Muhterem Kardeşlerim…

Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz.

Efendim;

“İslâm dini garip olarak başladı” diye başlayan bir hadis ile ilgili bütün Ehl-i Sünnet Âlimleri gibi İmam-ı Rabbânî hazretleri de, Mektûbât isimli kitabında bu Hadis-i Şerifi nakletmektedir.

Peygamber Efendimiz;

“İslâm dini garip olarak başladı. Son zamanlarda da garip olacaktır. Bu garip insanlara müjdeler olsun! Bunlar, insanların bozduğu sünnetimi düzeltirler” buyurmuştur.

Ehl-i Sünnet Âlimleri bu Hadis-i Şerifi açıklarken buyuruyorlar ki:

“İslâmiyet’in başlangıcında, insanların çoğu, Müslümanlığı bilmedikleri, onu yadırgadıkları gibi, ahir zamanda da, dini bilenler azalır. Bunlar, bozulmuş olan sünneti, ıslah ederler. Bunun için, Emr-i Ma'rûf ve Nehyi Anilmünker yaparlar. Sünnete, yani İslâmiyet’e uymakta başkalarına örnek olurlar. İslâm bilgilerini doğru olarak yazıp, kitaplarını yaymaya çalışırlar. Bunları dinleyenler az, karşı gelenler çok olur. O zamanda, sevenleri çok olan din adamı, doğru arasına eğrileri, hoşa giden sözleri karıştıran kimsedir. Çünkü yalnız doğruyu söyleyenin düşmanları çok olur.”

Ümmetinin başına gelecekleri biliyordu

Peygamber Efendimiz, ümmetinin başına gelecekleri biliyordu ve bunları da haber verdi.

Mesela bir Hadîs-i Şerifte;

“Benden sonra, ümmetim arasında ayrılıklar olacaktır. O zamanda olanlar, benim sünnetime ve Hulefâ-i Râşidînin sünnetine yapışsın! Dinde meydana çıkan şeylerden uzaklaşsın! Dinde yapılan her yenilik bidattir. Bidatlerin hepsi dalalettir. Dalalet sahiplerinin gidecekleri yer, Cehennem ateşidir” buyuruldu.

Bu Hadîs-i Şerif, bu ümmette çeşitli ayrılıklar olacağını haber vermekte ve Resûlullah Efendimizin ve dört Halifesinin yolunda olana sarılınız denmektedir. Sünnet, Resûlullah Efendimizin, sözleri, bütün ibadetleri, işleri, itikatları, ahlakı ve bir şey yapılırken görünce, mâni olmayıp susması demektir.

Nitekim Hadîs-i Şerifte buyuruldu ki:

“Ümmetim arasına fesat yayıldığı zaman, sünnetime yapışan için yüz şehit sevabı vardır.”

Bidatlere ve kendi aklına uyarak İslâmiyet’in hududu dışına çıkıldığı zaman, benim sünnetime uyana, kıyamet günü yüz şehit sevabı verilecektir. Çünkü fitne fesat zamanında İslâmiyet’e uymak, kâfirlerle harp etmek gibi güç olacaktır.

En mesut, en kazançlı kimse

“Zamanımızda, İslâmiyet konusunda, insanı bahtiyar edecek, dünyada ve ahirette kazançlı kılacak şey ne olmalı” konusunda İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektûbât kitabında buyuruyor ki:

