TBMM'deki görüşmede konuşan Gülpınar, heyet ile gündemdeki konuları müzakere etmek adına buluşmanın mutluluğunun yaşadığını söyledi.

Fransa'nın hem AB hem de Türkiye için önemli bir ülke olduğunu belirten Gülpınar, özellikle bölgede yaşanan sorunlarla ilgili Fransa'nın Türkiye için önem atfettiğini vurguladı.

Yarın heyet ile Suriye sınırındaki Şanlıurfa'ya gideceklerini aktaran Gülpınar, şöyle konuştu:

"Şanlıurfa 2 milyon nüfusa sahip bir il olarak şu anda yaklaşık 600 bin mülteciyi barındırmaktadır. İstanbul'dan sonra en fazla mülteci sayısının olduğu şehirdir Şanlıurfa. Sıcak bölgenin sınırında yer almaktadır. Herhangi bir olumsuzlukta doğrudan etkilenen bir ilimiz. Şartlar öyle bir gelişiyor ki artık maddi yardım tek başına yeterli olmayabiliyor. Maddi külfet var, keşke iş sadece o boyutta kalabilse. Ama artık olayın çok farklı boyutları var. Bizim için mültecilerin gidecekleri yerlerde şartların uygunluğu tabiki önemli. Ama özellikle Şanlıurfa'daki mültecilerin önemli bir kesimi hemen sınırın az ötesinden geldiler, aramızda 5 kilometre bile yok. Hatta sınırla bitişik yerler var. Bu insanlar oradaki evlerini bırakıp sınırı geçmek zorunda kaldılar. Karşıda evleri var, görüyorlar ama o evlere başkaları yerleşmiş durumda. Aslında Türkiye'nin 'Güvenli Bölge'den kastı biraz da bunun için.

Biz sadece bizde yaşayanların birkaç yüz metre ilerideki kendi evlerinde yaşamalarını istiyoruz. Aslında Suriye savaşının bizim sınırımıza kadar gelmesi mantıklı da değil. Ama maalesef en fazla sıkıntı Türkiye-Suriye sınırında yaşanıyor. Bizim kendi tezimiz, burada belli bir mesafede bir güvenli bölge oluşturulursa bu mülteciler de çok rahat şekilde oraya yerleşebilirler. Türkiye'nin bu konuda çeşitli arayışları oldu. Özellikle ABD ile bu işi götürme arzusundaydı. Ama şu anda geldiğimiz noktada anlaşılıyor ki ABD bu konuya çok sıcak bakmamış. Sıcak bakmış gibi görünmüş ama öyle değilmiş. Gelişmeleri önümüzdeki dönemde hep birlikte göreceğiz. Türkiye’nin bir başka ülkenin toprağında asla gözü yoktur. Bu mülteci sorunu artık bizi de aşmış durumda ve bu Avrupa'nın da önündeki en büyük tehlikelerden birisi olarak duruyor. Çünkü bu yük maddi, manevi kaldırılabilecek noktadan çıkmak üzere. Bunu yarın kısmen Urfa'da görme imkanımız olacak."  

Fransa-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Josiane Costes de Türkiye'de bulunmaktan mutluluk duyduklarını söyledi.

Türkiye ve Fransa arasındaki ilişkilere büyük önem verdiklerinin altını çizen Costes, "Ülkelerimiz yüzyıllar boyunca birbirine bağlı iyi ilişkiler sürdürmüşlerdir. 2016 yılında vuku bulan darbe girişimini lanetleyen ilk ülkelerden birisi Fransa olmuştur." ifadesini kullandı.

Türkiye'nin oldukça önemli sayıda mülteciye ev sahipliği yaptığını, bu konuda Fransa'nın Türkiye'ye müteşekkir olduğunu belirten Costes, ancak mültecilerin evlerine dönebilmeleri için henüz şartların oluşmadığını gördüklerini, bu sebeple Avrupa'nın Türkiye'ye yardımlarını devam ettirmesi görüşünde olduklarını dile getirdi.

- "Bilgeler grubu" oluşturulsun önerisi

Heyet olarak Suriye konusunun gündemin ilk maddesini oluşturduğunu vurgulayan Costes, göç konusunun hem Türkiye hem de Avrupa için önemli olduğunu "Avrupalılar ve Türkler arasında bilgelerden oluşan bir grubun oluşturulması" önerisinde bulunarak, Gülpınar'a düşüncelerini sordu.

Bunun üzerine Gülpınar, şunları vurguladı:

"Bu, yetkililerin karar vereceği bir konudur. Ama ben şunu net bir şekilde söyleyebilirim; sorundan en fazla etkilenen bir milletvekili olarak sorunun çözümü için ne gerekiyorsa bir an evvel yapılması taraftarıyım. Üst düzeyde bu teklif değerlendirilebilir, neden olmasın. Ama şu net ki bizim oyalanacak vaktimiz kalmadı. Çünkü uzun yıllardır devam eden bir iş. Kolay değil."

Gülpınar, Josiane Costes'in "Güvenli Bölge"nin 35 kilometre derinliğinde olacağının söylendiğini, neden böyle bir tercih yapıldığını sorması üzerine Türkiye'nin mülteci sorununun yanı sıra bir de terör endişesinin bulunduğuna dikkati çekti.

Bölgede özellikle ABD eliyle yapılmak istenenin Türkiye'nin lehine işler olmadığını vurgulayan Gülpınar, şunları kaydetti:

"Burada gerekçe olarak hep DEAŞ'la mücadele gösterildi. Biz, DEAŞ'la mücadele edilecekse devletler olarak koalisyon olarak yok edebilirizi savunduk. Bir terör örgütünü bir başka terör örgütü ile yok etmeye çalışmak çok mantıklı değil. Her şeyden öte iyi niyetli de değil. Bu 35 kilometre sınırı güvenlik güçlerinin de ortak kararı ile alınmış bir mesafe. Hem buradan gidecek mültecilerin yerleşmesi açısından hem de terör koridorunun Türkiye sınırından uzaklaşması açısından böyle bir mesafe öngörülmüştür. Bir milyon mülteci gitmiş olsa bile hala 2 milyon mülteci ülkemizde kalacak. Bunlar gerçekten büyük rakamlar. Bugün Avrupa'da 10-20 mülteciyi almamak için direnen ülkeler varken Türkiye'nin böyle bir yükü kaldırması hakikaten çok zor."