80’li yılların sonunda iki genç inşaat mühendisinin yeni mezun olup Urfa Belediyesinde işe başlamasıyla birlikte, inşaatların yapımlarında getirdiği zorunlulukların müteahhitleri nasıl kızdırdığını ve bugünlere sağladıkları katkıyı anlattı.

Urfalı Yüksek Mimar Uğur Beyazgül’ün o yazısı…

Seksenli yılların sonuydu galiba.. iki genç inşaat ühendisi yeni mezun olmuş Urfa belediyesinde göreve başlamışlardı...Belediyenin 3.katının 2 nolu odasında statik bürosunun başına geçmişlerdi…

Genel Elektrik Kesintisi İddialarına Dicle Elektrik’ten Yanıt Genel Elektrik Kesintisi İddialarına Dicle Elektrik’ten Yanıt

Göreve başlayınca bir takım kararlar aldılar...Artık İnşaatlarda beton dökülmeden önce demirler sayılıp kontrol edilecekti…

Bir müddet sonra bazı müteahhitler bu iki gence veryansın etmeye başladılar… Zira bu gençler tutanak defterlerini bastırmış her tabliyede beton dökülmeden demir kontrolleri yapıp imza altına almaya başlamışlardı..

En önemlisi fay hattı üzerinde olmayan Urfa’mızda çift yönlü deprem hesabı istemeye başlamışlardı..

Bu durum inşaatlarda kullanılan demiri 2 kat arttırmak demekti…

İsyan daha da arttı...Urfa deprem bölgesi değil diyerek itiraz ettiler.. Tek yönlü deprem hesabı yapalım diye pazarlığa giriştiler. Bu kadar demirin arasında beton nasıl girecek diyerek güç odaklarını harekete geçirmeye çalıştılar..

Ne yapsalar boştu…Bu iki genç mühendise asla geri adım attıramayacaklardı..Bilakis bu kahraman gençlerimiz; “Bamyasuyu semtinin zemini çok çürük artık tekil temel kabul etmiyoruz.” diyerek bir ileri adım daha attılar..

Urfa da ilk kez mütemadi ve radye temel uygulamasını başlattılar..Her türlü baskıya karşı direndiler..

Bugün Şanlıurfa; 500 atom bombası gücünde hem de üst üste iki kez depreme maruz kalmasına rağmen, Bahçelievler, Yenişehir ve Bamyasuyu’nda 30-35 yıllık binalar ayakta kalmışsa...Bu kahramanlarımızın büyük payı vardır...

Zira çift yönlü deprem hesabını, demir kontrolü mecburiyetini, mütemadi temel zorunluluğunu bu arkadaşlarımız ilk olarak sanırım 1989 yılında getirdiler...

Düşünün yanı başımızda bizim dörtte bir bina sayımıza sahip Adıyaman'da 700 e yakın bina yıkılırken Urfa merkezde sadece 30 civarında bina yıkılmıştır...

Bu kadar eski yapılar; arka arkaya gelen dünyanın en büyük depremlerinde ayakta kalmışsa bu kahramanlara şükran borcumuz vardır…
Zamanında karınca misali de olsa desteklediğim bu gençleri rahmetle anmak benim için bir vefa borcudur..

Bu gençlerimizden biri lösemiden, diğeri de trafik kazasından dolayı genç yaşta vefat ettiler..

Mekanınız Cennet olsun M.Reşit İşlek kardeşim. Mekanın cennet olsun Muzaffer Uluğ kardeşim. Gönül isterdi ki siz sağ olaydınız ve ben de boynunuza sarılarak teşekkürler aslanlarım diyebilseydim…

Elbette esirgeyen bağışlayan Allah'tır, kullar birer vesiledir…Biz bu kutsal şehre sahip çıktıkça, burada yatan evliya ve peygamberlere layık bir mücadele yaptıkça Allah ebediyete kadar koruyacaktır…Geçmiş olsun Şanlıurfa’m..Not; Karaköprü'yü ve onu ayakta tutan Yapı denetim yasasının faydalarını bir başka yazımda dile getireceğim...''