"Ekosistem ve Çevre Kavramları Farklı Anlamlar Taşıyor"

Güleç, ekosistem ve çevre kavramlarının birbirinden farklı anlamlara geldiğini belirterek, ekosistemin canlı ve cansız varlıklar arasındaki ilişkiyi ifade ettiğini, çevrenin ise daha çok insan odaklı bir yaklaşımı temsil ettiğini vurguladı.

"Çevre Hukuku, Etkili Bir Çevre Korumasını Amaçlıyor"

Çevre hukukunun temel amacının çevreyi korumak olduğunu belirten Güleç, ekolojik hukukun ise sürdürülebilir yaşam ilkesine odaklandığını ifade etti. Anayasa'da yer alan ekosistemlerle ilgili maddeleri değerlendiren Güleç, kıyı, toprak ve orman ekosistemlerine dair düzenlemelerin hukuki dayanak oluşturduğunu, ayrıca çevre koruma ve çevre kirliliğine ilişkin çeşitli ceza hukuku düzenlemelerinin bulunduğunu hatırlattı.

"Bazı Yasalar Çevre Koruma Amacına Ters Düşüyor"

Mera Kanunu ve Toprak Koruma Kanunu gibi düzenlemelerdeki çelişkilere dikkat çeken Güleç, bu yasaların çevre koruma amacına hizmet etmekten uzaklaştığını belirtti. Çevreye karşı işlenen suçlarla ilgili yasal düzenlemelerin caydırıcılığının yetersiz olduğunu dile getirdi.

"Türkiye’deki Ormansızlaşma Önemli Bir Çevre Sorunudur"

Güleç, günümüzde karşılaşılan başlıca çevre sorunlarını sıralayarak su ve hava kirliliği, toprak kirliliği, biyolojik çeşitliliğin azalması, ozon tabakasının tahribatı, küresel ısınma ve gürültü kirliliği gibi konulara dikkat çekti. Türkiye'ye özgü çevre sorunları arasında ise ormansızlaşma, erozyon ve elektromanyetik kirliliğin öne çıktığını vurguladı.

"Çevre Hukuku İnsan Odaklıdır"

Çevre ve ekosistem kavramlarının çoğu zaman birbirinin yerine kullanıldığını belirten Güleç, bu iki kavram arasında temel bir fark olduğunu söyledi. "Çevre daha çok insan odaklıdır. Ekosistem ise insanın da bir parçasını oluşturduğu, canlıların birbirleri ve cansız ortam ile kurduğu ilişkiler bütünüdür. Örneğin; orman, mera, su ve deniz gibi doğal varlıkları ele alırken 'ekosistem' kavramını kullanırız. Ancak bu varlıkların insan faaliyetlerine etkisini tartışırken 'çevre' kavramını tercih ederiz," dedi.

"Türk Çevre Hukukunun Temel Dayanakları"

Anayasa’nın ilgili maddelerine değinen Güleç, madde 43’ün kıyı ekosistemine, madde 44’ün toprak ekosistemine, madde 63’ün doğal varlıklar ve biyolojik çeşitliliğe, madde 169’un ise orman ekosistemine yönelik düzenlemeler içerdiğini belirtti. Ayrıca, madde 56’nın çevre koruma ve çevre kirliliğine ilişkin düzenlemelerle Türk çevre hukukunun temel dayanaklarından biri olduğunu söyledi.

"Çevre ile İlgili Kanuni Düzenlemeler"

Çevre hukukuyla ilgili mevcut kanunları değerlendiren Güleç, Çevre Kanunu, Kıyı Kanunu, Mera Kanunu, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, Milli Parklar Kanunu ve Orman Kanunu gibi yasal düzenlemelerin bulunduğunu hatırlattı. Çevre koruma ve kirliliğe ilişkin ceza hukuku maddeleri arasında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 181. maddesinin çevrenin kasten kirletilmesi, 182. maddesinin çevrenin taksirle kirletilmesi, 184. maddesinin imar kirliliğine neden olma ve 172. maddesinin radyasyon yayma ile ilgili hükümler içerdiğini belirtti.

"Bazı Maddeler Çevre Koruma İlkesiyle Çelişiyor"

Güleç, özellikle Mera Kanunu’nun 14. maddesi (tahsis amacı değişikliği) ve Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 13. maddesinin (amaç dışı kullanım) çevre koruma ilkesiyle çeliştiğini ifade etti. "Bu düzenlemeler, madencilik, petrol, doğal gaz, turizm ve enerji yatırımları gibi faaliyetlere sınırsız izin verilmesini öngörerek çevre koruma amacını zayıflatıyor," dedi.

Erhan ve Demiröz Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oldu Erhan ve Demiröz Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oldu

"Ekolojik Çevre Sorunları Giderek Artıyor"

Güleç, günümüzde karşılaşılan çevre sorunlarını şu şekilde sıraladı:

• Su kirliliği: Su kaynaklarının kirlenmesi ve su kalitesinin bozulması

• Hava kirliliği: Sanayi ve taşıtlardan kaynaklanan emisyonların hava kalitesini düşürmesi

• Toprak kirliliği: Tarımda kullanılan kimyasallar ve atıkların toprak üzerindeki olumsuz etkileri

• Biyolojik çeşitliliğin azalması: Türlerin neslinin tükenmesi ve doğal yaşam alanlarının yok olması

• Transgenik kirlilik: Genetiği değiştirilmiş organizmaların ekolojik dengenin bozulmasına neden olması

• Ozon tabakasının tahribi: Zararlı gazların ozon tabakasını inceltmesi

• Küresel ısınma: Atmosferdeki karbon salınımının artmasıyla meydana gelen iklim değişiklikleri

• Asit yağmurları: Sanayi kaynaklı gazların atmosferde kimyasal tepkimelere girerek yağışlarla birlikte toprağa ve su kaynaklarına zarar vermesi.

Türkiye'ye özgü çevre sorunlarına da değinen Güleç, ormansızlaşma, erozyon, hava ve su kirliliği, elektromanyetik kirlilik ve transgenik kirliliğin ülkemizde öne çıkan çevresel tehditler arasında yer aldığını belirtti.

Çevre hukuku alanındaki yasal düzenlemelerin daha etkin hale getirilmesi gerektiğini vurgulayan Güleç, çevre suçlarına karşı daha caydırıcı önlemler alınmasının önemine dikkat çekti.