“En mesut, en kazançlı kimse, dinsizliğin çoğaldığı bir zamanda, unutulmuş sünnetlerden birini meydana çıkaran ve yayılmış bidatlerden birini yok eden kimsedir. Şimdi öyle bir zamandayız ki, insanların en iyisinden bin sene geçmiş bulunuyor. Peygamber Efendimizin zamanından uzaklaştıkça, sünnetler örtülmekte, yalanlar çoğaldığı için, bidat yayılmaktadır. Bidati yaymak, Din-i İslâmı yıkmaktır. Hadîs-i Şerifte; ‘Bidat işleyenlere büyük diyen, Müslümanlığı yıkmaya yardım etmiş olur’ buyurulmuştur. Bir sünneti meydana çıkarmak ve bir bidati ortadan kaldırmak için, son gayretle çalışmak lazımdır. Müslümanlığın çok zayıfladığı bu zamanda, İslâmiyet’i kuvvetlendirmek için, sünnetleri yaymak ve bidatleri yıkmak lazımdır. Bidatlerden hiçbirini güzel görmüyor, hepsini karanlık görüyorum. Peygamber Efendimiz; ‘Bidatlerin hepsi dalâlettir, yoldan çıkmaktır’ buyurdu. Müslümanlığın zayıfladığı bu zamanda, Cehennemden kurtulmak, sünnete yapışmakla; dini yıkmak ise, herhangi bir bidate kapılmakla olduğunu görüyorum. Bidatlerin her birini, İslâm binasını yıkan bir kazma gibi, sünnetleri ise, karanlık gecede yol gösteren, parlak yıldızlar gibi anlıyorum. İslâmiyet’in kuvvetli olduğu zamanlarda, bidatlerin zulmeti belli olmuyor ve bunun için, güzel deniliyordu. Halbuki, bu bidatlerde de, hiçbir güzellik yoktu. Şimdi ise, Müslümanlık zayıflamış, kâfirlerin âdetleri, Müslümanlar arasına yerleşmiş olduğundan, her bir bidat, zararını göstermekte, kimsenin haberi olmadan, Müslümanlık sıyrılıp gitmektedir. Bu zaman, bidatler dünyayı kapladığından, karanlık bir gece gibi görünmektedir. Sünnetler çok azalmakta, nurları da, bir karanlık gecede, tek tük uçan ateş böcekleri gibi parlamaktadır. Bidat işlenmesi çoğaldıkça, gecenin karanlığı artmakta, sünnetin nuru azalmaktadır. İsteyen, bidat karanlığını çoğaltsın, şeytan fırkasını kuvvetlendirsin. İsteyen de sünnetin nurunu arttırsın. Şunu iyi bilmelidir ki, şeytan fırkasının sonu felakettir. Allahü Teâlâ’nın fırkasında olan, Saadet-i Ebediye’ye erecektir.”

Bu din edep dinidir

“Peygamberimizin yaşadığı zaman ve koşullarla ilgili boyutu yöresel olup, evrensel değildir. Bunun için Peygamberimizin kendi örf-âdetleri ve o zamanki uygulamaları din açısından bizi bağlamaz" demek sözü çok çirkin ve nahoştur.

Çünkü İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:

Peygamber Efendimizin âdet olarak yaptığı şeyleri yapmamak bid'at değildir. Bunları yapıp yapmamak, ülkelerin ve insanların âdetlerine bağlı olup, dini hükümler değildir. Her ülkenin âdeti başka başkadır. Hatta bir ülkenin âdeti zamanla değişir. Bununla beraber, âdete bağlı şeylerde de [bir mazeret yoksa] Resulullah’a tâbi olmak, dünya ve ahirette insana çok şey kazandırır ve çeşitli saadetlere yol açar. (Mekt. 2/55)

Bu din edep dinidir. Sualdeki çirkin ifadede her ne kadar örf ve âdetler kastediliyorsa da, Allahü Teâlâ’ya ve O’nun âlemlere rahmet olarak gönderdiği Resulüne karşı edebi muhafaza etmeli. Muhatap şu veya bu zât değil, Allah ve Resulüdür.

Âyet-i Kerimelerde mealen buyuruluyor ki:

“Resulullah’ta sizin için [uyulması gereken] güzel örnekler vardır.” [Ahzab 21]

“Resulüm, kendi arzusu ile konuşmaz. Onun [dini hükümlere ait her] sözü vahiydir.” [Necm 3, 4]

“Biz seni Âlemlere rahmet olarak gönderdik.” [Enbiya 107]

“Resulüm de ki; -Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin.-” [Al-i İmran 31]

Böyle yüce bir Peygamberin, Sünnet-i Zevaid olarak yaptıkları, giyiniş şekli, yürümesi, konuşması, sakal bırakması, sarık sarması, sağdan başlaması gibi âdetleri bizi bağlamaz demek çirkin bir söz değil midir?

Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)