Muhterem Kardeşlerim…

Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz.

Efendim;

Kelime-i Şehadetin manası şudur:

“Ben şehadet ederim ki, yani görmüş gibi bilirim ve bildiririm ki, Allah’tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed aleyhisselam O’nun kulu ve resulüdür.”

Peygamberlere iman, imanın şartıdır. Bunlardan birine bile inanmayan Müslüman olamaz. Mesela Hazreti Âdem Peygamber değil diyen Müslüman değildir.

“Muhammedün Resulullah’a lüzum yok” demek, İslamiyet’in bildirdiği şeylere inanmayın demenin başka şeklidir. Çünkü, “Muhammedün Resululla’a lüzum yok” demek, hâşâ Allahü Teâlâ’yı cahillikle itham etmek olur. Lüzum olmasaydı, Kelime-i Şehadet’te, Tehıyyat’ta, Ezan’da, Âyet-i Kerime’lerde, Hadis-i Kudsi’lerde defalarca hiç bildirilir miydi?

İnanmak tabirinin bir manası da beğenmek demektir. Dinde bildirilen bir hususa inandığı halde, beğenmeyenin imanı gider. Mesela Sünnet olan Sakal-ı Şerife inandığı halde, beğenmeyen dinden çıkar. Nerde kaldı ki, dinin sahibini, Peygamberini beğenmeyen Müslüman olabilsin.

“Muhammedün Resulullah’a lüzum yok” demek, Allah’ın rahmetine lüzum yok demek midir yoksa Allah’a da, Kur’ana da, Peygambere de inanmayın demek midir? Kur’an-ı Kerim baştan sona kadar Resulullah Efendimizi övmektedir.

Bu konudaki üç Âyet-i Kerime meali şöyledir:

“Biz seni Âlemlere rahmet olarak gönderdik.” [Enbiya 107]

“De ki, ey insanlar, ben, Allah’ın hepiniz için gönderdiği Resulüyüm.” [Araf 158]

“Biz seni bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmez.” [Sebe 28]

Kelime-i Şehadet’i söylemenin dört şartı vardır:

1- Dille söylerken, kalb hazır olmak: Kalb hazır olmadan yani ne söylediğinin farkında olmadan, rastgele Kelime-i Şehadet getirmek geçerli olmaz.

2- Mânâsını bilmek: Kalb hazır, fakat ne söylediğini bilmiyor. Bu da geçerli olmaz. Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a ve onun Resulü Muhammed aleyhisselama inandığını bilmesi şarttır.

3- Hulus-i Kalble söylemek: Kalb hazır, ne söylediğini de biliyor, fakat ihlâslı değil. Söyle dedikleri için, şaka veya bir menfaat için, yani inanmadığı hâlde söylüyor. Bu da geçerli olmaz. Gerçekten inandığı için söylemesi gerekir.

4- Hürmetle söylemek: Bunların hepsi tamam, ama saygısızca, hiç önem vermeden, Müslüman olmak da neymiş dercesine, tazim göstermeden, alaylı bir şekilde söylemek de geçerli olmaz.

Resule uymak şarttır

“Muhammedün Resulullah’a lüzum yok” demek, Resulullah’a uymaya lüzum yok demek midir? Allahü Teâlâ defalarca, Muhammed aleyhisselama iman edip uymayı emrediyor, uymayan Müslüman olamaz, kâfir olur buyuruyor.

Birkaç Âyet-i Kerime meali şöyledir:

“Resulüme uyun ki, doğru yolu bulun.” [Nur 54]

“De ki, “Allah’a ve Peygambere itaat edin! Eğer [uymayıp] yüz çevirirlerse, [kâfir olurlar] Elbette Allah kâfirleri sevmez.” [Al-i İmran 32]

“Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince, artık inanmış kadın ve erkeğe, o işi kendi isteğine göre, tercih, seçme hakkı kalmaz.” [Ahzab 36]

Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)