15 Temmuz işgalci darbe girişimine ilişkin yürütülen dâvâlar devam ediyor.

Bu dâvâlardan biri de söz konusu alçak girişimin komuta edildiği düşünülen Akıncı Üssü’nde yaşananlara dair olanı…

Ankara’da görülen duruşmalarda ifadeleri dinlenen sanıklardan biri de, 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a Marmaris’te kaldıkları otelde suikast görevini yüklenen timin başındaki Gökhan Şahin Sönmezateş.

Sönmezateş’in, duruşmalarda yaptığı itiraflarla, 15 Temmuz’da darbe yapmaya çalıştıklarını açık ve net şekilde ifade etmesi oldukça çarpıcı!

Sönmezateş, daha önce yine sanık olarak katıldığı bir duruşmada, Akıncı dâvâsında yargılanan, ancak o gece darbecilere karşı devlete yardımcı olmaya çalıştığını ifade eden sanık bir pilota, özel bazı isimlerden bahsederek söz konusu isimleri tanıyıp tanımadığını sordu.

Sorunun muhatabı olan kişi, bu isimleri tanımadığını belirtti.

Muhatap kişinin bu cevabı üzerine Sönmezateş, sorularını şu ilginç soruyla pekiştirdi: “O gece Erdoğan’ın kaldığı yere ait hava trafik fotoğrafını bana vermelerini ve benim Erdoğan’ı almamı engelleyen kim?”

Yani Sönmezateş, Sayın Cumhurbaşkanımızı o gece almalarını veya ona suikast edilmesini engelleyen bir aklın varlığından işte bu şekilde bahsetti.

Zira İzmir’deki Çiğli Üssü’nde uçakların ve helikopterlerin tedirgin bir şekilde bekledikleri ortaya çıkmıştı.

Ve Sönmezateş aynı ifadesi sırasında, yaptığı eylemin bir darbe olduğunu rahat bir tavırla belirtirken, muhatabına sorduğu soruyla, Sayın Cumhurbaşkanımızı alamadığı için pişman olduğunu hissettirdi.

Sönmezateş, söz konusu muhatabına sorduğu soruda yer alan isimlerden bahisle, bu isimlerin iyi birer asker olduklarını, FETÖ’ye hiçbir zaman yakın durmadıklarını, kendilerinin bu konuda listeler oluşturduklarını, bu listelerin kendisine de geldiğini ve hatta FETÖ’ye karşı mücadele etmek istemesi hâlinde kendisinden de yardım istediklerini ifade etti.

Bu ifade sırasında Sönmezateş, sözünü ettiği komutanlardan birinin daha önce FETÖ’ye karşı açık bir savaş içine girdiğini, ordudan bu sebeple ayrıldığını ve ordudan ayrılışıyla ilgili olarak kendisine dâvâ açıp kazandığını, ancak bu dâvânın haksız bir sonuçla nihayete erdiğini de sözlerine ekledi.

İlginçtir, Sayın Cumhurbaşkanı’nı alamamaktan pişman olduğunu ima eden Sönmezateş, aslında kendisinin de FETÖ’ye karşı mücadele ettiğini açıklayıp, bu konuda kimsenin kendisine yardımcı olmadığını kaydetmesiyle şaşkınlığa sebep oldu.

Bu ifadelerin sıralandığı duruşmada avukatların sorularına geçilmişti ki, söz alıp soru sormaya kalkışan avukata Sönmezateş, onun, ismini verdiği kişilerden birinin avukatı olduğunu bildiğini ve yine ilginçtir, bu avukatın bir psikolojik (...) uzman olarak özellikle bu duruşmada yer aldığını ima etti.

Süren duruşma sırasında Mahkeme Başkanı’nın “Görev emrini Akıncı’da kimden aldınız?” şeklindeki sorusuna ise, “Zorlamayın, beni öldürteceksiniz!” karşılığını verdi.

(Sönmezateş, Marmaris’e gitmek üzere Akıncı’dan kalkıp havada iken nereye gideceğini sormuştu.)

Mahkeme Başkanı’nın “Akın Öztürk’ten mi aldın?” sorusuna “Kesinlikle değil!” cevabını veren Sönmezateş yineledi: “Kimden emir aldığımı söylersem, beni öldürürler! Kaldığım koğuşun penceresinden bana kurşun gönderdiler. Kurşunun nereden geldiğini sorduğumda, ‘Düğünde atmışlardır’ diyerek beni oyaladılar.”

Bu arada sanıklar arasında, emrin kim tarafından verildiği sorulduğunda, Akın Öztürk için sağlam bir kollama mevcut; bu sebeple dâvâyı takip eden güvendiğim kimselere göre Öztürk, darbenin askerî nitelikteki “1” numarası!

Sönmezateş, yaptığı eylemi “darbe” olarak nitelediği için, kendisini takip eden karanlık güçler tarafından tehdit edildiğini belirtiyor ve kendisinin psikolojik (...) uzman olarak nitelediği avukatın yönelttiği “Tam olarak hangi beyanınız üzerine bu süreç başladı?” sorusuna Sönmezateş, “Erkeklerse kendileri açıklasınlar!” şeklinde cevap veriyor.

Ancak Sönmezateş’in ifadeleri bununla sınırlı değil...

