Muhterem Kardeşlerim…

Araf suresinin 51. Âyetinde, Allahü Teâlâ, su ve yiyecek isteyen Cehennemdeki kâfirlere, “Onlar dünyada bugünleri unuttukları gibi, biz de bugün onları unuturuz” buyuruyor. Allahü Teâlâ unutmaz. (Taha 52)
Efendim;

Böyle Âyetler çoktur. Mesela Kur’an-ı Kerimde mealen buyuruluyor ki:

“Allah’a yardım ederseniz, O da size yardım eder.” [Muhammed suresi 7]
“Biz de bugün sizi unuttuk.” [Secde suresi 14]

Kur'an tercümelerinden, meallerden din öğrenilmez. Yanlış anlamalara sebep olur. İslam Âlimlerinin açıklaması ile birlikte okumalıdır. Fıkıh kitapları Kur'an-ı Kerimin tefsirleridir. Allah’a yardım demek, Allah’ın dinine yardım, yani İslamiyet’e hizmet demektir. İslamiyet’e hizmet ise, Allahü Teâlâ’nın, Resulünün ve Âlimlerin bildirdiği şekilde yapılırsa hizmet olur.

Sorduğunuz Âyetteki unutmak ise, unutulmuş muamelesi görürsünüz, size yardım edilmez anlamındadır.

Bir kimse ömründe hiç meal okumasa, dinine, imanına hiçbir zararı olmaz. 
Meal okuyup da, “Kur’anda tesettür yok” diyenler olduğu gibi, “Namaz üç vakittir, tavuktan, balıktan kurban olur” diyenler de oluyor. “Kur’an köpek etini yasaklamamış” diyenler de türedi. Bu uydurma hükümlerin hepsi meallerden çıkarılıyor. Kur’an-ı Kerimin hakiki mânasını öğrenmek isteyen bir kimse, meal değil, muteber bir ilmihâl okumalı. Kur’an ve Hadislerde bildirilen, İman, Fıkıh ve Ahlak bilgilerinin hepsinin açıklamaları muteber İlmihâllerde mevcuttur. İlmihâl okuyan, eksik bir şey bırakmış olmaz.

Üç Hadis-i Şerif şöyledir:

“Kur’anı kendi görüşüyle açıklayan, doğru olsa da, muhakkak hata etmiştir.” [Nesaî]
“Kur’ana ehliyeti olmadan mâna veren, Cehennemde azap görecektir.” [Tirmizî]
“Kur’anı kendi görüşüne göre tefsir eden kâfir olur.” [Mektubat-ı Rabbanî]

Allah unutur denmez

Tevbe Sûresinin 67. Âyetinde münafıklar için söylenen, “Nesüllahe fe-Nesiyehüm = Allah'ı unuttular, Allah da, onları unuttu” buyuruluyor. Allahü Teâlâ, unutmaktan ve her türlü kusurdan münezzehtir. Meal okumanın zararlarından biri de budur. Âyet kelime kelime tercüme edilirse olacağı bu. Vehhâbîler de Âyetin kelime mânâsına bakıp, böyle hatalara düşüyorlar. Onun için Âyetlerin tercümesini yazmak çok yanlış olur. Tefsirlerde, o Âyetin mânâsı şöyle bildiriliyor:
“Münafıklar, Allah'ın emrine uymadılar, inanmadılar. Allah da onları hidayetten mahrum etti.”

İmam-ı Kurtubî hazretleri buyuruyor ki:
Burada unutmak, terk etmek anlamındadır. Yani onlar, Allah’ın kendilerine verdiği emirleri terk ettiler, Allahü Teâlâ’nın emirlerini unutulmuş hâle getirdiler. Allahü Teâlâ da, onları terk edip bıraktı, onları sevab ve mükâfatından, unutulmuşlar seviyesine düşürdü. Katade hazretleri, “Onları unuttu demek, hayırdan onları mahrum bıraktı demektir” buyurdu. (Cami-ul-Ahkâm)

