olurum” diye düşündü. Diğer iki günahı da bıraktı. (Şir'a)

Büyükler buyuruyor ki:

Oğlum, yalandan sakın, o serçe eti gibi tatlıdır. Ondan az kimse kurtulur. (Lokman Hakim)

Allah indinde en büyük hata, yalan konuşmaktır. (Hazreti Ali)

Yalancı ile cimri Cehenneme girer, ama hangisi daha derine atılır, bilmem. (Şabi)

Doğru ile yalan, biri diğerini çıkarıncaya kadar kalbde boğuşur. (Malik bin Dinar)

İçi dışına, sözü işine uymamak, nifaktandır. Nifakın temeli ise yalandır. (Hasan-ı Basrî)

Eshab-ı kiram indinde yalandan daha kötü bir şey yoktu, çünkü onlar, yalanla imanın bir arada bulunamayacağını bilirlerdi. (Hazret-i Âişe)

Birini üzmemek, kalbini kırmamak için mesela, başka şehirde oturan annemiz sağlığımızısorduğunda, hasta olsak bile "çok iyiyim" diyoruz. Hasta olduğumuzu söylersek üzülüp vesvese yapabilir. İyiyim dememiz caizdir, günah değildir.

Biri yiyecek bir şey ikram edip de sorarsa veya sormadan, hiç beğenmediğimiz halde "çok güzeldi, ellerinize sağlık" dememiz de caizdir. Hatta aynı konuşma o kişinin gıyabında geçerse, mesela, ev sahibinden ayrıldıktan sonra biri "yemek nasıldı, beğendin mi diye" sorarsa, beğenmesek de "evet, güzeldi" demek de caizdir.

İslamiyet ile idare edilmeyen yerlerde, kendimize zararı gelecekse idarecilere yalan söylemek caiz olur. Namaz kıldın ve okula geç kaldın, nerede idin denince, doğru söylersek bir zarar gelme durumu varsa yalan söyleyebiliriz, bu dinimizin emridir. Hatta mecbur kalınca küfrü gerektirici söz bile söylenir, önemli olan kendimize zarar gelmemelidir.

Müşrikler, Hazreti Ammar’a, babasına ve annesine [Sümeyye Hatuna] işkence edip, sıcak kum içine gömerler ve üzerinde et pişecek kadar sıcak taşları gövdelerine dizerlerdi. Sonra "Lat ve Uzza putu, Muhammed’in dininden iyi de" derlerdi. Demeyince de işkenceyi artırırlardı. Bir keresinde Resul-i Ekrem, “Sabredin ey Yaser ehli! Size vaat edilen yer Cennettir” buyurdu. Yaserlerin müşriklerden gördüğü işkence, dillere destan olmuştur. İşkenceye uğramadığı günleri yoktu. Bir gün Hazreti Sümeyye’yi iki devenin arkasına bağlamışlar işkence ediyorlardı. Nihayet Ebu Cehlin kamçılarına dayanamayıp şehit oldu. Hazreti Yaser’i de şiddetli işkence ile öldürdüler. İslam’da ilk şehit olan bunlardır. Hazreti Ammar, kâfirlerin zorlamaları üzerine dediklerini diliyle söyledi. Resul-i Ekrem Efendimize, Ammar kâfir oldu dediler. Buyurdu ki:

“Hayır o kâfir olmaz. Baştan ayağa kadar iman ile doludur.” [İbni Mace]

“Allahü Teâlâ imanı Ammar’ın tepeden tırnağa bütün vücuduna sindirtmiştir. İman onun et ve kanına karışmıştır. O hak neredeyse orada yer alır. Onun vücudundan herhangi bir şey yemesi Cehenneme yakışmaz.” [İbni Asakir]

“Ammar bin Yaser, iki durumla karşılaştığında mutlaka en doğru olanını tercih eder.” [İbni Mace]

Hazreti Ammarı serbest bıraktılar. Resulullah Efendimiz, mübarek eliyle gözünün yaşını silip teselli buyurdu. Bu hadise üzerine, Nahl suresinin “Allah’a küfredenlere şiddetli azap vardır. Ancak kalbine iman yerleşmiş olduğu halde [küfre] zorlanıp, sadece diliyle söyleyenler müstesna”mealindeki 106. Âyeti nazil oldu. Resulullah Efendimiz de Hazreti Ammar’a “Müşrikler eziyet ederse, yine böyle söyle” buyurdu.

Tariz ve kinayeli ifade kullanmakta mahzur yoktur. Tariz, delalet yolu ile, bir sözü bir manayı karşısındakine anlatmaktır. Mesela karşıdaki kimse cimri ise, ona “Sen cimrisin” demeyip “cimrilik çirkin bir şeydir” demek böyledir.

Kinaye, maksadı, kapalı bir şekilde dolaylı olarak anlatmaktır. Mesela, “Falancanın kapısı herkese açıktır” denince bu kimsenin misafirperver olduğu anlaşılır. Peygamber Efendimiz ihtiyar bir kadına, “ihtiyar kadın Cennete girmez” buyurunca kadın üzüldü. Bunun üzerine, “Sen o gün ihtiyar olmazsın” buyurdu. Yani Cennetteki bütün kadınların genç olacağını bildirdi

İnsanın yalan söylemek zorunda olduğu zaman tariz ve kinaye yollu ifade kullanmasında mahzur yoktur. Mesela bir kimseyi evden arasalar, o kimsenin de acil işi olduğu için gitmek istemese, oğluna, “Ekseriya babam falanca kütüphaneye gider” demesini söylese, günah olmaz. Yahut babası bahçede ise, “Babam evde yok” demesinde mahzur yoktur. Fakat sebepsiz böyle yapması uygun olmaz. Mesela, elindeki güzel bir kalemi görüp, “Bu kalemi sana falanca âlim mi verdi?”diye soranlara, o Âlim kalemi vermediği halde, “Allah o Âlimden razı olsun” demek uygun olmaz. Çünkü böyle demekle kalemi Âlimin verdiğine işaret edilmektedir.

"Yüzünü gören Cennetlik" veya "Yüzünü gören hacı oluyor" deniyor. Her ikisini de söylemek caiz olmaz. Çünkü bunları söylemek yalan olur. Bir kimseyi görmekle hacı veya Cennetlik olunmaz. Peygamber aleyhisselamı bile gören kimsenin imanı yok ise Cennetlik olamaz. Şaka olarak veya mecaz olarak da böyle şeyleri söylememelidir!

Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)