15 Temmuz’dan dört gün önce, 11 Temmuz 2016 günü Özel Kuvvetler’de darbe toplantısına katıldığını belirten Sönmezateş, 13 Temmuz günü, Sayın Cumhurbaşkanı’nı alma görevini Özel Kuvvetler’de aldığını, ancak Sayın Erdoğan’ı nereden alacağını söylemediklerini ifade ederek dâvânın seyrine de âdeta imza atıyor.

Akıncı’dan aldığı emrin kime ait olduğunu söylememekte ısrar eden Sönmezateş, ancak bu emri de kimden aldığını söylemiyor.

Zira öldürülmekten ve ailesine zarar verilmesinden çekindiği de açıkça gözleniyor.

Sönmezateş’in ifadelerine göre Özel Kuvvetler ilk defa ordu içinde çok güçlü ve buradan yola çıkınca aklımıza gelen ilk soru şu: Bugüne kadar gerçekleşen darbelerin hangisine Özel Kuvvetler Komutanlığı dâhil olmuş, hangisinin tertibi burada yapılmış?

Bu ifadelerde bulunan Sönmezateş’in bir veryansını var.

Sönmezateş aslında bunları hiçbir yerde anlatmak istemediğini, ancak konuştukça “battığını” beyan ediyor.

Peki, bu ifadeler onun dengesizliğinden mi kaynaklanıyor, yoksa bir taktik eseri mi?

Bu, onun bilerek izlediği bir taktik!

Zira iki tarafa da mesaj vermek istiyor!

Ters operasyon yapmak üzere bunları söyleme ihtimâli de göz ardı edilemez.

***

Bir de Akıncı dâvâsında tespit edilen bir veriye ulaştım güvendiğim kaynaklarca.

Bu veriye göre telefon konuşmalarının yoğunlaşıp azaldığı zamanlama noktaları var.

Örneğin olağan seyirde 500 dakika konuşulurken, birdenbire konuşmaların 6-7 bin dakikaya çıktığı noktalar…

15 Temmuz gecesi 21:57’de uçaklar kalkmadan önceki anlık aralıkta konuşma süreleri toplamı 6 bin dakikaya çıkıyor.

Yani bir talimat silsilesi işliyor.

Sayın Cumhurbaşkanımızın açıklamasından sonraki aralıkta da bu toplam süre 6 bin dakikaya çıkıyor.

Örneğin Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan Genelkurmay Başkanlığı’na giden sanık albay, kendisinin masum olduğunu söylemesine karşın, Komutanlık’tan çıktığı saat olarak 21:40’ı belirtirken, 21:41’de Akıncı Üssü’ndeki Kurmay Başkanı’nı arıyor.

Bu aramanın ardından eşzamanlı şekilde Özel Kuvvetler, Genelkurmay Başkanlığı, Akıncı Üssü talimat alıyor ve Akıncı ile birlikte diğer ekipler harekete geçirilerek olağandışı bir zamanlama ayarlanıyor.

Bu süreç ele alındığında birçok soru şekilleniyor zihnimizde.

***

Sönmezateş’in konuştuğu çatı dâvâsı duruşmasında, bir de o dönem Başbakanlık’ta çalıştığı belirtilen, Muhammed adlı, FETÖ’cü terörist ekip başlarından biri konuştu.

Duruşmaya bakan bir avukatın elde ettiği verilere göre, Muhammed adlı kişi, Genelkurmay Başkanlığı’ndaki bir darbeciyi, belirtilen 21:41’den 20 dakika önce (21:21) aramış.

Düğmeye Başbakanlık’tan basılmış gibi algılanabilir, ancak silsilenin daha da öncesi var ve buna dair görüşme trafiğine ulaşılmış değil.

Öyle ya, Talu, Dişli ve Partigöç’ü bir araya getirip telâşla harekete geçirten, teşebbüs saatini öne çektiren, bu kararla eylemi başlatan, saat 20:30’da toplanma emrini veren kim? Havacılık Okulu’nun önüne giden paşa kim?

Elde bulunan tek veri, 1 Temmuz 2016’da, Akın Öztürk’ün Başbakanlık’taki bir numarayı araması…

***

Tüm bu ifadeler ve veriler ışığında tek şeyi düşünmek kaldı bize.

Gökhan Şahin Sönmezateş, bir tarafa, “Artık boğazıma kadar geldi ey FETÖ, ey ABD veya ey X siyasetçi! Ben konuşmak üzereyim, ne yapacaksanız yapın!” demek isterken, diğer tarafa yani devletimize de “Sağlığım ve ailem konusunda beni temin ederseniz, konuşurum!” demek istiyor.

Sönmezateş’i bozguncu taraf anlıyor.

Peki, Ankara onu anlıyor mu?

Biz bu mesajı anlayan birilerinin olduğuna inanıyoruz!

***

@mkulunk: “Terörle mücadele kılıfıyla sürekli coğrafyamıza saldırıyor; yıkıyor, yakıyor ve acımasızca yok ediyorlar. Bugün konuşmazsak, yarın susmak zorunda kalacağız! Bugün karşı çıkmazsak, yarın şikâyetçi de olamayacağız! Anlayacakları dilden konuşmalıyız!”