Kur’an-ı Kerimi anlamak, Murad-ı İlahiyi anlamak demektir. Tercüme veya meal ise, yazarın Âyet-i Kerimeden kendi anladığını bildirmesidir. Yani tercümeyle, Murad-ı İlahi öğrenilmiş olmaz, aksine o meali yazanın düşüncelerine esir oluruz. Kur’an meali yanlış yazılmışsa, yazan da, okuyup kabul eden de, küfre düşer. Kur'an-ı Kerim’i yanlış anlamak veya şüphe etmek imanı giderir. Mektubat-ı Rabbânî’deki Hadis-i Şerifte, “Kur’an’ı kendi görüşüne göre tefsir eden kâfir olur” buyuruldu. (Deylemî)

İşte bundan dolayı, Peygamberler hariç, insanların en üstünü olmasına rağmen, Hazreti Ebu Bekr-i Sıddık, “Kur'an-ı Kerim’i kendi reyimle, kendi görüşümle tefsire kalkarsam, beni hangi yer taşır, hangi gök gölgeler?” buyurmuştur. (Şir’a şerhi)

Meal yazanın düşüncesine esir olup yanlışlara düşmemek için, Kur’an meali okumaktan çok sakınmalıdır.

Farz olmayan emirler

Kur’anda her yapın denilen ifadenin hükmü Farz değildir. 
Birkaç örnek verelim:
1- “[Namaz kılarken] Her secde edişinizde ziynetli [temiz, sevilen, güzel] elbiselerinizi giyinin!” [Araf 31] 
(Namazda güzel elbise giymek Farz değildir.)
2- “Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız vakit, onu yazın. Alışverişte şahit tutun!” [Bekara 282] 
(Borçlunun senet vermesi ve alışverişte şahit tutulması, Farz değil, Sünnettir.)
3- “Evlere girdiğiniz vakit, kendinize [mahrem olan, aileden sayılan ev halkına, kimse yoksa kendinize] selâm verin.” [Nur 61] 
(Selam vermek, Farz değil, Sünnettir.)
4- “Cuma Namazı kılındıktan sonra, yeryüzüne dağılın!” [Cuma 10] 
(Dağılmak Farz değildir. Dağılmayıp camide durmanın bir mahzuru olmaz. Namazı kılınca, artık gidebilirsiniz demektir.)
5- “Eğer, velisi olduğunuz yetim kızlarla evlenmekle, onlara haksızlık yapmaktan korkarsanız, onlarla değil, helal olan başka kadınlarla iki, üç ve dörde kadar evlenin! Şayet aralarında adaletsizlik yapmaktan korkarsanız, bir tane almalısınız veya sahip olduğunuz ile yetinmelisiniz.” [Nisa 3] 
(Dörde kadar evlenmek, Farz hatta mendub da değildir. Sadece zaruret halinde izin verilmiştir.” [Nimet-i İslam]
[Cahiliyet devrinde erkek vasisi olduğu yabancı yetim kızla, malına göz dikerek, evlenirdi. Bir kaç yetim kızla evlenen de olurdu. Yetim, kimsesiz olduğu için, kocası gerek mehirde, gerek evlilikten sonra kendisine çeşitli haksızlık ve eziyet yapardı. Hatta mirasına konmak için ölmesini beklerdi. Yetimlere haksızlık edilmemesi için bu Âyet-i Kerime inmiştir.]
6- “Kurban etinden kendiniz yiyin, yoksullara da verin.” [Hac 28] 
(Kurban etini kendimizin yemesi veya yoksullara verilmesi Farz değildir. Üçte birini fakirlere vermek müstehabdır.)
7- “Sabahın beyaz ipliği [aydınlığı] siyah ipliğinden ayırt edilinceye kadar yiyip için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın!” [Bekara 187] 
(İmsak vaktine kadar yiyip içmek, Farz değildir. Sahurda da yemek, Farz değildir. İmsak vaktine kadar yiyip içilebilir demektir.)

Görüldüğü gibi, bizim gibilerin meal okuyup hüküm çıkarması caiz olmaz.

Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)