İnsanın mantığı, yüreğindeki ateşi söndürmek isteyen itfaiye görevlisi gibidir. Başka bir deyişle; sürekli olarak mantığını ön plana çıkaranlar, sevgininönlerine koyduğu zorluklardan kurtulacaklarını zannederler ve yüreklerindeki sevda ateşini mantıkları ile söndürmek isterler.

Mantık aslında bir gerekçe, bir bahane uydurma merkezidir. Sevmek, insanı sadece mümkünlüğün kıyısında gezdirip çare aratır. Mantıksa sürekli olarak olmazlandırır. İşi yokuşa sürer; menfaatini düşünen kötü kamu görevlileri gibi… Nasıl olabileceğini, nasıl sevilebileceğini söylemez mantık. Sevgi eğer onun keyfini kaçıracaksa mümkünsüzlük üzerine yoğunlaştırır söylemlerini ve zorlukları, acıları göstererek savunma yapar sevmemek üzerine.

Mantığının, yüreğindeki ateşi bastırıp külleyeceğini sananlar da kendi kendileri için olumlu şartlar arar ve mantıklarına göre olumsuzgörünen gelişmelerin önünü kesmeye çalışırlar. Zaten insan, mantığının bu gümrük duvarını aşmadan da gerçekten sevebilemez, eşsiz bir sevgi yaşayabilemez.

Bu mantık, insana yolun sonunu gösterir ve “şart, eğer, çünkü” ifadeleri ile sürekli olarak muhtemel olumsuzluklardan bahseder. Yani “Seni sevebilmem ve senin için fedakârlık yapabilmem; şartların uygun olması, daha doğrusu şartları mantığımın kabul etmesi ile mümkündür!” gibi bir düşünce çıkar ortaya.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN